Stephen King ve Peter Straub Cilt1 Tılsım



Yüklə 2,72 Mb.
səhifə25/55
tarix26.03.2018
ölçüsü2,72 Mb.
#34420
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   55

Karanlıkta bir tur daha atarken kendi kendine, "Fats Waller'm şarkıları," diye söylendi, "Ayakları Çok Büyük var, sonra, Kabahat İşlemedim var, sonra Jitterbug Valsi var. Ha, bir de, Yaramazlık Yapma var."

Elroy yaratık annesine doğru uzanıyordu. İğrenç bir şeyler fısıldıyor, elini annesinin kalçasına dayıyordu.

"Orta Amerika ülkelerinin adlan, Nikaragua, Honduras, Guatemala, Kosta Rica..."

Çok yorulup yere uzandığı, çantasını başının altına çektiği zaman bile, Elroy'la Morgan Sloat kafasında fır dönmeye devam ettiler. Osmond kırbacını Lily Cavanaugh'un sırtında şaklatıyor, gözlerini fıldır fıldır çeviriyordu. Wolf şaha kalkıyordu. Kocaman bir Wolf! Kesinlikle insan olmayan bir Wolf! Ve o anda kalbine bir kurşun giriyordu.

* * *

İlk ışıkla uyandı. Burnuna kan kokusu geliyordu. Bütün vücudu su diye haykırmaktaydı. Yiyecek istediği yoktu. İnledi. Böyle üç gece daha geçirmeye dayanılamazdı. Gün ışığının yatık gelmesi kulübenin duvarlarını ve tavanını da görebilmesini sağlıyordu. Dün gece sandığından daha büyük görünüyordu şimdi. Tekrar böbreklerini boşaltması gerekiyordu. Oysa vücudundan o değerli sulan ziyan etmenin kötü bir şey olduğunu da biliyordu. Sonunda kulübenin daha geniş görünmesinin, yerde yatmasından ötürü olduğunu anladı.



Burnuna tekrar kan kokusu geldi. Yan gözle kapıya doğru baktı. Kapı altındaki aralıktan bir tavşanın arka ayakları, derisi yüzülmüş olarak içeri itilmişti. Kanlan sıza sıza yatıyorlardı tahtaların üzerinde. Pınl pınl da parlıyordu. Üstlerinin çizik çizik ve kirli olması, kapının altından zorlanarak sokulduğunu gösteriyordu. Wolf onu aç bırakmamaya uğraşıyordu.

"Hay Allah," diye inledi Jack. Tavşanın butlan insan bacağına pek fazla benziyordu. Jack'in midesi bulandı. Ama kusacağı yerde güldü, bu karşılaştırmaya için için şaştı. Wolf sahibine her zaman av kuşu getiren ev köpeğine benziyordu.

Jack butlan iki parmağıyla yavaşça aldı, kerevetin altına koydu. İçinden hâlâ gülmek geliyordu ama gözleri de yaşlıydı. Wolf birinci geceyi sağ çıkarmıştı. Jack de öyle.

Ertesi sabah kapının altından beyaz bir kemiğe sanlmış bir başka et parçası geldi.


12

Dördüncü günün sabahı Jack birinin hendeğin yamacını kayarak indiğini duydu. Ürken bir kuş cıyakladı, sonra kulübenin damından havalandı. Ağır ayak sesleri kapıya doğru yaklaştı. Jack dirsekleri üzerinde doğrulup karanlıkta gözleri kırpıştırdı.

Koca bir vücut kapıya çarptı, orada kaldı. Alttaki aralıktan bir çift lekeli pabuç görünüyordu.

"Wolf?" diye sordu Jack alçak sesle.

"Anahtan ver, Jack."

Jack elini cebine attı, anahtan çıkardı, iki pabucun arasından dışan-ya doğru itti. İri, kahverengi bir el belirdi, anahtan aldı.

"Su getirdin mi?" diye sordu Jack. Wolf un korkunç armağanlanndan emebildiğim emmesine rağmen, vücudu tehlikeli şekilde kurumuştu. Dudaklan şişmiş, çatlamış, dili ağzına sığmaz olmuş, sanki pişmişti. Anahtar kilide sokuldu, Jack kapınm açıldığını duydu.

Derken kilit kapıdan çıkanldı.

"Biraz," diye cevap verdi Wolf deminki soruya. "Gözlerini kapat, Jacky. Karanlığa alışkın gözlerin. Kamaşır sonra."

Jack kapı açılırken ellerini gözlerine kapadıysa da, içeriye dolan ışık yine de parmaklannm arasından girip gözlerini yakmaya yetti. Acıyla inledi. "Yakında geçer, dedi Wolf. Hemen yambaşındaydı. Jack'i kucaklayıp kaldırdı. "Sıkı kapa gözlerini," diye uyardı, sonra kulübeden arka arka çıktı.

Jack, "Su," diye sızanırken paslı bir kabın dudaklanna değdiğini hissetti. Wolf un neden kulübeden hemen çıkmak istediğini de anladı. Dışar-da hava çok temiz ve tatlı geliyordu burnuna. Sanki Diyar'dan yeni ithal edilmiş bir havaydı. İki yudum su içti, ömrünün en lezzetli yemeğini yemiş gibi oldu. Su boğazından kıvrılarak aşağıya doğru kaydı. Sanki kuruyan bir bitkiye su veriliyordu.

Wolf kabı onun dudaklarından çekti. Oysa Jack daha doyamamıştı. "Daha çok verirsem kusarsın," dedi Wolf. "Aç gözlerini, Jack. Ama azıcık aç."

Jack talimata uydu. Bir milyon ışık zerresi gözlerine doldu, acıdan bağırdı.

Wolf oturdu, Jack'i kollarıyla sardı. "İç biraz daha," deyip kabı tekrar uzattı. "Gözlerini de biraz daha aç."

Bu sefer ışık daha az acıttı. Jack kirpiklerinin arasından bakarken yeni bir yudum su boğazından aşağıya kaydı.

"Ah," dedi Jak. "Suyu bu kadar lezzetli yapan nedir?"

"Batı rüzgârı," dedi Wolf hemen.

Jack gözlerini daha iri açtı. Hendeğin çevresindeki yeşil ve kahverengi karışımı renklere baktı. Başmı Wolfun omzuna dayamıştı. Wolfun midesi Jack'in sırtına dayanıyordu.

"İyi misin, Wolf?" diye sordu. "Karnın iyice doydu mu?"

"Wolf her zaman yiyecek bulur," dedi rahatça. Sonra çocuğun bacağını okşadı.

"Bana o etleri getirdiğin için teşekkür ederim."

"Söz verdim. Sürü sendin, unuttun mu?"

"Yo, unutmadım," dedi Jack. "O sudan biraz daha içebilir miyim?" Wolfun kucağından kayıp yere indi, karşısında durdu.

Wolf kabı ona uzattı. John Lennon gözlüğü yerli yerindeydi. Sakalı yanaklarında pek hafif bir gölgeydi... Siyah saçlan hâlâ uzun ve yağlıydı ama, omuzlarına kadar varmıyordu. Yüzündeki ifade huzurlu ve dostça, hemen hemen yorgun gibiydi. Tulumunun üzerine gri bir eşofman kazağı giymişti. Kendine iki beden küçük bir şeydi. Göğsünde INDIANA ÜNİVERSİTESİ ATLETİZM KLÜBÜ diye yazıyordu.

Tanıştıklarından bu yana, en çok insana benzediği an şu sıraydı. Gerçi en basit üniversite derslerini bile anlayabilecek gibi görünmüyordu ama, lise takımının en yaman futbolcusu olabilirdi.

Jack bir yudum daha içti. Wolf kabın bir kenannı tutmuş, bırakmıyordu. Jack büyük yudum alırsa çekmeye hazırdı. "Sahiden iyi misin?"

"Hem de nasıl," dedi Wolf. Eliyle kamını ovaladı. Şiş göbeği tulumunun üzerinden bile belli oluyordu. "Yalnızca yorgunum. Az uyudum, Jack."

"Kazağı nereden buldun?"

'Bir ipe asmışlardı," dedi Wolf. "Buraları soğuk, Jacky."

"insanlara zarar vermedin, değil mi?"

"Vermedim. Wolf! Suyu yavaş iç.J Gözleri bir an turunculaşıp mutlu mutlu parıldadı, Jack onun hiçbir zaman tam anlamıyla insana benzeyeme-yeceğım b,r kere daha aaladı. Wolf ağzını kocaman açıp esnedi "Biraz uyusam," dedi. Sırtını yamaca daha bir uydurdu, başın, da yasladı. Bir an içinde uyuyuvermişti.

ÜÇÜNCÜ KİTAP


DÜNYALARIN ÇARPIŞMASI

Bölüm 20


YASA ADINA GÖZ ALTI
1

O gün öğleden sonra iki sularında yüz mil daha batıya ulaşmışlardı. Jack Sawyer sanki kendisi de ayla birlikte koşuyormuş gibi hissediyordu... o kadar kolay olmuştu bu iş. Jack tüm açlığına rağmen, teneke kutudaki suyu yavaş yavaş yudumlamakla yetindi ve Wolf un uyanmasmı bekledi. Sonunda Wolf kıpırdadı, "Hazırım artık, Jack," dedi, çocuğu kapıp sırtına bindirdi ve Daleville'e doğru yola koyuldu.

Wolf kaldırımın kenarına oturup dikkati çekmemeye çalışırken Jack oradaki hamburgerci dükkânına girdi. Önce erkekler tuvaletine girip yan beline kadar soyundu. Mutfaktan gelen ızgara kokulan tuvaletteyken bile ağzının sulanmasına yol açıyordu. Jack orada ellerini, kollarını, göğsünü ve yüzünü iyice yıkadı, sonra başını musluğun altına sokup saçlannı da oradaki sıvı sabunla yıkadı. Buruşturduğu kâğıt havlular birbiri ardından çöp sepetine düşüp duruyordu.

Sonunda büfenin başına dönebilecek hale gelmişti. Oradaki üniformalı kız siparişini alırken ona baktı. Islak saçlanna bakıyor olmalıydı. Jack siparişinin hazırlanmasını beklerken kız geri çekilip sırtını duvara yasladı, hiç çekinmeyen bakışlarla Jack'i incelemeye devam etti.

Jack kapıya doğru döndüğünde ilk hamburgerini ısırmaya başlamıştı bile. Salçası çenesinden sızıyordu. Karnı öyle açtı ki, çiğnemeye bile vakit ayıramıyordu. Üç lokmada koca sandviçin çoğu gitmişti. Tam ağzını kocaman açıp kalan kısmı bir lokmada bitirmeye uğraşırken camın dışında Wolf un çevresine bir yığın çocuk toplanmış olduğunu gördü. Et lokması ağzında büyüdü, midesi kapanıverdi.

Jack derhal dışarıya çıktı. Bir yandan ağzındaki eti, ekmeği, turşuyu, salata yaprağını, domates lokmasını ve sosu yutmaya uğraşıyordu. Çocuklar sokakta Wolfu üç yanından kuşatmışlardı. Demin garson kız Jack'a nasıl içtenlikle baktıysa, onlar da Wolf a aynı bakışlarla bakıyorlardı. Wolf kaldırımda elinden geldiği kadar iki büklüm oturmaya çalışıyordu. Başını eğmiş, boynunu kaplumbağalar gibi içine çekmişti. Kulakları sanki başına yapışmış gibi görünüyordu. Lokma Jack'in boğazına oturdu, zorla yutkunduğunda ancak bir boğum aşağıya inebildi.

Wolf yan gözle ona baktı, gözle görülür şekilde rahatladı. Uzun boylu, blucin giymiş, yirmi yaşlarında bir genç adam, parkettiği kırmızı pikabın kapısını açtı, dışarı sarkıp gülümseyerek baktı. Jack elinden geldiği kadar rahat bir sesle, "Biraz hamburger al, Wolf," dedi. İçinde hamburger bulunan kutuyu uzattı. Wolf alıp kokladı, sonra başını eğdi, kutunun içinden koca bir lokma ısırdı, düzenli hareketlerle çiğnemeye başladı. Çocuklar şaşkın ve hayran, birer adım daha yanaştılar. İçlerinden birkaçı kıkırda-şıyorlardı. "Ne bu böyle?" diye fısıldadı sansın bir kız arkadaşına. "Canavar mı ne?" Yedi sekiz yaşlarında bir oğlan çocuğu kızı itip önüne çıktı, "Ahmak işte, o kadar," dedi. "Adı Hulk olmalı. Hıı? Diiy mi? Tamam mı?"

Wolf ısırdığı sandviçten geri kalanını kutudan ağzıyla çekmeyi başardı. Tümünü ağzına sokup avucuyla içeri itti. Dizlerinin arasından yere kıyılmış salata parçaları düştü, mayonez ve etin suyu çenesine ve yanağına bulaştı. Ağzına girenler Wolf un koca dişleri arasında çabucak kahverengi bir macuna dönüştü. Onu yuttuktan sonra kutuya bulaşanlan yalamaya koyuldu.

Jack kutuyu yavaşça onun elinden aldı. "Hayır," dedi çocuklara, "O benim kuzenim. Canavar falan değil, adı da Hulk değil. Hadi, siz dağılın da bizi yalnız bırakın bakalım, hu? Haydi... bizi yalnız bırakın dedim."

Çocuklar bakmaya devam ediyorlardı. Wolf parmaklarını yalamaya koyulmuştu.

"Ona öyle bakıp durursanız kızdmrsınız. Kızarsa ne yapar, bilemem."

Deminki çocuk televizyonda böyle şeyleri çok seyrettiği için, bu hamburger etoburunun kızarsa neler yapabileceği konusunda epey bir fikri vardı. Bir adım geriledi. Çocuklann çoğu, da onunla birlikte gerilediler.

"Haydi, gidin," dedi Jack. Ama çocuklar tekrar donmuşlardı.

Wolf koca bir dağ gibi ayağa kalktı. Yumruklan sıkılıydı. "Allah belânızı versin, bakmayın bana!" diye haykırdı. "Kendimi komik hissettirmeyin! Herkes kendimi komik hissettiriyor!"

Çocuklar bir anda dağıldılar. Wolf soluk soluğa, suratı kıpkırmızı, öylece durup onlann köşeyi dönüşüne baktı. Onlar gözden kaybolduktan sonra kollarım göğsünde kavuşturdu, bakışlannı Jack'e çevirdi. Çok utanmıştı. "Wolf bağırmamalıydı," dedi. "Çocuktu bunlar daha."

"Korkutmak adam olmalarım sağlar," diye bir ses duyuldu. İkisi birlikte döndüler. Kırmızı pikaptaki adamdı bu. Hâlâ onlara gülümsüyordu. "Ben de ömrümde böylesini görmedim," dedi. "Kuzen misiniz ikiniz?"

Jack kuşkulu kuşkulu başını salladı.

"Hey, niyetim burnumu sokmak değil." Adam bir adım yaklaştı. Rahat davranışlı, siyah saçlı bir gençti. Kolsuz yelek, içine de kareli gömlek giymişti. "Özellikle de kimseye kendimi gülünç hissettirmek istemem, anlıyorsunuz, değil mi?" dedi, durakladı, iki elini kaldınp boş avuçlannı gösterdi. "Aslında size ilk baktığımda epey zamandan beri yolculukta bunlar herhalde diye düşündüm."

Jack, Wolfa baktı. O hâlâ utanmış durumda, elleriyle bedenini kucaklamış duruyordu ama bir yandan da gözlerini bu yeni adamdan ayırmıyordu.

"Ben de yaptım aynı şeyi," diye devam etti adam. "Buradaki liseyi bitirdiğim yıldı. Otostopla tâ kuzey California'ya kadar gittim, sonra da döndüm. Her neyse, yolunuz batıya doğruysa sizi biraz götürebilirim."

"Binemem, Jacky!" diye gürültülü şekilde fısıldadı Wolf.

Jack, "Ne kadar batıya?" diye sordu. "Biz Springfield'e gitmek istiyoruz. Orada arkadaşlanm var."

"Hey, dert değil, senyör." Adam ellerini tekrar kaldırdı. "Ben Cayu-ga'nm bu tarafına kadar gidiyorum. Illinois sınınnın yambaşına. Bir dakika izin verin, bir hamburger alayım, hemen atlar gideriz. Dosdoğru. Bir buçuk saat falan sürer... belki de daha az. Springfield'e kadar olan yolun yansım almış olursunuz."

"Yapamam!" diye fısıldadı Wolf yine.

Adam devam ediyordu. "Bir tek sorun var. Ben ön kanapeye biraz eşya da koydum. Bir taneniz kamyonetin arkasında gitmek zorunda. Orası biraz rüzgârlı olur."

Jack, "Aman bu ne güzel şans," dedi içtenlikle. "Siz hamburgeri alıp dönün, bekliyoruz. Çok da teşekkür ederiz." Adam dükkana girer girmez hemen Wolf a döndü bir şeyler fısıldadı.

* * *

Adı Bili (Kısaca Buck) Thomson olan genç adam elinde iki hambur-gerle çıktığında, Wolf u arkaya diz çökmüş, iki eliyle iki yana sarılmış, burnunu da havaya kaldırmış buldu. Jack ön kanapeye yerleşmişti. Selloteyple yapıştırılıp sonra tel zımbayla kapatılmış ve üzerine güzel bir koku sıkılmış naylon torbalar onun yanıbaşındaydı. Yo, koku sıkılmış değil, zaten torbalarda çiçek tomurcukları olduğu yan taraftan gözüküyordu. Koku ondandı.



Adam geçerken bir hamburgeri Wolf a fırlattı. "Bana hâlâ biraz aç gibi göründün de," dedi, sonra sürücü yerine, naylon torbaların öbür yanına bindi. "Dişinin kovuğunda kalır gibi geldi. Kuzenine taş atıyorum sanma. Al, bu da senin. O kendininkini bitirdi bile."

Yüz mil yol gittiler. Wolf saçlarını uçuran rüzgârdan ötürü pek mutluydu. Hız onu hipnotize ediyordu. Burnuna bu hızla gelip geçen kokular da ilginçti. Gözleri panldayarak başım sağa sola çeviriyor, havayı koklayıp duruyordu.

Buck Thompson kendini çiftçi olarak tanıtmıştı. Gaz pedalını yere yapıştırarak gittiği yetmiş beş dakika boyunca durmaksızın konuştu, Jack'a bir tek soru bile sormadı. Sonunda Cayuga'ya vanp arabayı bir toprak yola soktu, sonsuz gibi gözüken bir mısır tarlasının yanına parketti, elini cebine atıp kumaşa benzeyen beyaz kâğıda biraz düzensiz sarılmış bir sigara çıkardı. Jack'in eline tutuşturdu. "Gözü kararmak, gözü kızarmak falan duymuştum ama, senin kuzenin çok gülünç." dedi. "Heyecanlandığı zaman bundan biraz içsin, emi? Doktorun tavsiyesi de."

Jack sigarayı dalgın bir hareketle gömlek cebine soktu, arabadan indi. "Sağol, Buck," dedi sürücüye.

Buck hâlâ konuşuyordu. "Onu yemek yerken görünce şaştım kaldım.

Bir yerden bir yere gelmesini nasıl sağlıyorsun? Mama var diye mi sesleniyorsun?"

Wolf yolculuğun bittiğini anlayınca kamyonetin arkasından atlayıp indi.

"Bir daha binelim," diye bağırdı. "J*acky, bir daha binelim."

"Keşke olabilseydi," diye karşılık verdi Jack. "Gel, biraz yürüyelim. Belki yine biri çıkar."

Artık şansının değiştiğine inanmaya başlamıştı. Göz açıp kapayana kadar Illinois sınırına gireceklerdi. Bir kere Springfield'e, Thayer okuluna, Richard'a ulaşırsa, her işin yolunda gitmeye başlayacağından da emindi. Ama Jack'in kafası hâlâ kulübe zaman birimine göre çalışmaktaydı. Orada gerçek dışı gelir, gerçeği çarpıtırdı. Nitekim kötü şeyler yeniden olmaya başladığında öyle hızlı oldu ki, Jack olayları kontrol edemedi. Jack'in İllinois'i görmesi için aradan epey zaman geçmesi gerekti. O süre içinde de Jack kendini yeni baştan kulübede buldu.


2

Onları Sunlight Yurdu'na götürecek olaylar dizisi, çocuklar Cayuga levhasının bulunduğu yeri geçtikten on dakika sonra başladı. Levhada Cayuga - Nüfus 3.596 diye yazıyordu ama kasabanın kendisi görünürlerde yoktu. Sağ taraflarında uçsuz bucaksız bir mısır tarlası uzanıp yatmakta, solda çıplak bir tarla, ilerde yolun nasıl kavis yaptığım görmelerine izin vermekteydi. Yamyassı bir arazideydiler. Jack otostop olanağı bulmak için herhalde kasabaya kadar yürümek zorunda olduklarını kavradığı sırada yol üzerinde bir araba belirdi, hızla onlara doğru yaklaştı.

"Arkaya bineyim mi?" diye bağırdı Wolf. Sevinçle ellerini başının üzerine kaldırmıştı. "Wolf arkaya binsin! Hemen!"

Jack, "O araba ters yönde gidiyor," dedi. "Sakin ol, bırak yanımızdan geçsin, Wolf. Kollarını da indir. Yoksa kendisine işaret veriyorsun sanır."

Wolf isteksiz isteksiz kollarını indirdi. Araba yolun virajına yaklaşmıştı. Biraz daha ilerlese Jack'le Wolf un yanmdan geçecekti. Wolf çocuksu bir sesle, "Arkaya binmek yok, ha?" diye sordu.

Jack başını iki yana salladı. Arabanın yan kapısındaki oval biçimli armaya bakıyordu. O arma her şey olabilirdi. Yaban Hayatı Koruma Derneğinden Eyalet Tarım İdaresine kadar her şey. Ama araba virajı alınca

Jack onun Poılis arabası olduğunu anladı.

"Polis o, Wolf," dedi. "Bir polis. Sen yürümeye devam et, uslu ol, kendini rahat bırak. Bu adamın durmasını istemiyoruz."

"Polis ne demek?" Wolf un sesinde bir kararma seziliyordu. Arabanın dosdoğru kendi üstlerine geldiğini görmekteydi. "Polisler Wolf lan öldürür mü?"

"Hayır," dedi Jack. "Wolf lan hiçbir zaman öldürmezler. Kesinlikle." Ama bu sözlerin pek bir yaran olmadı. Wolf arkadaşının elini yakaladı, titremeye başladı.

"Lütfen elimi bırak, Wolf," diye yalvardı Jack. "Adamın komiğine gidecek."

Wolf un eli yanına sarktı.

Polis arabası onlara yaklaşırken Jack direksiyon başındaki adama göz attı, sonra dönüp birkaç adım geri gitti, böylelikle Wolf u görüş alanı içine almaya çalıştı. Gördüğü manzara pek cesaret verici değildi. Arabayı kullanan polisin kocaman, etli, hamur gibi, tahakküm edici ifade yansıtan bir suratı vardı. Bir zamanlar elmacık kemiklerinin bulunduğu yeri şimdi yağlar bürümüştü. Wolf un korkusu da yüzünden açık seçik okunuyordu. Gözlerinden, açılıp kapanan burun deliklerinden... dişlerini de gösteriyordu Wolf.

Jack ona, "kamyonetin arkasma binmek çok hoşuna gitti, değil mi?" diye sordu.

Wolf un korkusu biraz silindi, yüzünde gülümsemeye pek yakın bir ifade belirdi. Polis arabası gürleyerek yanlanndan geçti. Jack sürücünün dönüp kendilerine baktığını hissetti. "Pekâlâ, geçti artık," dedi Jack. "Kurtulduk, Wolf."

Arabanın motor sesinin tekrar yükselmeye başladığını görünce durup döndü.

"Polis geri mi geliyor?"

"Herhalde Cayuga'ya dönüyordur," dedi Jack. "Sen arkana bakmaktan vazgeç, ben ne yapıyorsam onu yap. Adama gözünü dikme."

Wolf la Jack yürümeye devam ettiler, arabaya aldınş etmiyormuş gibi davranmaya çalıştılar. Araba inadına onlann arkasında kalmaya çalışıyormuş gibiydi. Wolf yan inilti, yan homurtu gibi bir ses çıkardı.

Polis arabası onlan solladı, yanlanndan geçti, fren lambalan panlda-dı, sonra yollannı çapraz keserek önlerinde durdu. Polis kapıyı açıp indi.

Aşağı yukan Jack'in boyundaydı. Tüm kilolannı suratında ve göbeğinde taşıyordu. Bacaklan sıska, kollan ve omuzlan ise normal bir insan kadardı. Göbeği dışan fırlıyordu.

Kolunu kıvjnp açık duran kapıya »dayandı. "Sabırsızlıktan ölüyorum," dedi çocuklara. "Neymiş bakalım sizin hikâyeniz? Anlatın."

Wolf, Jack'in arkasına geçti, omuzlannı sarkıttı, ellerini tulumunun ceplerine soktu.

Jack, "Biz Springfield'e gidiyoruz, memur bey," dedi. "Otostop yaptık... belki de yapmamamız gerekirdi."

"Demek belki yapmamanız gerekirdi. Vay canına! Şu arkana saklanmaya çalışan tip de ne? Kaçık falan mı?"

"O benim kuzenim." Jack bir an, telâş içinde, düşünmeye çalıştı. Her zaman anlattığı hikâyeyi, Wolfu da içine alacak biçimde değiştirmesi, genişletmesi gerekiyordu. "Onu eve götürmem gerek. Springfield'de, Helen Teyzesiyle oturuyor. Yani benim Helen Teyzemle, Öğretmen olan teyzemle, Springfield'de."

"Ne yapmış? Bir yerden mi kaçmış?"

"Hayır, öyle bir şey yok. Yalnızca..."

Polis ona ifadesiz gözlerle baktı. "Adlannız."

Jack bu sefer bir ikileme sıkışmış oldu. Wolf çok geçmeden onu Jack diye çağınrdı. Kendisi polise ne isim söylerse söylesin, Jack olduğu ortaya çıkardı nasılsa. "Adım Jack Parker," dedi. "Bu da..."

"Bir dakika. Kendi adını kendi söylesin istiyorum. Hey sen. Adının ne olduğunu hatırlıyor musun, taş kafa?"

Wolf, yine Jack'in arkasma sinmeye çalıştı. Başını eğmiş, çenesini göğsüne gömmüştü. Bir şey mırıldandı.

"Duyamıyorum, oğlum."

"Wolf," diye fısıldadı.

"Wolf. Tahmin etmeliydim herhalde. İlk adın ne? Yoksa ad yerine numara mı verdiler sana?"

Wolf gözlerini sımsıkı yumdu. Bacaklannı birbirine sürtüp duruyordu.

"Yürü, Phil," dedi Jack ona. Wolf herhalde bu ismi unutmamayı başarır, diye düşünüyordu.

Ama tam kelime ağzından çıkarkan Wolf başmı kaldırdı, sırtım dik-leştirdi ve bağırdı. "JACK! JACK! JACK WOLF!"

Jack hemen, "Onu bazen de Jack diye çağırırız," dedi ama, iş işten geçmişti ve kendi de farkındaydı. "Beni çok sevdiği için... ona bir tek ben söz geçirebiliyorum. Belki onu evine bıraktıktan sonra birkaç gün kendim de Springfield'de kalırım. Yerleşsin, alışsın diye."

"Senin sesini dinlemekten iyice usandım, oğlum Jack. Haydi şimdi sen de, kuzenin Phil Jack da arka kanepeye binin de bu durumu bir düzeltelim bakalım." Jack kıpırdamayınca polis elini koca tabancasmın kabzasına değdirdi. "Binin arabaya. Önce o binsin. Neden okula gideceğiniz yerde evinizden yüz mil uzaklarda dolaşıyormuşsunuz, anlamak istiyorum. Arabaya... hemen!"

"Ah, memur bey," diye başladı Jack. Ense kökünde Wolf soludu. "Hayır. Yapamam," diye bir fısıltı yükseldi ağzından.

"Kuzenimin bir sorunu var," dedi Jack. "Klostrofobi diyorlar. Dar yerlerden, arabaların içinden korkuyor, deli oluyor. Otostop yaptığımızda yalnız pikaplara, kamyonetlere binebiliyoruz ki o arkada gidebilsin."

"Arabaya binin dedim," diye gürledi polis. Bir adım ilerleyip arka kapıyı açtı.

"YAPAMAM!" diye bağırdı Wolf. "Wolf BİNEMEZ! Kokuyor, Jacky... kokuyor orası." Burnu ve dudağı kıvrıldı, buruş buruş oldu.

Polis Jack'e, "Onu arabaya bindir, yoksa ben bindiririm," dedi.

Jack yalvarmaya başladı. "Wolf, çok sürmeyecek!" Uzamp arkadaşının elini tuttu. Wolf istemeyerek elinin tutulmasını razı oldu. Jack onu polis arabasının arka kanepesine doğru çekti. Wolf resmen yolun asfaltına ayaklarını sürüyordu.

Bir iki saniye boyunca, sanki durumu kurtarabileceklermiş gibi göründü. Wolf kapının çerçevesine dokunacak kadar yaklaştı arabaya. O anda tüm vücudu sarsıldı. İki eliyle kapınm üst kenanna sarıldı. Sanki arabanın üstünü ikiye bölecekti. Sirklerde gösteri yapan kuvvetli adamların numaralarına benzer bir şey.

"Lütfen," dedi Jack alçak sesle, "Mecburuz."

Ama Wolf korkular içindeydi. Burnuna gelen koku her neyse, ondan pek tiksiniyordu. Başını hırsla iki yana salladı. Ağzından akan salya da arabanın tepesine damladı.

Polis Jack'in yanmdan dolandı, kemerinden bir şey çekip çıkardı. Jack bu çekilen şeyin tabanca olmadığını görmeye ancak vakit buldu. Polis copu Wolf un ensesine indirdi. Wolf un üst bedeni arabanın arka kanepesine devrildi, sonra tüm vücudu yolun tozlan üzerine kaydı, serildi.

"Sen öteki kapıdan bin," dedi polis Jack'e. Copu kemerine soktu. "Sonunda bu un çuvalını da içeri atabileceğiz."

İki üç dakika sonra Cayuga yolûha koyulmuşlardı. "Kuzenine ne olacağını biliyorum," dedi polis. "Kuzeninse tabii, ki hiç sanmıyorum." Dikiz aynasından Jack'e baktı.Tjözleri kuru üzüm taneleri gibiydi.

Jack'in tüm kanı çekilir gibi oldu. Kalbi gümbür gümbür çarpmaya başladı. Gömleğinin göğüs cebindeki o sigarayı hatırlamıştı. Elini cebe dayadı, sonra polis bir şey diyemeden hemen çekti.

"Ona pabuçlannı giydirmem gerek," dedi Jack. "Ayağından fırlayacak haldeler."

"Boşyer," dedi polis. Ama Jack eğildiğinde itiraz etmedi. Dikiz aynasındaki görüntüden kurtulduğu anda Jack önce Wolf un birinci pabucunu topuğundan geçirdi, sonra hemen sigarayı çıkarıp kendi ağzına attı, ısırdı, garip lezzeti olan kuru otlar diline yayıldı. Jack çiğnemeye başladı. Boğazına bir şey batar gibi oldu. Birden doğruldu, elini ağzına kapattı, dudaklannı aralamadan öksürmeye çalıştı. Boğazı temizlenince ıslanmış otlan, daha doğrusu esran yuttu. Diliyle dişlerini yaladı, kalan izleri yok etmeye çalıştı.

Polis, "Sizi bazı sürprizler bekliyor," dedi. "Ruhunuza biraz güneş ışığı girecek()"

"Ruhuma güneş ışığı mı girecek?" diye sordu Jack. Acaba polis esran ağzıma attığımı gördü mü, diye meraklanmıştı.

"Kafanda da bir iki şişlik belirecek." Polis, Jack'in dikiz aynadaki görüntüsüne sırıttı.

* * *

Cayuga Belediye binası bir karanlık koridorlar ve dar merdivenler topluluğuydu. Borulardaki suların sesi gurul gurul duyuluyordu. Polis onları sağdaki son merdivene yöneltirken, "Size bir şey anlatayım, çocuklar," dedi. 'Tutuklu değilsiniz. Bunu anladınız mı? Sorgu için göz altındasınız. Bir telefon hakkımız var diye mavallar duymak istemiyorum. Kim olduğunuzu, niyetinizin ne olduğunu bize doğru dürüst söyleyene kadar kurtulamazsınız. Duydunuz mu? Şimdi Yargıç Fairchild'ı göreceğiz. Doğruyu söylemezseniz sonucunu ağır ödersiniz. Yukan. Haydi!" Merdivenin üst başına vardıklarında polis bir kapıyı itip açtı, orta yaşlı, tel çerçeveli göz-lük takmış, siyah elbise giymiş bir kadın önündeki daktilodan başını kaldır-di. "İki kaçak daha," dedi polis. "Yargıca geldiğimizi söyle."


Yüklə 2,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə