170
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
Hokant, Semerkant ve Buhara gibi belli başlı merkezlerde yürüttükleri faaliyetler
eğitim, basın-yayın ve siyaset olmak üzere üç temel alan içinde değerlendirilecektir.
Eğitim
1897-1905 yılları arasında, “usul-i cedid” okullarının açılması, diğer Türk il-
lerinde olduğu gibi Türkistan’da da cedit hareketinin ilk adımı oldu. Ceditçiliğin
temel taşlarından olan yeni öğretim sistemi, Gaspıralı’nın 1884’te Bahçesaray’da
esaslarını belirlediği ve “usul-i cedid” adını verdiği öğretim programını uygulama-
sıyla başladı. İdil-Ural havzası ve Kırım Tatarları arasında, açılmaya başladığı tarih-
ten itibaren, kısa sürede yayılan ve kabul gören Arap alfabesi öğretiminin savtiye
(ses) adlı yeni yöntemini uygulayan okullar, daha sonra Gaspıralı’nın öncülüğünde
Türkistan’da açıldı.
Gaspıralı’nın Bahçesaray’da kurulan model okulu Çarlık Rusyası’ndaki bütün
Müslümanlar üzerinde önemli bir etkiye sahip oldu. Buna ek olarak o dönemin
en etkili basın organı olan Gaspıralı’nın gazetesi
Tercüman Türk halkları arasında
geniş ölçüde yaygınlaştı. 1885 yılına gelindiğinde, bir yıl gibi kısa bir sürede
Ter-
cüman gazetesinin sadece Türkistan’da yüzlerce okuyucusu vardı. Hareket etkisini
Türkistan’da da gösterdi. 1917 Ekim Devrimi öncesinde Rusya’daki okullarının sa-
yısı 5000’den fazla idi. Rus genel valisi Kaufman bu tür eğitim sistemini Çarlık için
tehlikeli görerek cedit okullarını kapattı ve iki dilde eğitim veren (Rusça ve yerli
şivede) okullar kurma yoluna girdi. Bunların ilki 1894’te açılmış ve Türkistan eyale-
tinde 1915 yılına kadar bu okulların sayıları 90’a ulaşmıştı. Ancak bu okullara giden
öğrencilerin % 95’i Rus çocukları idi. 1879-1904 yılları arasında “Taşkent Öğretmen
Okulu”nu tamamlayan 415 öğrenciden yalnız 65’i Türk asıllıydı (Devlet 1999: 54).
“Usul-i cedid” okullarından önce, Türkistan’da üç tip okul vardı: Rus ço-
cuklarının eğitimi için düzenlenmiş “resmî okullar”, yerli halkı Rusça öğrenmeye
teşvik eden ve iki dilli öğretim yapan “Rus yerli okulları”, üçüncüsü ise devletten
hiç destek almadan kendi çabalarıyla yürüttükleri “mektep medreseler” idi. Türk-
ler arasında yenileşme hareketinin başlamasıyla bu “mektep medreseler” yeni me-
totla eğitim yapan ve eski usulü muhafaza eden olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı.
Muhafazakârların yönetiminde olan eski usul okullarda, ana dilden ziyade
Arapça
ve Farsça öğretiliyor birtakım dinî bilgiler veriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına doğru
Türkistan Genel Valiliği’nde takriben 5 bin mektep ve 400 medrese mevcut olup 75
bin talebe eğitim görüyordu (Devlet 1999: 207-208).
Rusya’daki Müslüman Türklerin eğitim imkânları söz konusu olduğunda ise
ortaya çıkan tablo şöyleydi: 19. yüzyılın sonlarına kadar Türk kasabalarında düzenli
okul yoktu. Küçükler de büyüklerin gittiği medreselere giderdi. Yalnız erkek çocuk-
ların gittikleri okullarda daha ziyade okumaya önem verilir, yazma ikinci planda
171
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
kalırdı. Kız çocukları için yazı öğrenmek yasaktı
(Taymas 1966: 163). Eğitim öğretim imkânlarının
oldukça sınırlı olduğu bu dönemde ortaya çıkan
“usul-i cedid” hareketinin amacı, o zamana kadar
okuma yazmayı hece usulüne göre öğrenen okul
çocuklarına, yeni metotla, fonetik “savtiye” esasına
göre kısa sürede okuma yazma öğretmekti.
Bundan dolayı Türk illerinde, çağdaş sistem-
de öğretim uygulayan “usul-i cedid” hareketi, Rus
istilasında çarların idaresi altında uzun zaman bi-
lim ışığı görmeyen Türk soylu halkların, bir eğitim
öğretim ve kültür davası niteliği kazandı (Devlet
1999: 43).
Türkistan’da “usul-i cedid” okulları sırasıyla
Taşkent, Semerkant, Buhara ve daha sonra Ferga-
na Vadisinde açıldı. Cedit okullarından ilki, 1893’te
Semerkant’ta Gaspıralı tarafından kuruldu. 1897’de
Andican’da Tatar zenginlerinin desteğiyle Müslüman çocukların eğitimi için ikinci
“usul-i cedid” okulu açıldı (Allworth 1990: 131). Bunu Molla Corabey’in Buhara’da
açtığı “usul-i cedid”le eğitim yapan ancak üç ay sonra kapatılan okul takip etti. Yeni
metoda uygun ilkokul Buhara’da ancak 1908’de açılabildi. Taşkent’te yeni usulde
eğitim yapan ilk Özbek cedit okulu 1901’te Münevver Karî ve iki yıl sonra 1903’te
Mahmud Hoca Behbudî tarafından kuruldu. Bundan önce açılan okullar esasen Ta-
tarların açtıkları okullardı. 1908 yılına gelindiğinde Türkistan’da bu okulların sayısı
92’yi bulmuştu (Devlet 1999: 40, Kasımov 2004: 21, 22).
1901 yılında Taşkent’te ilk “usul-i cedid” okulunu açan Özbek ceditçiliğinin
öncülerinden Münevver Karî 1906’da kaleme aldığı şu sözlerinde, eğitim kurumla-
rının hayati önemini vurguluyordu:
“Ey dindaşlar, ey vatandaşlar! Adil olalım ve durumumuzu diğerleriyle, gelişmiş
ülkelerle karşılaştıralım.
Gelecek kuşakların istikballerini emniyet altına alalım ve onları diğerlerinin köleleri
ve hizmetçileri olmaktan kurtaralım. Avrupalılar, ihmalimizden ve cehaletimizden fayda-
lanarak hükûmetimizi elimizden aldılar ve yavaş yavaş zanaat ve ticaretimizi de ellerine
geçiriyorlar. Kendimizi korumak için hızla sorunlarımızı ıslah etmeye çabalamazsak mil-
letimiz, çocuklarımız ve geleceğimiz aşırı zor olacak. Reform, zamanımıza uyan bilimlerin
hızla öğrenilmeye başlamasıyla başlar. Şimdiki çağın bilimlerini öğrenmek, okullarımızın ve
öğretim yöntemlerimizin reformuna bağlıdır.” (Kâri 1906).
Türk illerinde,
çağdaş
sistemde
öğretim uygula-
yan “usul-i cedid”
hareketi, Rus
istilasında
çarla-
rın idaresi altında
uzun zaman bilim
ışığı görmeyen
Türk soylu
halkların, bir
eğitim
öğretim
ve kültür davası
niteliği kazandı.