Cihad Şiddete Referans Olabilir mi?
39
savaşın kendi özel şartları ve bağlamı. Bu tebliğde ana hatlarıyla İslam
dininin iki temel kaynağı Kur’ân ve hadislerdeki cihâd anlayışı, ilkeler
bağlamında tespite çalışılacaktır.
Burada bir hususa daha dikkat çekme zarureti var. O da şu: Maalesef
dünyaya yön verenler arasında bu gün Müslüman ülkeler yok. Durum böyle
olunca Müslüman dünya ya yazılan senaryonun çok basit bir oyuncusu
rolünde ya da yapılan ithamlara cevap yetiştirme çabası içinde. İtiraf etmek
gerekir ki ne kadar haklı konumda olursak olalım bu sesi duyurmak da çok
kolay bir şey eğil. Çünkü –diğer sebepler bir yana- iyi niyetin bulunmadığı
taarruzun tahribatı oldukça etkili bir şekilde devam ediyor. Zira günümüz
dünyasını esir almış bulunan iletişim mekanizmasının merkezinde
Müslümanlar yok. Böyle bir ortam içinde ister istemez bu yazıda da bir
savunma üslubu gözüküyor. Biraz da bu, haksız ithamlara, tutarsız
iddialara, sübjektif duruşlara başkaldırının zorunlu sonucu. Bununa birlikte
Kur’ân ve Sünnet temelinde cihadı sağlıklı bir şekilde anlama yönünde bir
çaba olduğunu belirtmek istiyorum.
I-Batılı Araştırmacıların Cihad’ı Algılayış Biçimi
Çok azı istisna Batılı araştırmacılar ortak bir kanaat olarak cihâdın, farz
derecesinde bir zorunluluk olarak bütün dünya Müslüman oluncaya ya da
İslam hakimiyetine boyun eğinceye kadar savaş anlamına geldiğini iddia
etmekteler ve bir elinde Kur’ân diğer elinde silah bütün dünyayı Müslüman
yapabilmek için sürekli savaşan bir Müslüman imajı çizmektedirler. Bu
düşüncelerin oluşmasında da Müslümanların dünyayı Dâru’l-İslâm ve Dâru’l-
Harb
şeklinde ikiye ayırmalarının etkili olduğu görülmektedir. Batılı
müelliflere göre bu ayırımın tabii sonucu olarak Dâru’l-Harb kategorisinde yer
alan gayr-ı Müslim ülkeler Dâru’l-İslâm oluncaya kadar savaş sürekli şekilde
devam edecektir. Bu, Müslümanlara dini bir vecibedir. Savaşın sürekliliği
sebebiyle de Müslüman bir ülkenin zaruri şartlar gerektirmedikçe gayr-ı
Müslim bir ülke ile kalıcılık arzeden bir barış antlaşması imzalaması mümkün
değildir. Dolayısıyla Müslüman ülkelerle diğerleri arasındaki ilişki savaş hali
temeline oturmaktadır. Kur’ân’a göre bir Müslüman ülke savaş ilan etmeden
önce karşı tarafa öncelikle Müslüman olmalarını teklif eder, kabul etmezlerse
Müslümanların hakimiyetine girerek cizye ödemelerini önerir, bunu da
reddederlerse savaş başlar.
2
Batılı kaynaklarda Müslümanların diğer din
2
Joseph Schacht, An Introduction to Islamic Law, Oxford 1971, s. 130-131; Bernard Lewis, “Politics and war”, The
Legacy of Islam (ed. Joseph Schacht-C. E. Bosworth), Oxford 1974, s. 174-176; a.mlf.,
İslam’ın Siyasal Dili (trc. Fatih
Taşar), Kayseri 1992, s. 111, 115; a.mlf., İslam’ın Krizi (çev. Abdullah Yılmaz), İstanbul 2003, s. 39; Ann K. S. Lambton,
State and Government in Medieval Islam, Oxford 1981, s. 201; Rudolph Peters,
İslam ve Sömürgecilik, Modern
Zamanlarda Cihad Öğretisi (trc. Süleyman Gündüz), İstanbul 1989, s. 179-180; Henri Masse,
İslam (trc. C. Cabbarov-A.
Aleskerov), Bakı 1992, s. 74-75; Haddûrî, İslam Hukukunda Savaş ve Barış (trc. Fethi Gedikli), İstanbul 1999, s. 62-63;
a.mlf., İslam’da Adalet Kavramı, İstanbul 1999, s. 209-210; Hans Kruse, “İslam Devletler Hukukunun Ortaya Çıkışı” (trc.
Yusuf Ziya Kavakçı), İTED, IV/3-4 (1971), s. 57, 65, 66; E. Royston Pike, “Jihad”, Encyclopaedia of Religion and
Prof. Dr.
Saffet KÖSE
40
mensuplarıyla ilişkilerinin oturtulduğu temel çerçeve budur. Hatta Max Weber
doğrudan İslam ile ilgili değerlendirmesinde daha da ileri giderek İslamiyeti,
dünya fatihi savaşçıların dini ve disiplinli mücahitlerin şövalye örgütü
”
olarak tanımlar.
3
Özellikle din özgürlüğüne vurgu yapan ayetlerin Müslümanların zayıf
olduğu Mekke dönemi ile ilgili bulunduğu, Müslümanlar güç kazandıktan
sonra sürekli bir biçimde savaşı esas aldıkları da iddialar arasındadır. Papa
XVI. Benedict’in yakın zamanda konu etrafında sarfettiği sözleri henüz taze
olarak hafızalardaki yerini almıştır ki bu batılı zihin açısından çok fazla bir
şeyin değişmediğini göstermesi açısından önemlidir.
II-Cihad’ın Anlamı
Cihâd, birçok anlamda kullanılmakla birlikte silahlı mücadele en fazla
dikkat çeken boyutu olmuştur. Özellikle batı literatüründe holy war
şeklindeki tercümesiyle cihâd’ın diğer anlamları göz ardı edilerek savaşın
kutsandığı bir manayı ifade ettiği savunulmaktadır. Ona kutsallık
kazandıranın da Allâh ve Peygamber’in emri olması, amacının da bütün
insanların Müslümanlığı kabulü ya da İslam hakimiyetine boyun eğmesi
şeklinde belirlenmiştir. Batılı araştırmacıların genel kabulü bu yönde olsa da
John Bowker gibi bazı araştırmacılar cihad’ın batı dillerine genellikle holy
war
olarak tercüme edilmesini yanıltıcı bulur ve cihad’ın büyük ve küçük
olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtirek büyük cihad’ın herhangi bir kötülüğe
veya arzuya (nefis) karşı savaş; küçük cihadın da İslam’ın ya da İslam
ülkesinin veya toplumunun saldırıya karşı savunulması şeklindeki
tanımlarına yer verir. Bunun da sadece silahla değil kalem ya da dil ile
savunma şeklinde olabileceği bilgisini de kaydeder. Ayrıca John Bowker
isabetli bir şekilde savunmanın da silahlı bir çatışmayı gerektirmesi halinde
katı kuralların konduğunu ve bunun da sadece savunma amaçlı olabileceğini
kaydeder. Peşinden de Hz. Peygamber’in savaşanlar dışındaki bütün canlı ve
cansız varlıkların dokunulmazlığını ifade eden hadisine yer verir. Dinde
zorlama yoktur
ayetinden (Bakara, 2/256) dolayı cihadın, asla diğer
insanların dinini değiştirmeyi amaçlamadığını vurgular ve bir Müslümanın
bu kuralları görmezlikten gelmesinin hesap gününde cevap vermesi gereken
bir günah olacağı inancına atıfta bulunur.
4
Bir başka batılı yazar Emile Dermenghem de cihâd’ın insanları kılıçla
tehdit ederek dine davet etmek anlamına gelmediğini özellikle vurgular ve
Kur’ân’ın dinde zorlamayı yasaklayan açık hükmünün (Bakara, 2/256) böyle
bir anlayışa izin vermediğinin altını çizer. Yine aynı yazar Kur’ân’ın ilk
Religions, London 1951, s. 212; Paul E. Johnson, “Jihad”, An Encyclopedia of Religion (ed. Vergilius Ferm), New Jersey
1959, s. 396.
3
Sosyoloji Yazıları (trc. Taha Parla), İstanbul 1993, s. 229.
4
John Bowker, “Jihād”, The Oxford Dictionary of World Religions, Oxford-New York 1997, s. 501.