S e t a 1 y ı l l ı ğ ı



Yüklə 5,84 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/256
tarix18.06.2018
ölçüsü5,84 Mb.
#49335
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   256

62

o c a k   1 1

İran’ın öncelikle uluslararası sistemin belirlen-

mesi ve idamesi konusunda yetkiyi haiz ku-

rumların  (BMGK,  IAEA,  P5+1)  meşruiyetini

tartışmasız kabul etmesini istiyor. İran ise bu 

denklemde tutarsız ve ciddiyetsiz de olsa ulus-

lararası sistemi eleştiren bölgesel bir güç ola-

rak karşımıza çıkıyor. İran’ın İsrail’in deklare 

edilmemiş nükleer silahlarının bulunmasına 

rağmen uluslararası denetimin dışında kaldığı 

eleştirisi, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir-

çok ülke tarafından paylaşılıyor. Bu eleştirilerin 

düzeni tehdit etmesine izin vermek istemeyen 

ABD ve Avrupa, bir yandan küresel düzenin 

yeniden belirlenmesi sürecinde ayrıcalıklı ko-

numlarını korumaya çalışırken, bir yandan da 

Hindistan, Brezilya, Türkiye gibi yükselen güç-

lerin daha fazla inisiyatif sahibi olma talepleri-

ne cevap vermek zorunda kalıyor.



Diyalog mu, zorlama mı?

ABD’li ve Avrupalı siyasetçi ve diplomatlar 

İran’ın uranyum zenginleştirme sürecinde za-

man kazanmaya çalıştığına, aslında anlaşmaya 

niyeti olmadığına ve nihai hedefinin nükleer 

bomba üretmek olduğuna ikna olmuş durum-

dalar. Onlar için asıl sorun, İran’ın bombaya 

sahip olduğu bir senaryoda bölgedeki stratejik 

dengenin İran lehine ve ABD ve İsrail aleyhi-

ne değişecek olması. Washington’daki birçok 

uzmanın, “nükleer İran’la nasıl yaşayabiliriz?” 

tarzı analizler yayınlanması da ABD’nin İran’ı 

durduramaması ihtimaline karşı şimdiden ha-

zırlık yaptığının göstergesi. ABD açısından ba-

kıldığında, böyle bir senaryo çok bilinmeyenli 

bir denkleme yol açacağından İran’ın bir an 

önce “legal” ya da “illegal” bütün yollar kulla-

nılarak durdurulması gerekiyor. Buna karşın 

İran’a karşı daha dengeli bir politika izlenmesi 

gerektiğini savunanlar da var. Büyük oranda 

ABD Kongresi’nin finanse ettiği düşünce ku-

ruluşu ABD Barış Enstitüsü (USIP) ve Stimson

Merkezi’nin  yayınladığı  Angajman,  Zorlama

ve İran’ın Nükleer Meydan Okuması (Engage-

ment, Coercion, and Iran’s Nuclear Challenge)

başlıklı araştırma, aslında ABD’nin İran poli-

tikasının hiç de net olmadığını, uranyum zen-

ginleştirmenin dondurulması dışında daha ya-

ratıcı politikalar üretmesi gerektiğini ve İran’la 

diyaloga açık olduğunu net bir şekilde ifade 

etmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak ABD Dı-

şişleri diyalogdan ziyade zorlamayı öncelemiş 

görünüyor. İran’ın Brezilya ve Türkiye ile 2010 

Mayıs  ayında  yaptığı  uranyum  takasını  öngö-

ren Tahran Deklarasyonu’nu yetersiz bulan ve 

bunu İran’ın “uluslararası toplumu” bölmeye 

yönelik bir “ayak oyunu” olarak değerlendiren 

ABD, İran’ı uzlaşmaz, uluslararası hukuk ihlal-

cisi, art niyetli, güvenilmez ve cezalandırılmayı 

hak eden bir “kötü çocuk” olarak göstermeye 

çalışıyor. ABD önderliğinde uluslararası siste-

mi yeniden düzenlemeye çalışan küresel güç-

ler, nükleer teknolojinin kendi tekellerinde 

kalmasını istiyor. Her ne kadar NPT rejimi üye

ülkelere uranyum zenginleştirme hakkı tanısa 

da, büyük güçler bu tür “uzmanlık gerektiren” 

alanların kendi kontrolleri dışına çıkmasını 

istemiyorlar. İran’ın nükleer görüşmelerdeki 

tavrını aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 

“yükselen” güçlerin kurulmak istenen düzenin 

temel mantığına itirazları bağlamında değer-

lendirmek gerekir. 



Sabah, 22 Ocak 2011

Her ne kadar NPT rejimi üye ül-



kelere  uranyum  zenginleştirme  hakkı 

tanısa da, büyük güçler bu tür “uzman-

lık gerektiren” alanların kendi kontrol-

leri dışına çıkmasını istemiyorlar.




63

i s r a i l   i l e   i l i ş k i l e r 

Karmel yangınında Türkiye’nin İsrail’e yardı-

mı sebebiyle iki ülke arasında başlayan yangın 

diplomasisi, İsrail’in Mavi Marmara katliamıy-

la kopan ve özür dilememesi sebebiyle nor-

malleşemeyen ikili ilişkilerin seyrinde olumlu 

bir hareketlilik meydana getirdi. İki ülke yet-

kililerinin  Cenevre’de  yaptıkları  görüşmeler,

“acaba İsrail özür dileyecek mi?” tartışmalarını 

açarken; İsrail’de özür karşıtı güçlü bir lobinin 

faaliyetlerini de tetikledi. Bu süreçte İsrail’den 

ardı ardına tartışmalı bir o kadar da çelişkili 

açıklamalar geldi. İsrail Dışişleri Bakanı Avig-

dor  Lieberman,  asıl  İsrail’in  Türkiye’den  özür

beklediğini ifade edip Başbakan Erdoğan’ı ve 

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu yalancılıkla suç-

ladı. Lieberman’ın bar fedaisi geçmişiyle dışiş-

leri bakanı kimliği arasındaki gelgitlerin bir so-

nucu olan bu açıklama, önce Savunma Bakanı 

Ehud Barak tarafından ardından da Başbakan 

Benyamin  Netanyahu  tarafından  eleştirildi.

Barak, gerginliğin düşürülmesi gerektiğini vur-

gularken  Netanyahu  da  açıklamanın  sadece

Lieberman’ın şahsını bağladığını ve hükümetin

resmi görüşü olmadığını beyan etti. Türkiye’den 

özür dilemeyeceklerini ve sadece üzgünlükleri-

ni  ifade  edebileceklerini  söyleyen  Netanyahu,

özrü gündem dışı bırakan bu açıklamasıy-

la birlikte normalleşme umutlarını da tekrar 

gündemin dışına itti. Yaşanan bu süreç, sadece 

Netanyahu’nun Türkiye’den özür dilemeyi dü-

şünmediğini değil; aynı zamanda İsrail’in ortak 

bir politika oluşturma mekanizmasının da ol-

madığını ortaya koydu. Koalisyon hükümeti-

nin kurulduğu 2009 Mart’ından itibaren sıkça

dile getirilen kabine içi ahenksizlik ve çatışma 

bu son süreçle tekrar belirirken buna rağmen 

SETA YORUM

Lieberman’ı Gösterip 

Netanyahu’ya Razı Etmek 

Yaşanan bu süreç, sadece Netanyahu’nun Türkiye’den özür dilemeyi düşünmediğini 

değil;  aynı  zamanda  İsrail’in  ortak  bir  politika  oluşturma  mekanizmasının  da 

olmadığını ortaya koydu.

UFUK ULUTAŞ

israil ile ilişkiler 



OCAK 2011 - 

2010 yılı Aralık ayında İsrail’in kuzeyinde çıkan orman yangını sonucu Hayfa ken-

tinde en az 40 kişi öldü, onlarca kişi yaralandı ve yangın söndürülene kadar yaklaşık 3 bin hek-

tarlık ormanlık alan kül oldu. Bu süreçte Türkiye, Mavi Marmara krizi nedeniyle İsrail’le yaşadığı 

gerginliğe rağmen “insani yardım” amacıyla 2 yangın söndürme uçağını İsrail’e gönderdi. Yangın 

diplomasisi olarak kayıtlara geçen bu gelişme sonrası Ankara’nın ilişkilerin normalleşmesi için 

İsrail’den  beklediği  özrün  gelebileceğine  dair  bir  hava  oluştu.  Ancak  bu  yöndeki  beklentilere 

dair ümitler uzun sürmedi. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın “asıl Türkiye bizden özür 

dilemeli” açıklaması sonrası ilişkilerin normalleşmesine dair beklentiler suya düştü.



Yüklə 5,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   256




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə