BÖLÜM 1: OSMANLI ORDUSU’NUN YAPISI VE TARİHSEL
GELİŞİMİ
Milat
öncesinden beri, tarih sahnesinde yerini almış ve birbirlerini izleyerek, irili ufaklı
birçok devlet ve imparatorluklar kurmuş bulunan Türklerin, hükümran oldukları
devirlerin, özellik ve koşullarına göre oluşturdukları orduları, tarih boyunca dünyanın
en güçlü ve savaşçı ordularından biri olmuştur. Türk tarihindeki en önemli devletlerden
biri olan Osmanlı Devleti, Anadolu Selçuklu Devletinin batı sınırlarında, Bizans
İmparatorluğu’na komşu olan bir uç beyliği olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Osmanlı
Devleti diğer Türk devletlerinin de olduğu gibi, askeri esaslar üzerine kurulmuş ve o
sayede genişlemiş bir imparatorluktu. Osmanlılarda uzun yıllar
ordu demek devlet
anlamına geliyordu. Bir yazar “Ordu devlettir, hükümet te onun vazifelerinden biridir.
Bir işgal kuvveti komutanı, işgal altındaki araziyi nasıl orduyla yönetirse, padişah da
ülkeyi orduyla yönetir” diyerek ordunun devlet mekanizmasındaki önemli rolünü
belirtmek istemiştir (TSK Tarihi, İdari ve Lojistik, 1995:4).
Osmanlı Devleti, kurulduğu tarihten itibaren yönünü batıya çevirmiş ve sürekli savaşlar
ve fetihlerle 600 yıl hüküm süren bir cihan imparatorluğu haline gelmiştir. Osmanlı
ordusu da, devletin kuruluşundan yıkılışına kadar imparatorluğun asli unsuru olmuş,
zaman zaman padişahların tahttan indirilmeleri ve yerine geçecek padişahların
belirlenmesinde de aktif rol oynamıştır.
Osmanlıların askeri teşkilatında, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memlüklülerin
etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Osmanlı Ordusu; Kapıkulu
askerleri, Eyalet askerleri ve
Donanma Kuvvetleri olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktaydı (Yücel ve
Sevim,1995:95).
Kapıkulu askerleri; yayalardan oluşan
Yeniçeriler, Cebeciler, Topçular, Top Arabacıları
ile Süvarilerden oluşan; sipah, silahdar,
sağ ulufeciler, sağ garipler, sol gariplerden
meydana gelmekteydi. Bu askerler, hükümdarın şahsına ait maaşlı merkez kuvvetleri
olup, padişah nerede olursa onunla birlikte hareket ederlerdi.
Eyalet askerleri ise başlıca topraklı veya timarlı sipahi denilen süvarilerle, yaya,
müsellem, azab (hafif piyade) ve Rumeli sınırlarında bulunan akıncılardan
8
oluşmaktaydı. Donanma hizmetinde de gemicilerle azaplar ve savaş zamanlarında da
timarlı sihapiler bulunurdu.
Osmanlı devletinin kuruluş döneminde devletin henüz küçük olması ve fetihler için
yeterli askeri bulunmaması nedeniyle ilk fetihlerinden itibaren Bizans İmparatorluğu ile
Balkanlarda hâkimiyetleri altına aldıkları despotluklardan ve prensliklerin
kuvvetlerinden de faydalanmayı düşünmüşlerdir. Bu nedenle yaptıkları antlaşmalarla
savaş zamanlarına özgü olmak üzere bunlardan belirli ölçüde asker almışlardır. Ayrıca
mecbur kaldıklarında Haçlı Ordularına karşı Anadolu beyliklerinden
de zaman zaman
yardımcı kuvvetler aldıkları görülmektedir (Uzunçarşılı, 1988a: 265-266).
1.1. Kapıkulu Ocakları
Osmanlı devletinin kuruluşu, ilk günlerinden itibaren askeri temel ve faaliyetlere
dayanmaktaydı. Askeri teşkilatın kudret ve kuvveti, diğer kurumların gelişmesinde
etkili olmuştur. Osmanlı padişahlarının teşkilatçılıktaki nitelikleri ve gayretleri de bu
gelişmede aynı surette etkiliydi.
Osman Bey döneminde henüz memleket küçüktü ve ordu,
aşiret kuvvetlerinden
meydana gelmekteydi. Aşiret kuvvetlerinin hepsi atlı olup sefer durumunda bütün eli
silah tutanlarda sefere katılmaya çağrılırdı. “Nefir-i am” denilen bu seferberlik
sistemine Orhan Bey döneminde de başvurulduğu görülmektedir. Osmanlı devletinin
hudutları genişledikçe, askeri teşkilatı da hem genişlemiş hem de çağın gereklerine göre
tadil edilmiştir. İkinci Osmanlı Padişahı Orhan Gazi, Osmanlı Ordusunun temelini
atarken atlı oymak kuvvetlerinin yerine, vezir Alâeddin Paşa ile Çandarlı Kara Halil’in
tavsiyeleriyle Türk geçlerinden oluşturulan biner kişilik yaya ve müsellem adlarında iki
sınıf piyade ve süvari kuvveti meydana getirmişti. I. Murat’ın ilk dönemlerinde ihtiyaca
göre bunların sayıları arttırılmış ve büyük başarılar kazanılmıştı.
Yaya ve Müsellemlere
savaş zamanlarında ikişer akça gündelik verilir, savaşa gitmedikleri zamanda ise
kendilerine gösterilen çiftlikleri ekip biçerler, buna karşılık devlet hazinesine
verecekleri vergiyi kendileri alırlardı. Yaya ve Müsellemler, XV. yy. ortalarına kadar
silahlı hizmetlerde bulunmuşlar, daha sonra Kapıkulu yaya ve süvarilerinin sayıları
9
artınca ordunun
geri hizmetlerinde nakliye, maden işletmeleri, kale yapımı, tersane gibi
işlerde kullanılmışlardır (TSK Tarihi, 3/1, 1964:195-210).
I. Murat döneminde ise artan faaliyetler nedeniyle maaşlı ve devamlı bir orduya
gereksinim iyice artmıştı. Padişah I.Murat tarafından Acemi Ocağının ve Yeniçeri
Ocağının kurulmasıyla Kapıkulu Ocaklarının da temeli atılmış oluyordu. Osmanlı
Ordusunun ilk daimi muvazzaf birliklerini oluşturan Kapıkulu teşkilatı yaya ve atlı olup
Selçuklular ve Memlüklülerdeki gibi hükümdarın özel birlikleri olarak görev
yapmışlardır. Daha sonraları Osmanlı Devletinin hudutları genişledikçe askeri teşkilatı
da hem genişletilmiş hem de çağın gereklerine göre ıslah edilmiştir. 15 ve 16. yüzyıla
geldiğimizde Kapıkulu Ocakları şu sınıflardan oluşmaktaydı; Acemiler, Yeniçeriler,
Cebeciler, Topçular, Top Arabacılar, Lağımcılar, Humbaracılar ve Kapıkulu Süvarileri
(Uzunçarşılı, 1988a:2-3)
Kapıkulu Ocaklarının çeşitli tarihlerdeki toplam mevcudu şöyledir (TSK Tarihi3/2,
1977:208);
Fatih Sultan Mehmet’in son dönemi (1481) = 20.000
II.Beyazit tahta çıktıktan sonra
= 30.000
Kanuni’nin son zamanlarında (1565)
= 48.316
1609 yılı itibariyle ise Kapıkulu ocaklarının ayrıntılı dökümü şu şekildedir;
Yeniçeriler
= 37.627
Kapıkulu Süvarileri =
20.867
Cebeciler = 5.720
Topçular = 1.552
Top Arabacılar = 684
Toplam = 66.460
10