T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI (cmk'nın 250. Maddesi İle Yetkili)



Yüklə 4,89 Mb.
səhifə120/278
tarix14.09.2018
ölçüsü4,89 Mb.
#68132
1   ...   116   117   118   119   120   121   122   123   ...   278

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (20:33 – 24:27) yani burda önemli kısım kuralların insanların barış ve demokarsi içinde bir arada yaşamasıdır. Ve sonuç olarak yönetenlerin istediği en önemli şey yönetilenlerin üzerinde hakimiyet kurmaktır. Ve bu rahat rahat hakimiyet kurmanın en önemli yolu da ahlaki değerlerle o topl, o toplum içinde ya da dışında bir huzur ortamı sağlamak ve bu şeklilde kendini daha rahat yönetmekir. Ve yüzden nedense yönetenlerde ahlaki değerlere başvururlar. Din o aynı zamanda meşruiyet de getirir ona yani bu o ahlaki değerler, aynı zamanda dediğim gibi bir de arka yüzü var. Bu itaatin altyapısını oluşturur. Onun ideolojik nedenlerini oluşturur, onun meşruiyet kaynağını oluşturur, insanlara neden itaat edeceksinizin bir cevabı ama aynı zamanda bi çok noktada da insanlarda ahlaki duruşun da filizlenmesine yol açmıştır. Mesela şey var, Sokrat işte görmüşsünüzdür Sokratı şeyde felsefede burada onun ölümü mesela en önemli ahlaki dertlerden biridir yani felsefe tarihinde diğil sadece insanlık tarihi açısından da size çok kısa mesela şey görmüycez yani sürekli insanlarla diyalog kuran biridir Sokrat, önüne gelen herkesle onu karşısına alır, ona sorular sorar ve sorular, sorduğu sorularla da karşısındaki insanın hiçbir şey bilmediğini gösterir yani diğer bildiği her şeyin yanlış olduğunu gösterir ve bu tabi Sokratın bu yöntemi biçok insanı rahatsız etmiş yani özellikle yaşadığı o kent içindeki biçok insanı rahatsız etmiştir. İk üç kişi bunu dava ederler, gençliği yoldan çıkartmak yozlaştırmak Atinanın tanrılarını kabul etmemek onlar için yeni tanrılar önermek vesaire gibi suçlamalarla dava açılır davanın sonunda idama gider idam cezasına çarptırılır, o onda işte şey Sokratın öğrencileri gelir ona şey der, hocam biz sizin için bir plan hazırladık, sizi buradan kaçırıyoruz, siz de bizle gelin o da şunu söyler, ki bu anarşi, benim bunu yapmam kendi bütün değerlerime aykırıdır. Bunu yaparsam ben şuana kadar kendi bütün insanlığa var ettiğim her şeyi çiğnemiş olurum o yüzden de ben ölmeyi tercih ediyorum diyip öğrencilerinin kendisine yaptığı teklifi reddeder. Mesela bu ilk önemli şeylerden biridir. Ahlaki çok ciddi bir çıkıştır ve bundan kaynaklı olarak bunu öğretide daha ziyade yetiştirilmiş bir anlayış ile, bu mesela felsefede, ahlakta çok önemli bir yer tutmuştur ama dediğim gibi Sokrat ve Platonun geliştirdiğine, takip ediyosunuz anlayışı ile madalyonun öbür yüzü vardır. O da şunu söyler orda hep adalet görmüş olmamız lazım bunu, ha bide bizde şey var bu daha farklı kendini bilmezlik diycem, buradaki mesela kendini değil bazı kendini tanı anlamındadır ama adalet anlayışı şeyde de vardır. Tepede değil Platoncu varyete anlayışında vardır. Ve orda da toplum içindeki yenilik anlamına gelir, yani üreticiysen, işçiysen işçi kal, eğer ne dediyse, askersen asker kal, yönetici isen yönetici olan birbirinin işine karışma. Eğer birbirinizin işine karışmazsanız işte bu adalet olur gibi bir anlayışa sahiptir. Devam edecek olursak buna üç, bu arada ben saat yok

Y3 BAYAN ŞAHIS: (24:27) Bakıyor musunuz?

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (24:28 – 29:18) Bakıyorum ha, tabi, üç büyük dinin peygamberlik yaklaşımları dogmatik yöntemin kurucu mesafesindedir. Ağır basan yanları mesela bu üç ahlakın kurucu öğeler olmalarıdır. Demin söylediğim gibi burada diğer bir konu Sokrates’e ahlak bireyi(anlaşılmıyor). Bunun yanı sıra diğer bir düşünce, iyilik kötülük temel felsefe olarak aydınlık karanlık eş tutulmuştur yani şey deriz bi diğer toplumlar tarihinde özellikle oniki nisan tarihinde daha da çıkıyor(anlaşılmıyor) daha, yani bir düali gibi ikinci anlayış, ikinci bir, yani hiçbir şeyin tek başına var olamayacağını, her zaman her kanunun her değerin karşıtı ile birlikte var olabileceğini düşünen bir anlayıştır görürsünüz ve en olgun örneklerinden biridir ve iyilik ve kötülük arasında, aydınlık ve karanlık arasında kişi denilen temellerden alınmıştır, tarihte değeri yüksek olan bilgelerin, şahısların insanlık büyük bir ahlaki mesafe kat etmiştir yani şeyden yola çıkarak üç büyük peyg, üç büyük dinin peygamberleri de dahil edilmiş, insanlığa ahlaki olarak çok büyük mesafeler katettirmiştir. Bu ahlaki kaydedilen mesafe bir noktasında bu iknanın , yani yöneten yönetilen anlamında iknanın, yeniden ve karşı çıkmazın bu hiyerarşik düzeni sorgulamanın da zeminini oluşturmuştur yani ya da aklıyla şunu da söyleyebiliriz burda, belki binlerce yıl urda yönetenlerin yönetilenlerin üzerindeki egemenliğinin aracı olan dinsel dogmatik yöntem kendini de dönüştürerek aynı zamanda onun altını da oyan bir anlayışla yer yol açmıştır, insanlara artık yönetime, yönetilmelerinin bir kader olmadığını da vaad etmiştir. Onu da söylememiz gerekir. Bu insanların çok kabaca şey yaptığımız vakit en temel üslubu şeydir, şey sürekli karşılaşmıştır savunma alırken arkadaşlar özellikle son savunmalar sürekli şunu karşımıza çıkartır, peki, bu ifadeyi hepimiz ya görmüşüzdür ya duymuşuzdur. Şimdi asıl dinsel yöntemin temel argümanı budur, bilgi güçtür, bilgi ne için güçtür, bilgi insanın, insan ve doğa üzerindeki egemenliğini sağlamanın bir aracı olduğu için güçtür. Yani devam edecek olursak

Burda kapitalizmin dünya sistemi haline gelmesinde bilimsel kuram için önemli bir rol oynamıştır. Bu dediğim anlayıştan. Şimdi birincisi, gir, şu her zaman şey yapılırdı özne ve nesne ayrımına dayanan bir sistemdir. Bilgi o zaman şöyle söyleyelim, birincisi, bilgi güçtüre dayanır, ikincisi, özne nesne ayrımına dayanır. Yani burda özne şu şekilde olucak, yani özne dediğimiz vakit yapan insan anlamında söylüyoruz. İnsanın eylemlerinin yöneldiği bi şey de nesne, özne aslında bir önceki şeydeki yönetenlerdir. Nesne de doğa ve yönetilenlerdir. Yani diyelim ki Özne nesne üzerindeki çok daha iyi hatta bundan eylemde bulunma imkânı vermesi açısından önemlidir. İnsanın öznelliği ile dünyanın nesnelliği iki temel faktör olarak yaşamda başköşeyi temsil eder. İlkin bir esasta tamamen insanların hepsi sanki özneymiş gibi kabul edilir. Tarım milletinde olan dogmatik yöntem ahlakla birlikte önemini yitirir daha sonra eskinin örtük kral ve maskeli tanrılarının yerine çıplak krallar ve maskesiz tanrılar dönemine geçerler yani daha önceden doğrudan bir din kendini meşrulaştırırken artık o dinle onun yerini bilim adına bu anlamda krallar artık çıplaktır ve maskesizdir.

X6 ERKEK: (29:18 – 29:20) Hocam 15 dakika.

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (29:20) Var mı?

X6 ERKEK: (29:21) Hocam bitti yani.

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (29:21 – 29:23) Bitti mi? Tamam o zaman burda kalalım. Tamam.



2. DERS
CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (00:00 - 00:49) Şeyde kalmıştık en son, özne ve nesne ayrımında, özne ve nesne ayrımı derinleştirmeden büyük bir nesne kavuşturmadan yeniçağ yapısı (anlaşılmıyor) bağlanamaz. Özne analitik düşüncenin en meşru geçerli faktörü ile nesne üzerinde her türlü spekülasyonun yapılabileceği maddi öğedir. Mesela bu en önemli özelliğidir. Ve görücez ki bilim bi noktadan itibaren bu özneyi en başta dediğim gibi her insana vermedi. İnsanların bir kısmı da öznenin her türlü spekülasyonu yapabileceği olan maddi öğe olan nesnedir onu da bilelim. Bu arada ben şe yapıyorum, ama soru sormak isteyen arkadaşlar da (anlaşılmıyor)

X7 ERKEK: (00:49 – 00:50) Hocam bi şey sorabilir miyim?

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (00:51) Tabi

X7 ERKEK: (00:51 – 01:08) Arkadaşları saygıyla selamlıyorum, fakat düşünce meşru geçerli faktörü iken (anlaşılmıyor) yapılabiliyo mu baktığımız, şimdi bunu toplum ile iktidar arasında değerlendiririz bu günkü koşuldan bakarsak?

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (01:09 - 01:11) E çok yani, bi kez bizim

X7 ERKEK: (01:11 – 01:12) Ve özellile bizim liderlerimizden dolayı

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (01:13 – 03:05) E tabi yani şu var, şimdi bizde dedik yöneten ve yönetilen ayrımı vardır toplumda ve şimdiki yönetenler özne durumundadırlar ve bunlarda şeylerde nesne yönetilenlerde bugünkü resmi iktidar durumunda yeni bir anlayışta nesne durumundadır. Yani yönetenler bir özne olarak en meşru geçerli faktördür. Yani kendilerini yönettikleri için meşrudurlar ve bu yüzden de yönetilenlerle nesne, yani yönetenler nesne üzerinde istedikleri gibi tasarrufta bulunma hakkına sahiptirler. Yani istedikleri gibi yasa yaparlar, şunu yaparlar bunu yaparlar, ama demin şey dedim işte hayat yüzde yüz işte bilimin öngördüğü gibi de ilerlemiyor. Bu bilimin mantığıyla, yani o yüzden bilimsel yöntem her zaman da şunu yapar, e bugün baktığımızda, bir fotoğraf çeker, diyelim ki bugünkü Türkiye’nin fotoğrafını çeker ve o fotoğrafın gerçek olarak kalmasının, gerçeklik olarak kendini devam ettirmesinin yollarını arar. Yani hep bir statikocudur asolan. Değişmeci, ilerlemeci değildir böyle özellikle politik açıdan. Her zaman olay içinde yaşanılan anın devamı sağlamanın bir amacıdır. Yani bi fotoğraf çeker ve derk i bu fotorafta Kürtler yoktur diyelim ki işte 1990’ların başına kadarki işte belki Cemal Reşitçiyi, Hariç tutarsak bilim insanlarının hepsi Türkiye’de Kürt yoktur der ve bunu ispat eder. Şimdi bu ne, bunu bilime dayanarak yaparlar ve orda işte ondan sonra bilimin tekrar kullanılarak o çektikleri fotoğrafın devamını sağlarlar ve bissürü yoldan getirirler, Kürtlerin olmadığını ispat etmek için.

Y4 BAYAN ŞAHIS: (03:06 – 03:13) Biz niye bilimi kullanmıyoruz, Tüm arkadaşları saygıyla selamlıyorum, biz neden bilimi kullanmıyoruz onlar sürekli ispatlıyor bizim de ispatlama yöntemimiz var.



CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (03:13 – 07:06) E tamam aslında onun cevabını şimdi verirdik, iki Dakka, iki slayt sonra bizim oralara gelcek, özellikle Marksizme dönüşte en büyük eleştirimiz tam bu biz, o zaman şöyle söylim ilk önce aynı yöntemi kullandığımız vakit aynı yere gideriz yani aynı bu bilimsel yöntemi bu şekliyle kullandığımız vakit, biz zaten bilimsel yöntemin tamamiyle kesinlikle yadsımıyoruz, sonra su şekilde kullanımını yadsıyoruz. Bunu kullanarak başladığımız vakit gideceğimiz varacağımız nokta da bugünkü anlayıştan pek farklı olmayacağı içindir, yani şöyle de söyleyebilirim, yani önderliğin marksizme dönük eleştirilerinin temelinde de bu yatar. Bunu birazdan kısa da olsa biraz daha açacağım. Ve şimdi nesnellik kavrayışı altında analitik düşüncenin operasyona yatırılamayacak hiç bir değer yoktur, yani özne nesne üzerinde her türlü tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Bu aynı zamanda şey için de geçerlidir, değerler için de geçerlidir. Yani bugünkü ahlaki değerlerimiz için de geçerlidir bu. Bu yöntemde ahlaki bütün değerler sözde yani yeniden tanımlanmak adına hepsinin altı boşaltılmıştır, içi boşaltılmıştır. Yani bugün gördüğümüz gibi mesela en sözde ahlaki değerleri savunan anlayıştan gelen AKP’nin nasıl bir çok değerin altını boşalttığı nası, nası birçok değeri değersizleştirmesi işte bunların hepsi bunun tipik bir örneğidir yani nesnellik anlayışının tipik bir örneğidir. Artı şuna gelir tasi ki nesnellik anlayışı her şey diye bi olay yoktur yani sezgi, mutat düşünceler diye bi olay yoktur, her şey nesneldir, insana ait şey, şöyle bir ayrım da yapar bunu da söyliyim o zaman değer ve olgu arasında bir ayrım yapar, değerleri metafizik alana iter ve bunun bilimsel bir yazın değeri yoktur. Olguları, yani insanların gözüyle alg, duyu organlarıyla gördüğü olguları temel bilim olarak alıp ve her duygu ve değeri bilimden uzaklaştırır ve bu değerleri kimi nerd, bulup bilimle rastlaştırmanın adı da nesnelliktir ve her şey nesnel olmalıdır yani sana göre bana göre ona göre diye bir şey olmamalıdır der ama bu nesnelliğin altında da aslında başka bir şey yatar, benim gördüğüm gibi dünyayı gör, benim dünyayı gördüğüm gibi dünyayı işit, eğer benim gördüğüm gibi dünyayı görmüyorsan bunlar değerdir, hani mesela bazen başbakanımız diyo ya, ideoloji, bunlar ideoloji yapıyor, tekel işçileri vesaire ile ilgili, doğrudan ise ideoloji yapıyor, değer yüklü cümleler kullanıyo bunlar artık bir değeri yoktur anlayışına sahiptir yani insanın sezgileriyle veya insanın bugünkü yönetenlerin anlayışından farklı geliştirdiği her şey işte nesnellik adına reddedilmektedir bilim adına o anlamda da reddedilmektedir ve bir kenara itilmektedir. Burda temel yöntem işte yöneten yönetilen ayrımında bu ilişkinin devamıdır. İşte bu insan diğise doğa da buna dahildir ve nesnellik adına insanın çıkarı çok nesnel bir şekilde düşünülür. Ve doğanın tahrib edilmesi her tarafa hidro elektirik santralleri yapılması doğanın da tabi bizden önce büyük bir güçtür ve tamamen bu gücün egemenliğinin altına alınmasının bir aracıdır bu nesnellik. Bunun bir yöntemidir.

X7 ERKEK: (07:06 – 07:07) Hocam bir şey sorabilir miyim?

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (07:07 – 07:08) Tabi tabi.

X7 ERKEK: (07:08 – 07:23) Kadının özellikle toplumsal yaşamda hani nesnelleştirilmesi bu dönemde mi olmuştur yoksa neolitik dönemden başlayıp bu döneme uzamış mı sadece bu insan emeği ile sınırlı kalmamıştır bunları doğurmuş mudur?

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (07:23 – 08:27) Yani şunu söyliyim kadının erkek egemenliği altına girişiyle toplumun hiyerarşik devletçi anlayışa geçmesi hemen hemen örtüşmüştür. Diyelim ki şöyle muht, şu vardır bizde hiç bir şey bir anda ortaya çıkmaz neolitiğin belirli bir aşamasından itibaren evet ben bunlara gelicem, erkeklerdeki sizin söylediğiniz o dışlanmanın getirdiği rahatsızlık başlamıştır. İlk önce onları alcaz evet, yaşlı erkekler genç savaşçıları etrafında örgütlemiştir. Hatta ben bi kaç tane çok ilginç şey buldum bugün yanımda değil onları yarın zaten geçicez o konuya, tam bu geçiş çağına ilişkin bi kaç mitolojik anlatı mesela benim kitapta rasgeldim onları okuycaz mesela şeyi görüyoruz mesela bir geçiş döneminin belli bir aşamasından itibaren neolitik veya bu anaerkil diyelim ana etkenli mi diyelim toplumda şey vardır, o kadına şey yapmıştır artık adım adım sorumluluk kaybetmeye başlamıştır (anlaşılmıyor)

X7 ERKEK: (08:29 – 08:30) Nesnelleştirilmiştir yani



CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (08:30 – 15:15) : Ha nesnelleştirilmiştir yani o andan itibaren erkek yani şu vardır n özne nesnenin ne olacağına karar verir. Bak eğer iki olgu arasında bi karar verme yetkisi varsa, kara veren her zaman öznedir, kara verilen nesnedir ve tarihin belli bir aşamasından itibaren bu süreç çok açıktır, erkek kadının ne olması gerektiğine karar vermiştir. Nası giyinmesi gerektiğine, kimle evleneceğine, kaç yaşında evleneceğine, naapıcağına, ne edeceğine her şeyine karar vermiştir ve bu karar vermeden dolayı da ve kadın nesneleştirilmiştir doğal olarak. Eğer günümüzde kapitalist modernite cunta ve örnekleriyle sürdürülemez bir noktaya geliyorsa bunun en büyük pay sahibi dayandığı bilimsel yöntemdir. Bu bürokrasiyi görüyoruz işte kapitalizmin nasıl, kapitalist modernitenin nasıl, sadece bugün diğil, özellikle ikinci dünya savaşını takip eden dönemle birlikte çok ciddi bir meşruiyet krizine girmiştir, çok ciddi, sadece meşruiyet krizi diğil kendi içinde de artık kendini devam ettiremez bir hal almıştır, bu devam ettirememenin en önemli nedeni de sahip olduğu bilimsel yöntemdir. Yani o sahip olduğu bilimsel yöntem aslında bir an önce onun sonunu da hazırlamaktadır. Çünkü siz, eğer, doğayı sadece bir nesne olarak görürseniz, onun üzerinden her türlü tasarrufta bulunursanız çıkar kar adına, o zaman doğanın bir zararı olur, o zaman sizin yaşadığınız sistem krize girer. Bundan dol, dolayısıyla sistem eleştirisinin dayandığı yöntem ile çıkaran bilimsel kesimlerde geliştirmek yaşamsal bir öneme sahiptir. İşte burda bir sizin sorunuza cevap olucak sosyalist eleştiri de dahil tüm sistem eleştirilerinin temel zaafı, sistemen dayandığı ve onu var eden yöntemin aynısını kullanmalarıdır. Yani bizim bugünkü şeye baktığımız vakit niye mesela (anlaşılmıyor) bizd aynı yöntemi kullanalım aynı yöntemde cevap vermiş oluruz, evet, cevap vermiş oluruz ama eğer pdzitivist bir bakış açısıyla bugün pozitivist modernitenin dayandığı bilimsel yöntemlerle ona cevap verirsek varacağımız yer de çok farklı değildir. Bunun en tipik örnğ, örneği Sovyetler birliğidir. Yani önceden çizilen yollarda yürüyenler o yolların varlıklarına ve kendisine ulaşmaktan başka bir yere varamazlar. Yani bilimsel sosyalizme dair kitap tasniflerinin başına gelen de budur. Bu anlamıyla kendi yorumumu hakikat rejimi kavramı adı altında kurmak istiyorum burda onu önermişler, bir alternatif yöntem arayışından ziyade yorumcularla eklenmiş özgürlük değerlerinden uzaklaştırılmış sorunlardan çıkış yolu aranmaktadır. Şüphesiz insan toplumunda hakikat arayış, arayışını hep olagelmiştir. Mitolojilerden mitlere felsefelerden (anlaşılmıyor) e kadar birçok seçenek arayışlara yanıt olarak verilmiştir. Yaşamı bu seçenekler dışında yaşamak düşünülmediği gibi sorunlar yumağının da bu seçeneklerden kaynaklandığı gibi bir teori de inkâr edilemez. Yani bu bizim temelimiz şey şu birçok toplu (anlaşılmıyor) sonuncusundan üzerinde duracak olursak birçok noktada yaşanılan sorunlar aslında başvurulan yöntemlerin yarattığı sorunlardır. Farklı yöntemlerin farklı bir anlayışla daha farklı bir şey bulunabilir. Kapitalist modernitenin ezici biçimde gücünün yanıldığını toplumun ilkçağlarından aldığından eminiz. Sonuncu ve en güçlü olan sosyalist ütopyamız da dâhil kapitalist modernitenin asıl gücü ne parasından ne silahından kaynaklanmaktadır. Tüm ütopyanın kendi rengine bürü ve kendi her renge bürünen en değme sihirbaza taş çıkaran liberalizme boğması asıl gücünü oluşturmaktadır. Burası en önemli şey nokta ve bu sizinle şey dedim, şu spirüaliteyi okuyanlar bilir bu da buradaydı. Önderlik şeyinde çok önemlidir ve yöntemin üzerinde o kadar durulmasının en temel noktası şu diyelim ki bu devlet anlayışını da eleştiriye tutmasının en temel noktası ve ulus devlet dediğimiz olay aslında kapitalist modernitenin bilimsel yöntemlerinin devlet sistemlerine uygulanmış halidir. Ve ve bundan dolayı siz eğer ulus devlet diye bir projeyle yola çıkarsanız niyetiniz ne olursa olsun varacağınız yer demek istemektedir önderlik, bugünkü kapitalist modernitenin anlayışına çok uzak olmayacaktır. Yani bugün sık görünmlü olarak Sovyetler birliği, üç tane şey vardır, sosyalizm vardır, ulusal kurtuluş haraketleri vardır, bir de sosyal demokrasi vardır, üçü de çok farklı yollardan çok farklı haklarla yola çıksalar da en sonunda gelip dönüp dolaşıp liberalizmin bataklığında boğulmuşlardır. Bugün sosyalizm dediğimiz zaman anlayın şeye bağlı, taptığı andan itibaren, Sovyetler birliği için söylüyorum bunu kapitalist modernitenin kendisine dayattığı koşulları kabul edip o alanda oynamaya başladığı andan itibaren kaybetmiştir. Ve sosyalizmin ilk çıktığı yıllardan farklı olarak ve 1923’te yanılmıyorsam Lenin hapse girmiştir. Bizim temel amacımız elektrifikasyondur. Mesela ülkeyi dört ucda sekize (anlaşılmıyor) ayırıyor mesela ülkeyi demir ağlarla örmek gibi, dört bir yanında elektirik santralleri kurucaz, elektiriği en küçük köye kadar götürücez, ve bi noktadan sonra olay şuna dönmüştür sosyalizmde Stalin’den sonra Brejnev Kruçev (anlaşılmıyor) vesaire gibi sosyalizm tek bi şey olarak algılanmış, ne kadar çelik üretiyosun, ne kadar demir üretiyosun, işte yılda kaç kez uzaya gidip geliyosun, ürettiğin füzenin menzili ne kadar, Amerika’yı kaç saatte vurabilirsin ne yapabilirsin ama şey kaybolmuştur, ilk çıkış, ilk çıkışındaki insani değerler, insanın insan üzerindeki sömürüsünü son verme, artı devleti ortadadn kaldıracak, devletin varlık nedenilerini ortadan kaldıracak bir yapı kurmak gibi değer şeylerin hedeflerinin hepsinden vazgeçilmiştir, Tamamen bi kapitalist modernitedeki gibi tamamğn sayılara dayalı bi sosyalizm anlayışı kaç wat, kaç saat elektirik üretirsin bilmem ne vesaire gibi,

Y5 BAYAN ŞAHIS: (15:15) Bi şey söyleyeceğim (Bu cümle tam anlaşılmıyor)

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (15:16) Buyur

Y5 BAYAN ŞAHIS: (15:17 – 15:23) Yani kominist iktidara bile bile bir toplum kurban mı veriyor

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (15:23 – 15:29) Kominist iktidarda yeni yeni model bu koministliğe yoktur ama aynen öyle. Birey her şeyi kullanmıştır

Y5 BAYAN ŞAHIS: (15:30) (Bu cümle anlaşılmıyor)

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (15:30 – 15:47) Tabi tabi tablodaki gördüğümüz (anlaşılmıyor) sosyalizm, sosyalist rejim hatasında bütün yani sosyalizmi üreten Marksizmle vesaire kendisinin bi nokta çıkışındaki bütün hedefler kurban edilmiştir. Bu bütün eleştirel yan ortadan kaldırılmıştır tamamen

Y5 BAYAN ŞAHIS: (15:47 – 15:48) Birey hak ve özgürlükler

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (15:48 – 18:32) Birey hak ve özgürlükler, bilare kültürler (anlaşılmıyor) şimdi doğruya doğru şey yapalım şimdi çok ciddi dillere dönük belirli dönemlerde Stalin yanılmıyosam, Kürtlere dönük baskıların olduğunu kabul etmekle birlikte heni şey daha farklı ordaki farklı kültürlere dönük farklı yaklaşımlar bir Avrupa’daki, Türkiye’deki gibi değil çok daha özgün çok daha insanların özentiliklerini vesairelerini kabul eden bir anlayış ama o yerde de geldiği nokta şu önemli olan devletin bekası önemli olan konuların tabiriyle söylüyorum, sosyalist anavatanın savunulması (anlaşılmıyor) o yolla (anlaşılmıyor) nesnelleştirilmemesi onun üzerine çok tipik bir örnek verelim mesela, nesnellş, nesnelliklerde nesnelliğin değerleri önemsizleştirmesinden bahsetmiştik, bunun temel nedeni sosyalist kaptakini örnek verelim mesela Yunanistan devrimi, ikinci dünya savaşı bitmiştir, Yünanistan ikinci devrim durumunu yaşamaktadır, ülkenin üçte ikisine yakın yanılmıyosam devrimciler sosyalistler koministler yönetmektedir ama bu nesnellik adına Stalin şey diyo, ben ordaki devrimi desteklersem Amerika ile İngiltere ile bir nükleer savaş riski doğar. Bütün Amerika kesinlikle tek taraflıdır, o Marshall yardımı o Marshall doktirini, Truman doktrini, o Marshall yardımını bi önündeydi. 1947’lerdae buralara gönderilmişlerdir. Sovyetleri ne olursa olsun ben sıcak sulara Akdeniz’e indirtmeyecem, Bunun için gerekiyosa atom bombası kullanırım der. Ne e Stalin nesnel bir yaklaşımla (anlaşılmıyor) ve bütün koministlerin önüne ve yüzlerce binlerce kominist şey keslim olurlar veya mücadele etmeyin der, yardım yollamaz, insanlar yalvaırırlar işte Bulgaristan’la falan bize yardım edin diye yalvarırken ordaki devrimciler, kesinlikle sosyalist anavatanını savunması adına o yardım kesilir. Orda şey vardır, mesela bunun tipik bir örneği, değerlerin nesnelleştirilmesi ve değerlere ahlaki değerlerin önemsizleştirilmese, mesela bizdeki bi söz de şudur diyelim mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır. Bu tip mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır gibi bir anlayışı kabul ettiğimiz vakit, özne vatandır her şey ona göre belirlenir diğer her şey nesnedir yani teferruattır, yani diyelim her türlü onunla oynayabilirsin fazla bir

X8 ERKEK ŞAHIS: (18:32) Vatan için her şey mübahtır

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (18:33) Ha,

X8 ERKEK ŞAHIS: (18:34 – 18:35) Vatan için her şey mübahtır



CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (18:35 – 23:05) Yani tabi bu hiç insan hakları E bunun için efendime söyliyim belirli grupların artık hiçbişey demokrasi hiçbirinin önemi yoktur. Mevzu bahis vatansa gerisini her şey yaparsın mesela bu aslında bizden ne kadar uzak olduğu aşikardır. Dün arefede görmüşünüzdür, bu şeyle ilgili şey olmuş haber şeyle ilgili bu patlama olmuştu ya onla ilgili yargılamalar olmuş. Aslında sen nasıl şeyin çok tipik bir örneğidir o, hani bi teferruat olmadığını sen eğer bir sözleşme yapıyosan, biz onu kaydediyosak, siz onu uyarın anlayışında nası hani belirli bir şekilde bizlerde daha fazla algılandığının belirli bir şeyi vardır tipik bir örneğidir yani Hani şeyde nası lüksümüz yok bizim, hane mevzu bahis herhangi bi şese gerisi teferruattır deyip belgenizde X’in Y’nin Z’nin hiçbir önemi yoktur dediğiniz vakit işte şeye değer, işte burda sosyalizmin düştüğü yola, şurda dönüp dolaşıp geleceğiniz yer bir iktidarcı devlet anlayışı ve onun egemen kıldığı sistem olacaktır. Bu anlamıyla kapitalist modernitenin eskisinin içinde gücünün yanıldığını toplumun insanlarından aldığına eminim, sonucu yani şu önemli bir şey yani aslında gücü demin söylediğim gibi parasında pulunda vesaire diğil o da önemlidir tabi, ama başka bir şey o ikna etme gücünde, o iknayı yaratmak algısal şeyler devletin ideolojik aygıtları vardır der ideolojik aygıtlarının en önemlileri ise bu yanılgılı toplumun imkanlarını sağlayan nedir, ordu bi yanı olmuştur, ama asıl veren okuldur, işte kilisedir camidir ailedir yani tüm bu yanılgılı toplum insanlarının en önemli şeyi ailede başlıyo, ilk çocuk doğduğu andan itibaren aileler onu nasıl yetiştirirse o şekilde şekilleniyo, ve o yüzden biz mesela bir çok noktada gerek Kürt gerek Türk oluğumuzu, insanlara derdimizi anlatmakta zorlanıyoruz. Öyle bir aile ortamında yetişiyoruz ki, bir Kürt bile olsa onun yetiştiği ortam ayr bunun çizdiği devletsiz ortamdan farklı değil, yani bunun da çok bissürü örneğini görüyoruz, bu Türklerde daha da zor oluyo, mesela Türk baştan mesela bu yanılgılı toplum inşaatında zaten toplum inşa edilmiştir o yüzden de doğa yani şu anda içinde yaşadığımız doğa toplumu gibi bir doğallık değildir, inşa edilen şey sonuçta yapaydır ve yapaylık içinde Kürt Türk birçok Türk Kürdün varlığını daha yeni 5 – 6 yıl içinde kabul etmişlerdir. Bu da kerhen doğruluğu kabul edilirse, yıllar önce şey diyorlar mesela bu bir mazeret değildir onu söylim, bir çok eski şey işte Kürt Türk bilmez Alevi Sünni bilmez biz zaten böyle bi şey söylemiyoduk hani bunu zaten iyi bi şey oturmuş gibi anlatıyolar, halbuki değil normalde yani, toplumlar dışlanmış kesimleri bilmeme, sanki bir bilmeyince, geçen gün yapmış öyle bi şey, deminde konuşmuştuk, Kürt sorununu düşünmezsek Kürt sorunu yoktur anlayışı işte bu, o yüzden bu bak Kürt sorununu düşündürtmemeye veya başka alternatifleri düşündürtmemeye dönük bir toplum inşası, toplum mühendisliği vardır, işte 28 Şubat bunun en tipik örneklerinden biridir. Sononcu ve en kütüsü olan (anlaşılmıyor) sosyalist ütopya da dâhil kapitalist modernitenin ha burada, ha, tüm insanlık ütopyalarını kendi liberazimle bağ, boğması çözüml lenemedikçe, kapitalizmle şurada kalsın en belirmeyen düşünce ekolü bile en azından bir hizmetkâr olmakta kendini kurtaramaz. Yani bu demin söylediğim gibi liberalizme mutlaka daha önceki şeylerden veya kapitalist modernitenin vardır, her şeyi kendine benzetiyor her şey kendi içinde yönetiyor, yani mesela bu Avrupalı şeyde de vardır Hafsburgin (anlaşılmıyor) çıkışı itibari ile çok daha farklı Avrupa açısından çok daha özgürlükle çok daha alternatif bi şey olur, ama çıktığının hemen arefesinde sistem onu öyle bir içine çeker ki hiç şey yapamazsınız yani o laftan özgürlükçü alternatifçi hiçbişey bekleyemezsiniz o tamamen sistemin yozlaşmış bir varlığıdır ve onun devamlı bir aracı haline gelmiştir.

X9 ERKEK: (23:05 – 23:33) Hocam gördüğümüz zaman, şeyi bir gördüğümüz zaman şimdi kapitalizme, kapitalizmde denir işte düzenin dayalı değil kimliğe dayalı, çıkara dayalı bir politikası vardır işte Türkiye varmış, Irak varmış, İran varmış önemli değildir bunun en önemlisi ben nerde daha rahat çıkar sağlayabilirim şeyin içersindeyim

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (23:33 - 23:45) O bütün anlayışlarda öyledir. Yani bütün varsayım, o Kapitalist modernitenin özünde o çıkar anlayışı, ben nerde kime daha fazla sömürürüm nerde kimden daha fazla kar elde ederim anlayışıdır.

X9 ERKEK: (23:45 – 24:49) Şimdi mesela şeye baktığımız zaman işte e şimdi kürdistandaki bazı çekişmeler vardır. Şimdi ama diğer taraftan da baktığımız zaman büyük bir kaynak elde etmek için işadam, işadamlar yani çekilmiştir yani bu kaynakları yani büyük işadamları yani buradandır. Şimdi bakıyoruz diğer servetin artık hem özü (anlaşılmıyor) hem de politikasını değiştirmek zorunda kaldığı eski (anlaşılmıyor) o kadar. A bi şimdi ikincisi yani devletin (anlaşılmıyor) şişi yani burda diyor ki aile, ailenin devletin bir şeyi yani(anlaşılmıyor) öyle diğil mi? Ailede hani derler nasıl şey diyorsa yine diyorsa bana zaten o şekil yani, belli ne diyor

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (24:50) Aynen öyle doğrudur

Y5 BAYAN ŞAHIS: (24:52 – 27:06) Hocam şeyden biraz şimdi liberalizmde boğmaktan insanlarımızı yani (anlaşılmıyor) liberalizmde boğmaktan biraz oraya değinmek istiyorum. Mesela bir dizi başlıyor ve bakıyorsun o diziye yani gerçekten halka yönelik halkın değerlerine göre halkın sistemlerine veya şeyine ilerlemesine yönelik gidiyor, ilk başta öyle başlıyor sonra bir bakıyorsun dizi tamamen şey değiştirmiş, konuyu değiştirmiş ve tam şeye göre uyarlamış yani sistemin kendi çıkarlarına göre uyarlanmış, orda ne devleti eleştirel yaklaşıyor, ne sistemi eleştirel yaklaşıyor artık (anlaşılmıyor) orda öyle bir çarpışıyolar ki bu tür bütün mesela çıkar şeyci olaylarda bile onu kendi çıkarlarına göre döndürüyolar halka öyle bir empoze ediyolar ki sanki sistemin veya devlet bütün bunların dışındaymış ta yani bunlar sadece kendiliğinden olan hale geliyomuş sadece ya da kendiliğinden oluyomuş onlar çok dışındaymış sistemin hiç bir etkisi yokmuş gibi bunu böyle halka empoze ediyolar halkta bunu böyle algılıyo sanki işte yap bi buralarda böyle bi şeyler yapılıyo ama bütün bunlar devletin bilgisi dahilinde yapılıyo mesela bugün kürdistanda olan olaylara bakıldığı zaman devlet diyo ki işte 17.000 faili meçhul yani bu bunu bile kendi potasında eritiyo, halk şunu demiyo ya bu 17000 faili meçhul yapılırken devlet nerdeydi, yani burda sorgulatmıyo, sorgulatmama nedeni de kendi bu kendi bu söylüyor yani karşıt muhalif tarafların bile söylemesine imkan vermiyor, kendisi söylüyor işte 17000 faili meçhul var, hatta bunu sorgulamıyor, 17 faili meçhul nasıl olmuş 17000 insan 17000 köy 17 tane köy demek mesela bu kadar insan nasıl oradan kaldırıldı, bu kadar işkence nasıl yapıldı devlet gerçekten bu işi çok iyi beceriyo yani(anlaşılmıyor)

CİHAN DENİZ ZARAKOLU: (27:06 – 28:11) Aynen yani şu var örnekle devam edelim, mesela Amerika’da bi dönem kural derler polis ne olursa olsun filmin sonunda katili yakalamak zorundadır bu adı konmamış bi kuraldır çünki katili yakalamasa sistem zaafa uğramış gibi gözükecektir istediği kadar filmin o içinde zorluk yaşasın ne olursa olsun son saniyede mutlaka polis sireni duyulur, ve gelir polis katili yakalar. Bu çok çok en son doksanların ortasından sonra değişmiştir ne olursa olsun ikitane (anlaşılmıyor) Holywood’un adı konmamış kurallarından biridir. Bu tip şey vardır bizde de var aynı şekilde biçok mesela alternatif film gibi gözükür çok Amerikan veya Türk sinemasında da vardır, işte çok eleştiriyomuş gibi gözükür ama öyle bir sevgi figürü koyar ki o işte mutlaka devletin iyi yanını temsil etmektedir. Ve o adam sonunda ne o bu bütün zorlukları yener ve hatta bildiği baskılara göğüs gererek vesaire onun sonunda sistemin bir adamı olarak sistemi tekrar restore eder. Ve orda da şey olur buyur:


Yüklə 4,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   116   117   118   119   120   121   122   123   ...   278




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə