Stephen King Kara Kule Cilt2 üçün Çizgileri



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə33/33
tarix16.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#63306
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   33

Roland çevresine bakındı.

Susannah, "O işi ben yaparım" dedi.

"Daha önce hiç yapmış mıydın?"

"Hayır. Ama sen nasıl yapacağımı söylersin."

"Tamam."


"Gerçek et" diyen kadın, Silahşora gülümsedi.

Roland da gülümseyerek, "Evet, gerçek et" diye yanıtladı.

Eddie uzaktan seslendi, "Ne oluyor? Bir silah sesi duydum da..."

"Şükran yemeği hazırlanıyor" diyen kadın ekledi, "Sen de gel, yardım et!"

Daha sonra Silahşor pineklerken, başını kaldırıp gökteki parlak yıldızlara bakarken, dağlık alanda havanın temizliğini duyumsarken ve son yıllardaki en huzurlu günlerini yaşadığını düşünürken genç adamla kadın kızarttıkları geyik etini kral ve kraliçeler gibi yiyorlardı.

Bu arada Roland uykuya dalmış, düş görüyordu.

Düşünde gördüğü şey kule idi. Kara Kule'ydi.

Batan güneşin kan rengine boğduğu geniş ufuk parçasının üzerinde dikiliyordu. Roland, Kule'nin tuğla kabuğu içinde kalan ve kıvrıla kıvrıla yükselen merdivenlerini görmüyor ancak merdivenin yer aldığı kesimdeki basamaklarda uzanan yolu, bu yolda tanıdığı tüm kişilerin hortlaklarının basamakları tırmandıklarını ayırt edebiliyordu. Onlar yukarıya doğru, hep yukarıya doğru çıktıkça, esmekte olan sıcak ve kuru rüzgâr adım çağıran sesleri Silahşor’a getiriyordu:

Roland... gel... Roland...gel... gel... gel...

"Geliyorum" diye fısıldadı. Uyanıp doğruldu ve oturdu. Şimdi de ateşlerle yanıyormuş gibi terliyor ve titriyordu.

Eddie, "Roland!" diye seslendi.

"Evet."


"Ne oldu? Kötü bir düş mü gördün?"

"Kötü. İyi. Kara!"

"Kule mi?"

"Evet."


Dönüp Susannah'a baktılar. Kadın konuşmalarından rahatsız olmamıştı. Bir zamanlar adı Odetta Susannah Holmes iken Detta Susannah Walker olmuştu. Şimdi ise, üçüncü adım taşıyordu: Susannah Dean...

Roland, kadını inatla savaştığı ve kesinlikle kendisini koyvermediği için seviyordu. Onu ve yanı sıra Eddie'ye bir soru bile sormadan ya da dönüp geriye bakmadan feda edebileceğini bildiği için de korkmaktaydı.

Bu, Kara Kule için olacaktı.

İyi ve lanetli kule için...

Eddie, "İlaç alma zamanın geldi" dedi.

"Artık onları almak istemiyorum."

"İlacı al ve sus!"

Roland ilacı yuttu ve derisinden buz gibi ter boşandı. Geğirdi ama aldırış etmedi. Çünkü, geğirişi yediği geyik eti yüzündendi.

Eddie sordu, "Nereye gideceğimizi biliyor musun?"

"Kule'ye doğru gidiyoruz."

"İyi. Evet, ama" diyen genç adam, duralayıp sonra sözlerini şöyle sürdürdü, "Bu durum bana göre Teksaslı cahil bir kişinin elinde yol haritası bulunmadan ağrıyan kıçı (!) için Alaska'ya gideceğini söylemesine benziyor. Kara Kule nerede? Hangi yönde?"

"Bana torbamı getir."

Eddie torbayı eline aldı. Ama bu arada Susannah kımıldandı ve genç adam duraladı. Kamp ateşinin azalmakta olan alevlerinin yaydığı ışıklar yüzünde kırmızı düzeyler ve kara gölgeler oluşturuyordu. Kadın yattığı yerde yeniden hareketsizleşince Eddie Roland'ın yanına geldi.

Silahşor öbür dünyadan getirdiği mermilerle şimdi bir hayli ağırlaşmış olan torbayı karıştırdı. Bundan sonraki yaşamı için gerekli olan şeyi bulması kısa sürdü.

Bulduğu bir çene kemiği idi.

Karalar Giyinmiş Adam'ın çene kemiğiydi.

"Burada bir süre kalacağız" diyen Roland ekledi, "Ben iyileşinceye kadar."

"İyileştiğini anlayacak mısın?"

Silahşor biraz gülümsedi. Titremeleri diniyor ve serin gecenin hafif esintisinde teri kuruyordu. Ama şimdi de düşünde gördüğü o insanları; şövalye ile arkadaşlarını, sevgili ve düşmanlarını merdivenlerde yukarı doğru tırmanırken görüp yitirdiğini düşünüyor, ölüm ve acımasız deneyimlerden oluşan bir kan gölünün üzerinde yükselen Kule'yi aklında canlandırıyordu.

"İyileştiğimi ben anlamayacağım" diyerek Susannah'ı gösterip sözünü tamamladı, "Ama, o anlayacak."

"O zaman ne olacak?"

Roland, Walter'in çene kemiğini havaya kaldırarak, "Bu kemik bir zamanlar konuşmuştu" dedi.

Dönüp Eddie'ye baktı ve ekledi, "Bir kez daha konuşacak."

Genç adam dümdüz bir sesle konuştu, "Bu tehlikeli bir şey."

"Evet."

"Yalnızca senin için değil."



"Evet, öyle."

"Ben şu kadını seviyorum, arkadaşım."

"Evet."

"Eğer onu incitirsen..."



Silahşor, "Neye gereksiniyorsam onu yaparım" dedi.

"Ve bizim hiçbir önemimiz yok mu? Bunu mu söylemek istiyorsun?"

"Her ikinizi de seviyorum" diyen Roland genç adama bakıyordu. Eddie sönmekte olan kamp ateşinin ışığında Silahşor’un yanaklarının parıldadığını gördü. Adam ağlıyordu.

"Bu sözlerin benim soruma yanıt vermiyor. Sen ne olursa olsun yoluna devam edeceksin, öyle değil mi?"

"Evet."

"Sonuna kadar..."



"Evet, sonuna kadar gideceğim."

"Her ne olursa olsun, öyle değil mi?" diyen Eddie, Silahşor’a sevgi ve nefretle baktı. Şimdi umutsuz ve umarsız durumda ölmekte olan bir insanın aklına, isteklerine ve gereksinimlerine erişememiş bir insanın bakışlarıyla, arkadaşı Roland'a bakıyordu.

Hızla esmeye başlayan rüzgâr ağaçları inletti.

"Böyle konuşman aynen Henry'ninkine benziyor" diyen Eddie istemediği halde ağlamaya başlamıştı. Ağlamaktan nefret ederdi. Konuşmasını şöyle sürdürdü, "Onun da bir kulesi vardı ama rengi kara değildi. Henry'nin kulesini sana anlatmıştım. Anımsıyorsun değil mi? Henry ile erkek kardeşlerdik ve sanırım biz de bir tür Silahşorduk. Bizim Beyaz Kule'miz vardı. Henry bana bildiği tek yolla kendisini izlememi söylemişti. Ben de atımı eğerlemiştim. Çünkü Henry benim ağabeyimdi, beni anlıyorsun değil mi? Biz de oraya varmış ve Beyaz Kule'yi bulmuştuk. Ancak o kule zehirdi ve Henry'i öldürdü. Beni de öldürebilirdi. Sen, beni gördün ve o yaşamdan kurtardı. Benim lanetli ruhumu kurtardın."

Eddie, Roland'ı kucakladı ve yanaklarından öptü. Böylece onun gözyaşlarını tatmış oldu.

"Şimdi ne yapayım? Yeniden atları mı eğerleyeyim? Yoksa çıkıp o adamla mı buluşayım?" diye üst üste sorular sordu.

