164
m a r t 1 1
duğu söylenebilir. Ancak ayrım, iddia edildiği
üzere radikal İslam ile demokrasi arasındaki
yol ayrımı değil, kısıtlı liberalizm ile gerçek
demokrasi arasındaki yol ayrımıdır. Bundan
sonraki siyasi süreçlerde belirleyici olma po-
tansiyeli mevcut olan Mısır ordusu, sınırlı re-
formlarla ülkede önceki döneme kıyasla daha
liberal bir siyasi düzeni hayata geçirip, bu dü-
zende kendisi için siyasete müdahale kanalla-
rını açık tutabilir. Böyle bir senaryoda Mısır’ın
demokrasiye geçiş süreci uzun, sancılı olacaktır.
İkinci muhtemel senaryo ise ordunun devrim
hareketinin taleplerine geniş çaplı reformlarla
karşılık vermesidir. Bu seçenek, demokrasinin
gelişimini hızlı ve sağlam bir temele oturtacak-
tır. Her iki senaryoda da süreci belirleyecek en
önemli etken, devrimi gerçekleştiren halkın
ordu üzerinde kuracağı baskıdır. Mısır’ın bu
kritik döneminde Türkiye’nin rolü de önem
kazanmaktadır. Uzun yıllardır zorlu bir de-
mokratikleşme mücadelesi veren Türkiye’nin
Mısır’daki bu yeni süreci ve siyasi dengeleri
gözden kaçırmaması gerekmektedir. Olayların
başladığı ilk günden beri halktan ve demokra-
siden yana tavrını açıkça ortaya koyan Türkiye,
takip eden günlerde de Mısır’ı gündeminden
düşürmemiştir. 3 Mart’ta Mısır’a günü birlik
ziyaret gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Gül, ül-
kenin tüm siyasi kesimlerinin temsilcileriyle
görüşerek, Türkiye’nin Mısır’ın bu yeni süreçte
gerçekleştireceği siyasi ve ekonomik reformlara
destek olacağını yinelemiştir. Bu anlamda Mı-
sırlı ve Türk yetkilileri, akademisyenleri ve sivil
toplum temsilcilerini Mısır’ın bu yeni dönemde
karşılaşacağı zorlukları tartışmak üzere bir ara-
ya getirecek Türk-Mısır Forumumun planlan-
ması oldukça yerinde bir karardır.
Sabah, 12.03.2011
165
m ı s ı r ’ d a d e v r i m s o n r a s ı z o r l u s ü r e ç
Her şey 17 Aralık 2010 tarihinde, 26 yaşındaki
Tunuslu Muhammed Buazizi isimli gencin ken-
disini yakmasıyla başladı. Şimdi o küçük yan-
gın tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerini
sarmış durumda. Tunus’ta gerçekleşen Yasemin
Devrimi’nin ardından çok az kişi, bu kadar kısa
süre içinde Mısır gibi köklü ve büyük bir ülke-
de 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek’in
koltuğunu bırakmak zorunda kalacağını tah-
min edebilirdi. Aynı günlerde Ürdün, Yemen,
Fas, Bahreyn, Irak, Libya ve daha başka bölge
ülkelerinde baş gösteren ayaklanmalar, dünya
gündeminin ilk sırasına oturmuş durumda. Bu
hızlı devrim sürecinin siyasi, ekonomik, ulusla-
rarası ve sistemik neden-sonuçları zaten en çok
tartışılan meseleler olarak gündemi belirliyor.
Ancak aynı sürecin mutlaka analiz edilmesi ge-
reken çok önemli bir boyutu da medyanın bu
süreçteki etkisi ve katkısı. Başta El-Cezire ve
sosyal medya olmak üzere, Ortadoğu ve Kuzey
Afrika’daki devrimlerde medyanın etkisi analiz
edilmeden yaşanan süreci anlamak ve anlam-
landırmak mümkün değil.
El-Cezire rüzgârı
Yayın hayatına 1996 yılında Katar’ın başkenti
Doha’da başlayan El-Cezire, sözlük anlamıyla
“ada” demek. 11 Eylül saldırılarından sonraki
süreçte dünya kamuoyunda dikkati çeken El-
Cezire, özellikle Afganistan savaşındaki önemli
habercilik başarısıyla referans kanallardan biri
haline geldi. 2006 yılına kadar sadece Arapça
yayın yapan El-Cezire, o yılın 15 Kasım’ında El-
Cezire English adıyla tüm dünyaya yayın yapa-
cak İngilizce haber kanalını hayata geçirdi. Bu-
gün El-Cezire’nin Arapça kanalının 40 milyon
evde, İngilizce kanalının ise 100 milyon evde iz-
lendiği tahmin ediliyor. Kanal, teknolojik gelişi-
me paralel olarak uydu yayıncılığının artmasıyla
beraber önce tüm Ortadoğu’da, sonra da ulusla-
rarası anlaşmalarla tüm dünyada izlenen bir ka-
nal olmayı başardı. Dolayısıyla en fazla 15 yıllık
geçmişi olan herhangi bir TV kanalından değil,
başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada etkisi
hissedilen bir medya devinden bahsediyoruz.
Afganistan savaşında CNN’in bıraktığı boşluğu
başarıyla doldurarak en güncel ve doğru haber-
SETA YORUM
Devrimlerdeki Medya Etkisi
Bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan değişim sürecinin arkasında bir “medya
devrimi” var. Bu devrimin etkisi devam ettiği sürece bölgedeki değişim süreci de
devam edecek.
HAKAN ÇOPUR
166
m a r t 1 1
leri aktaran El-Cezire, o günden itibaren tüm
dünyanın takip ettiği bir merkez olmaya başla-
dı. Hem Arap dünyasına hem de tüm dünyaya
seslenen kanal, etkin ve güvenilir bir referans
kaynağı olmayı da doğru ve hızlı habercilik
yapmasına borçlu. Bölgedeki Arap kanallarının
neredeyse tamamı devlet destekli olup genelde
Arap ülkelerindeki sorunlara duyarsız ve yöne-
timdeki liderlere göbekten bağlı bir habercilik
yapıyorlardı. Böyle bir habercilik tarzı, halktan
kopuk uydu yönetimlerin ne yolsuzluklarını ne
de beceriksizliklerini gözler önüne seriyordu;
belki de tam tersine olan bitenin üstünü örtüp
birçok şeyi meşrulaştırıyordu. Zaman zaman
istisnalar olsa da yapısal anlamda Arap dünya-
sındaki yayıncılık/habercilik görünümü bu şe-
kilde iken 2000’li yılların ortalarından itibaren
El-Cezire adıyla kimseye diyet borcu olmayan
bir kanal hızla yükselmeye başladı. Katar yöne-
timine yakın olması El-Cezire’yi bağımlı kılma-
dığı gibi belki de böyle küçük ama zengin bir
ülkede ortaya çıkmış olması bir avantaj oldu.
El-Cezire’yle birlikte Arap toplumları kendile-
rine aynada bakma imkânını buldular. Kendile-
rine aynada bakarken bir yandan da diğer Arap
toplumlarını ve Türkiye, İran ya da AB ve ABD
gibi yakın/uzak ülkelerdeki gelişmeleri yakın-
dan izleme imkânına kavuştular. El-Cezire sa-
dece Arap yönetimleriyle ilgili değil, Batı’yla da
ilgili çarpıcı gerçekleri tüm izleyenlerine aktar-
ma konusunda tereddüt etmedi. Bugün yaşadı-
ğımız Ortadoğu ve Kuzey Afrika devrimlerinde
halkın “korku duvarını” (ya da psikolojik eşiği)
aşması, belki de en çok bu yayınların toplumsal
psikoloji üzerindeki etkisi ile mümkün oldu.
Arap siyasetine bugüne kadar hiçbir kanal bu
kadar derinden tesir etmemişti. Küçük bir ör-
nek olarak birkaç ay önce El-Cezire’nin İsrail-
Filistin görüşmelerine dair açıkladığı “Filistin
Belgeleri”ne, ABD’nin Irak işgalindeki yıkımını
bu kadar açık ve net bir şekilde gösterebilmesi-
ne veya Türkiye’nin Davos’tan bu yana izlemiş
olduğu Ortadoğu politikasının doğru bir bi-
çimde yansıtmasına bakılabilir. Türk dış politi-
kası ne kadar başarılı olursa olsun, eğer bölgede
El-Cezire gibi bir kanal bu gelişmeleri sıcağı
sıcağına ve doğru bir biçimde aktarmış olma-
saydı belki Arap sokağındaki Türkiye sempatisi
ve etkisi bu denli olmazdı. El-Cezire, tüm bu
ve benzeri örneklerde daha önce pek müm-
kün olmayanı ya da yapıl(a)mayanı başardı:
Uydu Arap yönetimlerinin sesi olmaktan uzak
ve aynı zamanda Arap toplumlarının “gözünü
açacak” habercilik yapmak. Sonuçta El-Cezire
haberciliği, bugünkü devrimlerden önce Arap
dünyasında adeta bir “medya devrimi” yaptı.
Bugünkü değişim sancıları, El-Cezire’nin açtığı
psikolojik alanda gerçekleşen toplumsal patla-
mayla mümkün hale geldi.
Sosyal medyanın gücü
Ortadoğu ve Kuzey Afrika devrimlerine ilişkin
medyanın etkisi analiz edilecekse El-Cezire’yle
birlikte bakılması gereken ikinci adres sosyal
medya. Son yılların trendi haline gelen sosyal
medya, daha bağımsız ve çeşitli, daha esnek
ve farklılığa açık bir kişiselleştirilebilir iletişim
alanı açtı. Birçoğumuzun ilk aklına gelen Face-
book ve Twitter, esasen sosyal medyanın sadece
bir bölümü; bunların dışında da birçok iletişim
alanı mevcut. Bu alan uygun bilgisayarı ya da
mobil cihazı olan herkesin kullanabileceği ve
kimsenin doğrudan kontrolü olmadan istediği
kişilerle bir iletişim alanı kurabildiği bir mec-
ra halini aldı. Bir konuda hassas olan bir grup
insan birkaç saat içinde Facebook’tan haberle-
şip, Twitter’dan paylaşıp ertesi sabah şehrin en
büyük meydanını doldurabiliyor. El-Cezire’den
sonra bölgedeki başkaldırılarda çarpan etkisi
olan en büyük unsur tam da bu sebeple sosyal
medya ağları.
Son iki aylık süre içerisinde Tunus’tan başla-
yarak, özellikle Mısır’da ve diğer bazı ülkeler-
de gördüğümüz şey, rejimi sallanan liderlerin
önce internete erişimi kapatmasıydı. Böylelikle
gençler bu kadar kolay organize olamayacak-
tı. İnternetin ve mobil iletişimin bu kadar ko-
lay olmadığı dönemlerde bugünkü gibi halk
ayaklanmalarının gerçekleşmesi her halükarda
daha zordu. En azı 15-20 yıldır iktidarda olan
Ortadoğu’nun uydu liderlerinden duyulan ra-
hatsızlık, Arap halklarında belki 10 yıl önce de
vardı. Ama tam da El-Cezire gibi bir kanalın
ortaya çıkması ve sosyal medyanın çarpan et-
“
El-Cezire’den sonra bölgedeki
başkaldırılarda çarpan etkisi olan en
büyük unsur sosyal medya ağları.