I uluslararasi



Yüklə 127,96 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/163
tarix10.12.2017
ölçüsü127,96 Kb.
#15028
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   163

I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
23-25 Ekim 2014 Zonguldak, Türkiye
Kırgızlarda Tarih Yazımı
5
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti döneminde şecere (sancıra) kitaplarının yayınlanmasına yasak konulmuştu. 
Şecere bir madde başı olarak ancak 1980’de Kırgız Sovyet ansiklopedisinde yer alabilmiştir. Bağımsızlık 
sonrası Kırgızistan’da bir çok sancıra kitabının yayınlandığını görüyoruz. Bu sancıra kitaplarının beklenilenin 
tam tersine millî birliği pekiştirme yolunda bir araç olacakları düşünülürken traybalizmin hızlı ve keskin 
çizgilerle ortaya çıkmasında etkili oldukları söylenebilir. Ancak Sovyetler Birliği döneminde devlet stratejisi 
doğrultusunda bilhassa halkları birbirinden farklılıklarını ortaya koyacak etnik, etnografik ve linguistik 
çalışmaların ise hayli ilerlediği görülür.
Kırgızistan Cumhuriyeti devlet başkanı Askar Akayev, yayımladığı tarih kitabında Kırgız millî kimliğini 
oluşturacak millî tarih anlayışını ortaya koymaya çalıştı
11
. Kırgız tarihinin olaylarını başta Manas’ta cereyan eden 
olayları, Manas’ı ve ileri gelen şahsiyetleri millî birer şahsiyet, baatır yani kahraman olarak ön plana çıkarmaya 
çalıştı. İlerleyen süreçte her bölgede canlandırılan, keşfedilen millî kahramanların hayatlarını derinlemesine ele 
alan konferanslar düzenlendi. Diğer yandan 2003 yılında Akayev’in bizzat himayesinde Kırgız devletçiliğinin 
2200. yılı çalışmaları yapıldı. Bu vesile ile Kırgız tarihi ile ilgili araştırmalara büyük destek verildi.
Bu şekilde tarih resmî ideolojinin bir aracı haline dönüşürken diğer yandan yukarıda belirttiğimiz modern 
tarih yorumlarını algılama yolunda bocalama içerisinde olan tarihçilerin ortaya koydukları çok farklı tarih 
yaklaşımları ortaya çıkmıştır. Bazı araştırmacılar Kırgızların kökenlerini Moğollara bağlarken bazıları 
Kırgızların bütün Türk halklarının ataları olduğunu, bir kısmı da Kırgızların sonradan Türkleştikleri, Cengiz 
Hanın ve Attila’nın Kırgız olduğu gibi iddialar öne sürdüler. Kırgızların Tengrici, Şamanist, Budist, Hristiyan 
oldukları ve tarihî inançlarına bağlı olarak Kırgızların inançlarını yeniden şekillendirmeleri gerektiği gibi 
görüşler yayılmaya çalışıldı.
Yine bilhassa 1898 Anciyan Hareketi ve 1916 yılındaki Ürkün olayları birer özgürlük mücadelesi şeklinde 
Sovyet öncesi ve Sovyetler dönemi tarih anlayışlarından tamamen farklı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. 
Bu tarihî olayların birer millî hareket olduklarını ortaya koymaya yönelik, devlet teşvikli konferanslar ve 
programlara da ağırlık verilmeye başlandı.
Bağımsızlık sonrası dönemde tarih vasıtasıyla millî bir bilinç ve kimlik oluşturma gayretlerinin Kırgızistan’da 
tarih araştırma ve yazma anlayışlarında etkili olduğu görülmektedir. Bu gayretlerin bir uzantısı olarak tarihî 
olayların açıklanmasında ideolojik yaklaşımların yapıldığı, hatalara düşüldüğü de ortadadır. Bununla birlikte 
bu süreçten mümkün olduğu kadar bağımsız kalarak modern metodlar, telakkiler doğrultusunda Kırgız tarihini 
araştıran tarihçiler de şüphesiz mevcuttur. Yanlış siyasî kararlardan kaynaklanan sebeplerle bir devlet politikası 
halinde uygulamaya konulan millî tarih bilinci ile millî kimlik oluşturma gayretlerinin rolünün traybalizm ve 
regionalizm karşısında şimdilik başarısız kaldığını söylemek de bir tarihî gerçektir. Bilhassa son yıllarda Kırgız 
tarihini ve tarihçiliğini kaynaklara ve belgelere dayandıran, efsanelerin dışında değerlendirmeye çalışan bir 
takım şahsî çalışmalarla dikkatlerin bu yöne çekilmesine gayret edilmektedir.
Sonuç
Bağımsızlık sonrası Kırgız tarihçiliğinin bir arayış ve kriz dönemini yaşadığı açıkça görülmektedir. Bunun 
yanında tarih eğitimi veren kurumlarda eğitim kalitesinin ve bilim üretim standartlarının hayli düştüğü 
söylenebilir. Şüphesiz ki bunların bir çok sebepleri var. Burada bağımsızlık sonrası Kırgız tarihçiliğinin 
durumunu ve problemlerini tespit etmeye ve ortaya koymaya çalışmak faydalı olacaktır. Bu bağlamda;
1.  Bağımsızlık sonrası süreçte bilhassa ekonomik sebeplere bağlı olarak tarih eğitiminin kalitesi düşmüştür.
2.  Yapılan çalışmalar eski çalışmaların tekrarı durumundadır.
3.  Çalışmalarda hemen hemen ana kaynakların yok denecek kadar az kullanıldığı görülür. Bölge tarihiyle ilgili 
bir çok Arapça, Farsça, Çağatayca kaynağa ulaşmanın artık çok rahat olmasına rağmen bu kaynakların çok 
yüzeysel olarak kullanıldığı dikkati çeker. Bu durum da kaynak dillere hâkim tarihçilerin yetişmediğini 
gösterir.
11  Bkz: Askar Akayev, İstoriya, proşedşaya çerez moe serdtse, Moskova, Bişkek 2003.


I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
Cengiz BUYAR
6
4.  Eski bilgilerin üzerine eklenen bilgiler hayli azdır.
5.  Boy ve alt boy birlikleri (uruu ve uruk), baatır (bahadır, kahraman) çalışmaları ön plana çıkmıştır. Bu da 
ülke bütünlüğüne zarar verecek dereceye gelmiştir.
6.  Kırgız tarihi haricinde, Kırgızistan’a sınır ülkelerin bile tarihine çalışan tarihçi yok denecek kadar azdır.
7.  Yapılan çalışmalarda kullanılan kaynakların hemen hemen % 95’i Rusça kaynaklardır.
8.  Çalışmaların bir kısmı Rusça kaynakların Kırgızca’ya çevrilerek yeni bir kompozisyon oluşturulmasından 
ibarettir.
9.  Çok farklı mesleklerden insanların tarih kitapları yazmaları tarih usûllerinin neredeyse ortadan kalktığı 
izlenimini vermektedir. Sayfalarca alıntılar yapılmasına rağmen bir dipnot bile gösterilmemektedir. İntihâl 
vakıaları adeta kanıksanmış bir görünüm arz etmektedir.
10. Tarih çalışmalarının içerisi tamamen efsanelerle doldurulup bunlar bilim olarak sunulmaya başlanmıştır.


7
KIRIM HANLIĞI’NDA, UMDETÜ’L-AHBÂR 
ÖRNEĞİNDE TARİH YAZICILIĞI
Özet
Kırım Hanlığı, Altın Orda Hanlığı’nın bakayalarından olup, Osmanlı Devleti himayesinde olması hasebiyle Osmanlı-
Rus ilişkilerinde dolayısıyla da Türk Tarihinde özgün bir statüye sahip olmuştur. Türk-İslâm kimliğinin yanı sıra Cen-
giz ananesini ve bozkır aristokrasisini devam ettirmesiyle yoğun bir siyasi tarih ve sosyo-ekonomik kültür varlığı orta-
ya koymuştur. Söz konusu birikimler yerli tarihçiler ve devlet adamları tarafından kaleme alınan eserlerle günümüze 
kadar ulaşmıştır. 1748 yılında tamamlanan Abdülgaffar Kırımî’nin Umdetü’l-Ahbâr’ını yanı sıra Kaysunizade Remmal 
Hoca’nın Tarih-i Sahip Giray Han’ı, Mehmed Giray’ın Tarih-i Mehmed Giray’ı, Said Giray’ın Tarih-i Said Giray’ı, Halim 
Giray’ın Gülbin-i Hanan’ı, Kırımlı Hacı Mehmed Senai’nin İslam Giray Han Tarihi, Seyyid Mehmed Rıza’nın Es-Seb’üs 
Seyyar fi Ahbâr-ı Mülûk-ut-Tatar’ı, Mevkufati Mehmed Efendi’nin Tarih-i Mevkufati ve Kefevi İbrahim Efendi’nin 
Tevârih-i Tatar Han ve Dağıstan ve Moskov ve Deşt-i Kıpçak Ülkelerinindir ve Abdullah ibn Rıdvan’ın Tevârih-i Deşt-i 
Kıpçak ‘an Hıtta-i Kırım veya Tevârih-i Tatar Hanân-ı Kadîm ve Ahvâl-i Deşt-i Kıpçak adlı eserleri Kırım coğrafyasına 
ait tarih yazıcılığının en önemli örneklerindendir.
Tebliğde; Kırımlı müelliflerden Hacı Abdulgaffar Kırımî’nin el yazması eseri Umdetü’l-Ahbâr tarih yazıcılığı açısından 
metodolojik incelemeye tabi tutulup, eserin akademik tarih yazımı ile ne kadar örtüştüğü tespit edilmeye çalışılmıştır. 
Anahtar Kelimeler: Kırım, Kırımî, Altın Orda, Tarih Yazıcılığı, Umdetü’l-Ahbâr.
Derya Derin PAŞAOĞLU*
*  Yrd. Doç. Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Genel Türk Tarihi AD., Trabzon
Giriş
Karadeniz’in kuzeyinde Cengizoğullarınca teşkil edilen, ancak kadim Türk yurdu olması hasebiyle kısa 
sürede Türk-İslâm kimliği kazanan Altın Orda Hanlığı 15 yy. başlarında merkezi otoritesini kaybetmiştir. 
Hanedan mensubu şehzadelerin etrafında toplanan Cuçi Ulusu’nun unsurları Kırım, Kazan, Astrahan, 
Saraycık gibi merkezlerde hâkimiyetlerini ilan etmişler ve kısa süre de birbirleriyle hâkimiyet mücadelesi 
içerisine girmişlerdir. Söz konusu hâkimiyet mücadelesinin doğurduğu siyasi rekabetle ortaya çıkan 
askeri mücadeleler, Karadeniz’in kuzeyinde sürekli tarafların değiştiği kaygan bir zemin oluşturmuştur. 
Fırsatları iyi değerlendiren Rusya’nın kısa sürede ekonomik ve siyasi açıdan güçlenmesi coğrafyada hızla 
genişlemesini sağlamıştır. Deşt-i Kıpçak coğrafyasındaki hanlıklardan en uzun ömürlü olanı Kırım Hanlığı 
olup, 1475’te Osmanlı Devleti’nin himayesine girmesiyle Osmanlı-Rus ve Hanlıklar ilişkisinin merkezine 
oturmuştur. Bir yandan Osmanlı Devleti’nin etkisi altında kalırken öte yandan Cengiz ananesinden 
gelen bozkır aristokrasisini korumuştur. Altın Orda bakayaları hanlıkların siyasi, askeri ve ekonomik 
hareketlerini kontrol altında tutmaya çalışırken öte yandan Türk-İslâm ananesini muhafaza ve temsil 
etmeye çalışmıştır. Osmanlı Devleti’nin kuzey politikasının merkezinde yer alırken, zaman zaman muhalif 
politikalar izlemiştir. 
I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
The First International History Conscious in The Turks And Historiography Symposium 
23-25 Ekim/October 2014 Zonguldak, Türkiye


Yüklə 127,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   163




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə