36
Cevher kütlelerine e
şlik eden sülfidler genellikle sülfürce zengin olan kovellit, dijenit, pirit ve
enarjittir.
Bu alterasyonda feldispat ve mikalarda bazların (alkaliler (K-Na) ve kalsiyum (Ca))
büyük ölçüde liçlenmesi söz konusudur. Fakat sadece alüminyumun çok fazla mobilize
olmadı
ğı durumda yeralır. Eğer alüminyumda kayaçtan uzaklaşırsa o zaman kayaçta
silisle
şmeye doğru gidilir ve artan serisit miktarı ile dışa doğru serisitleşmeye geçilir. Đleri
arjilik alterasyonun olu
şumu, çok büyük miktarlarda hidrotermal sıvılarının sirkülasyonu ve
damar olu
şum ve büyümeleri için gerekli yüksek geçirgenliğin gelişimi için son derece
önemlidir.
b) Serisitle
şme : Dünya çapında cevherli alanlarında, sleyt ve granit gibi alüminyumca
zengin kayaçların içindeki en yaygın alterasyon tipidir. En hakim mineraller serisit ve kuvars
olup pirit bunlara ço
ğunlukla eşlik eder. Burada dikkat edilecek şey serisitin gerçekten
muskovit olup olmadı
ğını bilmek gerekir. Çünkü serisit mineralleri illit, paragonit, flogopit,
talk ve pirofillit ile karı
ştırılabilir. Muskovit geniş bir P-T aralığında duraylıdır ve bu nedenle
alterasyon minerali olarak en yaygın olu
ştuğu kabul edilir. Eğer yan kayaca potasyum (K)
getirimi varsa o zaman bu elementçe fakir kayaçlar (diyoritler gibi) serisitle
şebilir. Ancak bu
ve di
ğer alterasyon süreçleri ile yan kayaçların bazen öyle olsa bile tamamen serisit ve kil
minerallerinden olu
ştuğu düşünülmemelidir. Yan kayaçta görülen şey görünüm olarak bu
minerallerce zenginlik veya ilgili minerallerde miktar olarak artı
ştır. Bazen yeni mineral veya
mineraller, di
ğer tüm minerallerin dışında gelişebilir fakat bu durum her zaman olmak
zorunda de
ğildir. Granitin serisitleşmesi esnasında, feldispat ve mikalar serisite dönebilir ve
bu reaksiyon sonucu ikincil kuvarslar olu
şur. Fakat ikincil sıvı kapanımlarının gelişimi
dı
şında birincil kuvarslar büyük ölçüde etkilenmezler. Yan kayaç alterasyonu bazı
minerallerin reaksiyonunun ve alterasyonunun di
ğerlerine göre daha fazla olduğu ileri doğru
giden (progresif) bir alterasyondur. E
ğer makaslanma alterasyona eşlik ediyorsa veya
fillosilikatları içeren di
ğer alterasyon tipleri varsa o zaman kayaçta şistozite gelişir. Aksi halde
hornfels benzeri dokular geli
şir.
c)Potasik alterasyon :
Đkincil K-Feldispat ve/veya ikincil biyotitin ortaya çıkması ile
serisitle
şme, potasyum silikat alterasyonuna geçer. Potasyum silikat alterasyonu, Utah,
Bingham Kanyon’unda oldu
ğu gibi porfiri bakır yataklarının merkezinin derin kesimlerinde
çok yaygındır. Florca zengin ortamlarda, topaz, zunyit ve kuvars ile birlikte serisite e
şlik
ederek grayzenleri olu
ştururlar. Serisitleşme zonunun dış kısmında düşük mertebeli ortaç
(intermediyer) arjilik alterasyon olu
şabilir. Böylelikle serisitleşme 3 tip yüksek mertebeli ve
bir de dü
şük mertebeli alterasyonlara geçişlidir diyebiliriz.
d)
Đntermediyer (ortaç) arjilik alterasyon : Burada başlıca mineraller plajiyoklazın
alterasyon ürünleri olarak kaolin ve montmorillonit grup mineralleridir.
Đntermediyer arjilik
zonu, alterasyonun dı
ş kesimine doğru montmorillonitçe hakim mineral zonu ve serisitik zona
yakın kaolin minerallerinden olu
şan zon ile iki ayrı zona ayrılabilir. Sülfidler genellikle
önemsiz oranlardadır.
Đntermediyer arjilik alterasyon zonundan dışa doğru taze kayaca
ula
şılmadan önce piropilitik alterasyon mevcut olabilir.
e) Piropilitik alterasyon : Bu alterasyon ; klorit, epidot, albit ve karbonat (kalsit,
dolomit veya ankerit) ile karakterize edilen karma bir alterasyondur. Az miktarda serisit, pirit
ve manyetit bulunabilir. Daha az oranlarda da zeolitler ve montmorillionitler yeralır.
37
Piropilitik deyimi ilk kez Becker tarafından 1882 yılında Nevada’daki Comstock Lode’deki
andezit ve diyoritler için kullanıldı. Bu madenden, geçen yüzyılın son zamanlarındaki bir
büyük Au-Ag üretimi yapılmı
ştır. Bu yatakta ana alterasyon ürünleri epidot, klorit ve albit’tir.
Piropilitik alterasyon zonu ço
ğunlukla geniştir ve bu yüzden eğer bu zon mevcutsa maden
aranmasında faydalı bir kılavuzdur. Örne
ğin Colorado, Tellurid’lerde damarlar boyunca dar
serisit zonları dı
şa doğru geniş bir piropilitik alterasyon zonuna geçer.
Ana piropilitik minerallerinden birisinin çok fazla geli
şmesi durumunda,
piropilitle
şmenin alt sınıfları ortaya çıkar. Bunlar örneğin kloritleşme, albitleşme ve
karbonatla
şmalar olabilir. Albitleşme bu kitapta feldispatlaşma adı altında incelenecektir.
4.BÖLÜM :
MADENLER
ĐN ARANMASINA YARDIMCI OLAN BAZI YÖNTEMLER
4.1.UZAKTAN ALGILAMA VE FOTOJEOLOJ
Đ
Uydulardan alınan foto
ğrafların veya elektromanyetik kayıtların yorumlanması
sonucunda yeryüzündeki co
ğrafik, jeolojik, tarımsal, çevresel, ormancılık, okyanusal ve
benzeri birçok konuda dura
ğan yada zamanla değişen çok sayıdaki özellik saptanıp üzerinde
çalı
şılabilmektedir.
Uzaktan algılama, elektromanyetik spektrumun morötesi ı
şınları ile mikro dalga
ı
şınları arasındaki bölümünden yararlanarak, havadan ve uzaydan cisimlerin özelliklerini
kaydetme
ve inceleme tekni
ğidir.
Jeologlar hava foto
ğraflarının maden arama çabalarına yardımcı olması amacıyla 40
yılı a
şkın bir süreden beri kullanmaktadırlar. 1972 'de Landsat 1 uydusunun yörüngeye
oturtulmasıyla birlikte yüksek çözünürlüklü (high resolution) uydu görüntülerinin geli
şimi,
arama jeologlarına artan bir biçimde dijital görüntülere (kompüterize olmu
ş veriler) talepte
bulunmaya yöneltmi
ştir. Son yıllarda jeologlar gizli (derindeki) maden yataklarını aramak için
yeryüzünün jeokimyasal, jeofiziksel ve di
ğer harita verilerini elde etmeye başlamışlardır.
Şimdi cografik bilgi sistemlerini (Geographical information systems = GIS) kullanarak her
türlü veri üzerinde oynamak olasılıdır.
Uzaktan algılamada bir obje yada bir bölge hakkında verilerin toplanması, onlarla
fiziksel bir temas olmaksızın
gerçekle
şmektedir.
Uzaktan algılamada kullanılan veri toplama sistemleri
şunlardır:
1) Uçaklar ya da uydulara monte edilen kameralardan elde edilen foto
ğraflar,
2) Uçaklar ya da uydulara monte edilen TV kameralarıyla da sayısal olarak alınan çok
spektralli elektronik tarayıcı ya da sensörler.
Çe
şitli çözünürlük derecesinde farklı veriler toplayan çeşitli uydular ve pixel (en az
algılanabilecek alan, örne
ğin 10m x 10 m = 1 Pixel) boyutlarıyla aynı alanı kaç günde bir
görebildikleri
Şekil 30' de belirtilmiştir.