72 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
304- 432/3/4.
Elinde dizgini tartõp gidiyor
şeklinde olan dizede “tart-” kelimesine dikkat edilmesi ve sözlüğe alõnmasõ ge-
rekirdi. “Tart-” burada bugünkü bilinen anlamõnda değildir. Eskiden bir hayli
kullanõm alanõ bulan kelimenin şimdi söyleyeceğimiz anlamõ bugün bazõ Ana-
dolu ağõzlarõnda (Toroslar yöresinde, Karaca Oğlan coğrafyasõnda) hâlâ varlõğõ-
nõ korumaktadõr. “Tart-” çekmek demektir.
305- 433/3/3. dize sonundaki “şimdi” kelimesi kafiye bakõmõndan “şindi”
olmalõdõr. Bugün de aynõ kullanõş Karaca Oğlan coğrafyasõnda vardõr.
306- 439/2/2. dizedeki “aşikâre” kelimesi kafiye uyumsuzluğu meydana ge-
tirmektedir. Mõsralarõ Sakaoğlu,
Getirin
atõmõ binem Aşkar’a
Âlem bilir sevdiğimi aşikâre
şeklinde almõş olup
Getirin
atõmõ binem Aşkar’a
Âlem bilir sevdiğimi eşkere
gibi düzeltmesi gerekirdi. 439/5/1. dizede de,
Atõma binip de gidem mazamaz
yapõlarak aksaklõklarõ gidermek mümkündür. Sözlükte “maza maz” olarak alõ-
nan kelimeye verilen mana bizi tatmin etmemektedir.
307- 442/3. dörtlükte kafiye sorunu vardõr. İkinci dizenin sonundaki “mis-
kine” kelimesi “
müşküne” yapõlõrsa bu sorun bir nebze de olsa giderilmiş olur.
308- 455/3/4. dizedeki “salõnõp” kelimesi diğer dörtlüklerdeki “dürü-
lüp/kurulup” kelimesiyle kafiye teşkil edememektedir. Manaya da uygun olarak
“serilip” kelimesiyle kafiye oluşturulmalõdõr.
309- 453/3/1. dizede “eydür” veya “söyler” yerine yanlõş olarak yine “eder”
kullanõlmõş.
310- 455/2/2. “Rasaf sök-” ne demektir? Sözlüğe de alõnmamõş.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ •
73
311- 456/3/1. “Konar/döner” kelimelerine, kafiye ve mana açõsõndan, “çöker”
kaldõrõlõp “
tüner” getirilmelidir. Aynõ şiirin 5. dörtlüğünün 1. dizesindeki
“küleylan” kelimesi de anlam göz önüne alõnarak “küheylan” yapõlmalõdõr.
312- 459/3/2. dize, hece ve durak göz önüne alõnõrsa
Güzeller
yatağõ sümbül biteği
olarak düzeltilmelidir. Yine aynõ dörtlüğün son dizesindeki “suyun” kelimesi
kafiyesizlik meydana getirmektedir. Daha önceki dörtlüklerde yer alan “
gü-
lün/bilin” kafiye kelimeleri dikkate alõnõrsa “
selin” kelimesi kafiye için uygun
görülebilir.
313- 467. şiirin 2. dörtlüğündeki “katar” kelimesi kafiyeyi bozmaktadõr. An-
lam da uygun olduğuna göre “katar”õn yerine “azar” getirilmelidir.
314- 469/4. Yine “eder” sorunu ile karşõlaşõyoruz, “eydür” yapõlmalõ.
315- 477/1/3. dizenin başõndaki “Bir” kelimesi fazladõr, atõlmasõ gerekir.
316- 479/1/4. dize “Od eyleme yerimizi” şeklinde düzeltilmelidir.
317- 479/2/1. dize “bir birliğe bütüptürüz” olarak mana açõsõndan düzeltil-
melidir.
318- 484/3/4. Dörtlükler arasõndaki kafiye kelimeler kaçtõ, düştü, içti, göçtü
mü şeklinde olup 3. dörtlükteki
çözdü kelimesi kafiye düzenini bozmaktadõr. Bu
kelimenin yerine daha önce de defalarca düzelttiğimiz gibi yine “şeşti mi” keli-
mesi getirilerek dize
Yoksa
yârim
düğmelerin şeşti mi
yapõlmalõdõr.
319- 485/1/4. mõsra durak açõsõndan yanlõştõr.
Yoksa yadlar gönülüne düştü mü
şeklinde küçük bir müdahale ile bu yanlõşlõk da giderilebilirdi.
320- 491/5/3. dizedeki “
yiğidin” kelimesi “yiğitlerin” yapõlmalõdõr.
321- 492/2/2’de “medhi” kelimesi kafiye ve anlam açõsõndan “meti” olarak
düzeltilmelidir.
322- 653. sayfada Sözlük başlõğõ yer almaktadõr. İlk paragrafõn ilk cümlesin-
de söylediğini yapamayan Sayõn Sakaoğlu, tam tersi bir durum olarak kelimele-
ri bir yõğõn hâlinde vermiştir. 3. cümle “verilecektir” kelimesi ile sonlandõrõlma-
lõydõ. Son cümlede ise alõnmayan kelimelerin olabileceği ifade edilmiş. Yukarõ-
74 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
da da işaret ettiğimiz gibi bazõ kelimelerin alõnmadõğõ görülmüştür. Bunlar ih-
malden midir, yoksa anlayamamaktan mõdõr? Bilemiyoruz.
323- 654. sayfadaki “mezar/mezer” kelimelerine gelince. Buradaki mezarõn,
mezer yapõlmasõ kafiye gereğidir. Sayõn Sakaoğlu’nun söylediği gibi yeni bir
kelime ortaya çõkmamaktadõr. Zaten Karaca Oğlan coğrafyasõnda bu kelime
ünlü uyumuna tâbi tutularak eskiden beri “mezer” olarak telâffuz edilmektedir.
324- 655. sayfada …su isen / …soy isen / … çoğ isen (323/3) şeklinde ilk ola-
rak verilen kafiye örneği, söz konusu gösterilen yerde yoktur.
325- 656. sayfada “eder, eydür” ve “der” kelimelerine gelince. Bütün bu keli-
melerin geçtiği dizelere bakõnca kelimelerin “ söyler” anlamõnda olduğu görü-
lecektir. Kelimenin ilk kullanõş şekli “eydür” dür. Sonradan ihtimal odur ki şiir-
leri cönkten yazõya geçirenler bu kelimeyi, yazõlõşlarõnõn eski yazõda aynõ olmasõ
sebebiyle anlamõnõ da bilmedikleri için “eder” okumuşlardõr. Bu söyleyişi, yani
kelimenin dize içindeki anlamõnõ fark edenler, onun unutulmasõyla, daha doğ-
rusu “eydür”ün kullanõmdan kalkmasõyla yerine “söyler, der ki, der de” gibi (
aynõ sayõda heceyi taşõmasõndan) kelimeleri getirmişlerdir. Doğrusu budur.
“Eyder” ve “eder” almak her ne sebeple olursa olsun yanlõştõr. Sayõn
Sakaoğlu’nun bu kelime için “Biz, yararlandõğõmõz kaynaklardaki imlâyõ almayõ uy-
gun bulduk” (s.657) ifadesini kullanmasõ bir bilim adamõna yakõşmaz. Düzeltil-
mesi gerekirdi. Yani eserine aldõğõ şiirler nereden alõnõrsa alõnsõn artõk kendi
malõ olmuştur. 656. sayfadaki “ Nasõl olur da, 1927’de “eder” diye yazõya aktarõlan
kelime (Ergun, s.97) yarõm yüzyõl sonra “eydür” ve “der” şekline döner.” cümlesi de
yanlõşlõk üzerine yeni bir yanlõşlõk olarak anlaşõlmaktadõr. 1927’de yazõya geçi-
ren, yanlõş olarak “eder” okumuş, yarõm yüzyõl sonra da meseleyi anlayan baş-
ka birisi de kelimeyi düzeltmiştir. Sayõn Sakaoğlu düzeltememesine bir kõlõf mõ
aramaktadõr? Yarõm yüzyõl önceki yanlõşõ düzeltene saygõ duymak gerekir.
Sayõn Doğan Atlay’õ bilmem; tahsili nedir onu hiç bilemem. Atlay “eder” ile
“eydür”ü fark edebilecek birisi midir? Onu da bilmiyorum. Yine tekrar ediyo-
rum: Onun bunun yanlõşõ, bizim doğrumuz olamaz; hele hele Selçuk Üniversi-
tesinin ve Konya’nõn TDK’daki medâr-õ iftihârõ sayõn Sakaoğlu’nun hiç olamaz.
Üstelik bu “eyt-” fiili başka şiirlerde geçtiği hâlde sözlüğe de alõnmamõş. Mut-
laka alõnmasõ gerekirdi.
326- 657. sayfadaki garib/garip, tabib/tabip meselesi bir imlâ özelliğidir. Keli-
melerin menşe’i Arapçadõr. Bilindiği gibi bu dilde “p” sesi yoktur. Türkçede bu
kelimeler ek almadan yazõlõrken ve söylenirken “p” li olarak kullanõlõrlar. Bu
sadece sonda “b” sesi bulunduran kelimelerde görülmez: İhtiyaç, denk, renk
gibi kelimelerin sonlarõndaki sedasõz ünlüler için de söz konusudur. Aynõ say-
fada Sayõn Sakaoğlu’nun “sorub” ve “girib” olarak verdiği Türkçe sözlerde bu