Silahşor ağzını açmadı.

"Demek istiyorum ki, pek çok insan görmedik henüz ama ilerde onlarla karşılaşacağımızı biliyorum. İşin içine ne zaman bir Kule girerse insanlar da orada bulunur. Sen insanı beklersin çünkü onlarla buluşmak zorundasındır. Ama sonunda para konuşur ve pislik yürür! Ya da burada para yerine konuşan mermilerdir. Şu halde sonuç ne, atlan eğerlemek mi? Gidip adamlarla buluşmak mı? Çünkü, eğer bütün bunlar benim adıma aynı oyunun yinelenmesi içinse, sen beni orada Istakozlara bıraksan daha iyi olurdu" diyen Eddie çevresinde kara halkalar oluşmuş gözleriyle Roland'a bakıyordu. "Ben kirliydim, adamım. Ama bütün bu deneyimlerden bir şeyler çıkarabildiysem o da artık kirli olarak ölmeyi istemediğimdir" diye ekledi.

"Bunlar aynı şey değiller."

"Evet, aynı şeyler!.... Sen bana bir çengele takılmadığım mı söylüyorsun?"

Roland gene bir şey demedi.

"O büyülü kapıdan geçerek seni kurtaracak adam kim olacak, arkadaşım? Biliyor musun? Ben biliyorum: Hiç kimse. Sen çizebileceğin tüm çizgileri çizdin. Şimdi yapabileceğin tek şey o lanet olası silahını çekebilmek. Çünkü sana kalan tek şey bu. Aynen Enrico Balazar gibi."

Roland yanıt vermedi.

"Ağabeyimin bana öğrettiği şeyi bilmek ister misin?" diyen genç adamın sesi boğazında düğümleniyor ve gözleri yaşla doluyordu.

"Evet" diyen Silahşor öne doğru eğildi ve Eddie'nin gözlerine dikkatle baktı.

"Eğer sevdiğim bir şeyi öldürürsem lanetleneceğimi öğretti."

"Ben zaten lanetlenmişim" diyen Roland dingin bir sesle ekledi, "Ama belki de lanetliler bile kurtulabilir."

"Hepimizi öldürtecek misin?"

Roland bir şey demedi.

Eddie adamın gömlek diye giyindiği paçavralara sarılarak sordu, "Susannah'ı da öldürtecek misin?"

"Zamanla hepimiz öleceğiz" diyen Roland ekledi, "Dünya döndükçe böyle olacaktır." Eddie'nin gözlerini içine bakan Silahşor’un kendi mavi gözleri bu ışıkta koyu kurşuni renkte görünüyordu. Biraz duraladıktan sonra sözünü sürdürdü, "Yapacağımız pek görkemli bir şey olacak. Kazanılacak dünyanın ötesinde de şeyler vardır. Bu uğurda seni ve kadını feda edebilirim. Bir çocuğun ölmesine bile izin verdim zaten."

"Sen neden söz ediyorsun?"

Silahşor gene dingin bir sesle konuştu, "Yolumuza gideceğiz, Eddie. Savaşacağız; belki de yaralanacağız. Ancak, sonuçta ayakta kalacağız."

Şimdi konuşmama sırası Eddie'ye gelmişti. Genç adam söyleyecek söz bulamıyordu.


4
Sonunda Eddie, Susannah'ın yanında uyudu. Üçüncü Roland, yeni bir üç sayısını çizdi. Daha sonra uyumadı. Oturdu ve gecenin içinden esen rüzgâr yanaklarındaki gözyaşlarını kuruturken çevredeki sesleri dinledi.

Kule neydi?

Bir lanetleniş mi?

Yoksa kurtuluş muydu?

Kara Kule'ye varacak, orada şarkı söyler gibi onların adlarını sayacak, hepsinin adlarını teker teker sayacaktı.

Sonunda güneş doğu yönünden yükselmeye başladı. Ve Roland artık son Silahşor olarak değil, son üç Silahşordan biri olarak uykuya daldı. Ve düşünde mavi renkli dikiş ipliğinin üzerinde kayar gibi koşan yatıştırıcı bir cümleyi gördü:

Bu cümlede, Orada şarkı söyler gibi hepsinin adlarını teker teker sayacağım, deniliyordu.

SON SOZ
Böylece Kara Kule adlı uzun öyküyü oluşturan altı ya da yedi yapıtlık dizinin ikinci kitabı sona ermiş oluyor. Üçüncü kitap olan Çorak Topraklar'da Roland, Eddie ve Susannah'ın Kule'ye erişmek üzere yaptıkları savaşımın yarısına varılacaktır. Dördüncü kitap olan Büyücü ve Calla'nda bir büyülenme ve tecavüz olayı anlatılacaktır. Ancak burada çoğunlukla okurların, Karalar Giyinmiş Adam'ın peşinde koşan Roland'la tanışmadan önce Silahşor’un başına gelenler hikaye edilecektir. Kara Kule dizisinin ilk kitabı, benim en iyi bilinen öykülerime benzememesine karşın, büyük kabul gördü. Bundan ötürü biraz şaşkınlık ve kitabı okuyup beğenenlere gönül borcu duyuyorum. Biliyorsunuz, bu çalışma da benim Kule'm olacak. Kitaptaki kahramanları seviyorum ama en çok Roland beni büyülüyor. Kule'nin ne olduğunu ve Roland'ı orada neyin beklediğini gerçekten biliyor muyum? Silahşor Kule'ye varmalı mı? Sizler bu konuda her türlü olasılığa hazır bulunmalısınız. Çünkü yanıt, evet ya da hayır olabilir. Şu anda bildiğim, bu öykünün on yedi yılı aşkın bir süredir beni kendine çekmiş olmasıdır. Birincisinden biraz daha uzun olan bu ikinci ciltte gene yanıtlanmamış sorular kalıyor. Öykünün asıl doruk noktası gelecekte ama ben bu ikinci cildi birincisinden daha tamam bir yapıt olarak duyumsuyorum.

Ve şimdi Kule daha yakında...
Stephen King 1 Aralık 1986.

Stephen King - Kara Kule Cilt2 üçün Çizgileri

Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır.

UYARI:
www.kitapsevenler.com


Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar...

Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaşıldığı yer olarak gördüğümüz sitemizdeki

tüm e-kitaplar, 5846 Sayılı Kanun'un ilgili maddesine

istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla

ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuşan "Braille Not Speak", kabartma ekran

vebenzeri yardımcı araçlara, uyumluolacak şekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik

karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görmeengelliler için, hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki

e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"düşüncesiyle, hiçbir ticari amaç gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük

esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz Yardımsever arkadaşlarımızın yoğun emeği sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin

istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbirşekilde ticari amaçla veya kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz.

Aksi kullanımdan doğabilecek tümyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir.

www.kitapsevenler.com

web sitesinin amacıgörme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek

ve kitap okuma alışkanlığını pekiştirmektir.

Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum. Sevginin olduğu gibi, bilginin de paylaşıldıkça

pekişeceğine inanıyorum.Tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve

yaptıkları katkılardan ötürü teşekkür ediyorum.

Bilgi paylaşmakla çoğalır.

Yaşar MUTLU
İLGİLİ KANUN:

5846 Sayılı Kanun'un "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK MADDE 11" : "ders

kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa

hiçbir ticarî amaçgüdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kişi tek nüsha olarak

ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi

kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi

bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir

şekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz.

Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin

bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur."


bu e-kitap Görme engelliler için düzenlenmiştir.

Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iştir. Ne mutlu ki, bir görme

engellinin, düzgün taranmış ve hazırlanmış bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu sevinci paylaşabilmek

tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaşabilmek için bir kitabınızı tarayıp,

kitapsevenler@gmail.com

Adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düşünebilirsiniz.

Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen bu açıklamaları silmeyiniz.

Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz...

Teşekkürler.

Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaşayanlara.



Stephen King - Kara Kule Cilt2 üçün Çizgileri
Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə