Dede Korkut Metinleri Üzerinde Yeni Düzeltmeler (2)
101
Drs.77b.9: “Anuŋ (9) ardınca biŋ ķavum
[lu
] başları Döger yėtdi.”
Drs.113b.9: “Ķarangu
[lu
] gözlerümüŋ aydını ķardaş!”
Sonuç: Gerek söz bağlamı,
gerek aliterasyon, gerekse yukarıda verdiğim benzer cümleler,
Drs.98a.1’de geçen
ebçin kelimesinin
ebçin[li] şeklinde tamir edilmesi gerektiğini gösteriyor:
“Ebçin
[li
], ķara ŧon
lı, gök demür
li (2) a
ltı yüz kāfir seçdi.”
Drs.122a.13 (ME 240.13)
örü ŧ
urdı, örü-durdu, oturdı
→ aru ŧurdı;
aru ŧ
ur-: Bitkin düşmek,
yorgun
düşmek
“Śaġ uyluġı ķayaya ŧoķındı, śındı. (13) Begil, ىﺪﺮﻮﻄﻮﺮﺁ
aru ŧurdı aġladı. Eydür: Ulu oġlum, ulu
ķardaşum 122b.1 yoķ.”
Ergin,
yukarıdaki ikinci cümlede geçen ve metindeki yazılışı gösterilen fiili
örü
ŧ
urdı şeklinde
okumuştur. Tezcan da fiili aynı şekilde okumuş ve
örü okuduğu birinci kelime için
“elif üzerinde med
vardır” (DKO: 303, 13 numaralı dipnot) şeklinde not düşmüştür. Gökyay ise, kelimeyi önce
uru-durdu
(DKK: 117.30);
daha sonra bundan vazgeçerek örü-durdu (DKK: 350) şeklinde okumuştur.
Ben, daha önce metinde ىﺪﺮﻮﻄﻮﺮﺁ
şeklinde yazılmış olan kelimelerin Dede Korkut’ta geçen
oturdı ağladı örneklerinden hareketle ىﺪﺮﻮﻄﻮﺁ
oturdı yazılmış olması gerektiğini ve yazıcının bunu yanlış
çekimlemiş olduğunu yazmıştım (Özçelik 2005: 259-260).
Şimdiye kadar yapılmış olan bu okuma ve anlamlandırmalar metindeki yazım şekline uymadığı
gibi söz bağlamına da tam uygun düşmüyor. Şimdi burada bir yazım yanlışı bulunmadığını ve ibarenin
aru
ŧ
urdı şeklinde okunması gerektiğini düşünüyorum. Bu konudaki gerekçelerim şunlardır:
1. Begil Oğlu Emren Boyunda Begil’in ava gittiği anlatılır. Begil, bir yaban geyiğini kovarken atı
tökezler ve bir yardan aşağı uçar. At ile birlikte aşağı uçan Begil’in sağ uyluğu kayaya çarpar, kırılır.
Böyle bir durumda, uyluğu kırılan Begil’in olayın hemen ardından ayağa kalkarak ağlamış olduğu
düşünülemez; çünkü ağlayan kişi,
ruh halinin gereği, ayağa kalkmaz, oturur.
2. Birinci kelimede elif üzerine
med konmuş ve
te (ﺖ) değil
tı (ﻄ) ile yazılmıştır. Yani, ilk kelime
aru okunabilecek şekilde (ﻮﺮﺁ), ikincisi ise,
ŧ
urdı okunabilecek şekilde (ىﺪﺮﻮﻄ) yazılmıştır. Kısacası,
ىﺪﺮﻮﻄﻮﺮﺁ şeklinde yazılmış olan ibarenin içerisinde iki kelime bulunduğu açıktır. Dede Korkut’ta
toplam yirmi altı yerde
5
geçen
örü
ŧ
ur- fiili ise, -ﺮﻮﻄﻮﺮا veya -ﺮﻮﻄﻮﺮﻮا şeklinde yazılmıştır.
3. Fiil,
Türkiye Türkçesinde yorgun argın ikilemesinde kullanılır.
4. Derleme Sözlüğü 328’de fiil,
“armak güçsüz kalmak” şeklinde tespit edilmiştir.
5. Bazı Türk Lehçelerinde,
arı- fiili
yorulmak anlamında kullanılmaktadır:
“yorulmak: arıv
(Başkurt), aru (Tatar) harmak (Uygur)” (KTLS: 994-995);
“arı- (Karaçay-Malkar)” (Tavkul 2000: 88);
“aroo (Kırgız)” (TTKT: 243);
“ar- (Türkmen)” (TTS: 31).
6. Kırgız Sözlüğü’nde fiilin
“III yorulmak, bitap düşmek; bitmek; zayıflamak” (Yudahin 1988:
44) anlamlarında kullanıldığı bilgi verilmektedir.
5
Drs.5b.12, 6a.6, 7b.7, 8a.4, 8a.5, 9a.4, 12a.2, 12b.1, 12b.10, 13b.8, 14a.4, 17a.12, 17b.2, 21b.11, 23a.11, 36a.12, 69b.8, 70a.4,
88a.7, 95b.13, 98a.13, 105b.2, 123b.5, 132a.13, 135b.13, 151a.3.
Sadettin Özçelik
102
7. Yine
arı- fiili Altaycada
“Kötüleşmek, güçsüzleşmek, zayıflamak; yorulmak” (ATS: 28)
anlamında kullanılır.
Buna göre, yukarıdaki ibareyi
aru
ŧ
urdı okuyor ve
bitkin düştü, yorgun düştü şeklinde
anlamlandırıyorum.
Drs.122b.3-4
(ME 241.3)
uclardan
→ avcılardan
ayru,
ayıru, ırdı (?)
→ ıru: uzaklaşarak
“Hemān bėlüginden gez çıķarup atınuŋ terkilerini ŧartdı (2) üzdi. Ķaftānı altından ayaġın berk
śardı. Var (3) kuvvetiyle atınuŋ yėlisine düşdi. ﻮﺮﮃا ﻦﺪﺮﻠﮃﺠﻮا
Avcılardan ıru
dülbendi (4)
[atınuŋ
]
boġazına gėçdi, ordusı ucına geldi.”
Bu notta öncelikle yukarıda yazılışı gösterilen iki kelimenin Ergin, Gökyay ve Tezcan tarafından
okunuşlarını vermek istiyorum:
Ergin:
“avçılardan ayru” (ME 241.3)
Gökyay:
“avcılardan ayru” (DKK: 117.32-33)
Tezcan:
“avcılardan ırdı (?)” (DKO: 158)
Tezcan, yazdığı notta konu ile ilgili olarak şu açıklamaları yapar:
“ ‘Avcılardan
ﻮﺮﮃا
>
ىﺪﺮﮃا
ırdı. Dülbendi (4) bo
ġ
azına g
ė
çdi.’ Önceki yayınlarda: Avcılardan ayru dülbendi bo
ġ
azına g
ė
çdi,
okunmuştur. Burada ayru bulunması mantıklı değil, çünkü Begil zaten ötekilerin yanında değildir. Üstelik
‘avcılardan ayru’ ile ‘sarığı boğazına geçti’nin aynı cümle içerisinde yer alması da tuhaf olur. Bu
yazılışın
ىﺪﺮﮃا
‘uzaklaştı’ yerine bir çekimleme yanlışı olduğunu tahmin ediyorum.” (DKON: 329).
Begil, Bayındır Han’ı ziyaretinden dönüşünde eşinin teklifi üzerine ava çıkar.
Avda bir yaban
geyiğini kovarken atı tökezler ve atla birlikte bir yardan aşağı uçar, sağ uyluğu kayaya çarpar, kırılır. Bu
olayın devamında eve dönen Begil’e, oğlu bir soylamada yoldaşlarını şöyle sorar:
Drs.122b.10: “Ķara ŧonlu kāfirlere (10) oġraduŋmı?
Ala
gözlü
yigitlerüŋ ķırdurduŋmı?”
Bu soru, Begil’in tek başına değil yiğitleriyle ava gittiğini gösteriyor. Ayrıca, bu sorunun
sonrasında ozanın araya girerek bilgi verdiği şu cümle de Begil’in ava yiğitleriyle gittiğini gösteriyor:
Drs.127a.6: “Bu yana yigit yeŋil gördiler kim av bozılmış, her (7) biri ėvlü ėvine geldi.”
Ben, metinde geçen bu cümlelerden dolayı her iki kelimeyle ilgili olarak iki ihtimal bulunduğunu
belirtmiş ve birinci ihtimal olarak Begil’in tek başına ava çıkmamış olduğunu -sözün akışını da dikkate
alarak- metinde ﻮﺮﮃا ﻦﺪﺮﻠﮃﺠﻮﺁ şeklinde yazılmış olan kelimeleri, yukarıdaki okuyuşlardan farklı ve
yazılışına
uygun olarak avcılardan ıru ‘avcılardan uzaklaşıp’ şeklinde okuyup anlayabileceğimizi; ikinci
ihtimal olarak ise, ﻦﺪﺮﻠﮃﺠﻮﺁ
kelimesinin yanlış yazıldığını ve
avcılardan söz edilmediğini düşünürsek
birinci
kelimenin
ﻦﺪﺮﻠﺠﻮا
‘uclardan’ şeklinde yazılması gerektiğinin söylenebileceğini ve buna göre
“uclardan
ayıru dülbendi [atınu
ŋ
] bo
ġ
azına g
ė
çdi” cümlesiyle Begil’in tülbentini
yular yerine
kullandığını ve
‘uclarından ayırarak tülbenti atın boğazına geçirdiğinin ifade edilmek istenmiş