266
değerlerin bilincinde olmaları ve bu değerleri devam
ettirmeleri için toplumsal aidiyet duygularının gelişti-
rildiği saptanmıştır. Bu bağlamda Görsel Sanatlar eği-
timinin kültürel mirasa sahip çıkmada, kimlik oluştur-
mada güçlü bir eğitsel araç olabileceği görülmüştür.
Due to reasons as gradually developing technology and
varied life styles as a result of urbanisation,globalising
world understanding; our traditions and customs that
are important in our cultural values are living the pro-
cess of extinction.
Six schools have joined the research from Ankara prov-
ince .The research have been conducted six teachers
and 120 students. The students’ age range who joined
the research are 7-18. The reaserch was announced to
visual arts teachers working in Ankara via Visual Arts
Education Sociaty (GÖRSED/ [VAES]).In the process
of doing lesson covering two weeks, verbal and visual
knowledge transfer about the subject was made for stu-
dents, students’ families and immediate surroundings
were communicated and provided information about the
subject. Depending on the base of valuntariness ,120
students made pictures depicting the subject of our
traditions and customs.
At the end of this research that has been done, stu-
dents, by focusing on the meanings of various tradition-
al behaviours,became aware of that these behaviours
have a meaning and a story. They became a part of their
culture, made a meaningful communication with their
families.The transfer of tradition and custom subject
has been provided for the posterity. As a result of this
those who saw the exhibition recognised the different
practises of traditions and customs.It was observed
that the students’ communication with their neigbor-
hoods reflected themselves and their work positively,
there occured a conscious perception in students. With
this research it was detected students were aware of
cultural values and their sense of social belonging was
improved to sustain these values.In this context it was
seen that visual arts education could be a powerful edu-
cational instrument for protecting the cultural heritage
and forming identity.
Giriş
Kültür kavramının çeşitli tanımlarına bakıldığında
bu kavramın ne denli geniş kapsamlı olduğu görülür.
Kültür, bir grup insan tarafından öğrenilen, paylaşılan,
nesilden nesile aktarılan değerler, inançlar, tutum ve
davranışlar, örf ve adetler olarak tanımlanmaktadır.
Başka bir tanımda ise kültürün doğanın yarattıklarına
karşılık insanın yarattığı her şey olduğu belirtilmektedir
(Güvenç,1996). Kültür, tarihsel bir olgudur ve insan faa-
liyetinin tüm özdeksel ve tinsel kazançlarını dile getirir
(Hançerlioğu, 1989, s. 232). TDK’ nun kültür tanımı ise
şöyledir; kültür, tarihsel, toplumsal gelişme süreci
içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile
bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanı-
lan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin
ölçüsünü gösteren araçların bütünüdür. Diğer bir ifade
ile bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce
ve sanat eserlerinin bütünüdür (TDK). Dolayısıyla; dil,
sanat, içtimai ve iktisadi hayat, halk inançları vs. hep
bir kültürün ortaya çıkardığı, şekillendirdiği ya da bir
kültürü var eden ve yaşatan unsurlar olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bunların toplamı kültürdür ve milletin
kimliğini oluşturmaktadır, kültür bir kimlik kazanmadır
(Kalafat, 2001, s. 90).
Çeltikçi’ye (2010) göre; kültürler, milletleri var olma
nedeni kılarlarken aynı zamanda kaynaştırıcı ve kenet-
leyici bir özelliğe de sahiptirler. Halk kültürü ise bunun
bir parçasıdır. Halk kültürü içerisinde gelenek, görenek,
adet dediğimiz davranış kalıplarının yer aldığı toplumun
yaşayış biçimidir. Bu kültürün oluşmasında, bireyin için-
de yaşadığı toplumun tarihi, sosyal yapısı, kültürel olay-
ları ve gelişen teknolojisi etkili olmaktadır (Çarıkçı,2012,
s.7). Tanımların birlikte getirdiği süreklilik, birikim,
aktarılma, değişebilirlik gibi nitelikler yanında, gelenek
- görenekler, inançlar, kurumlar ve dil gibi somut kültür
ürünleri de yer alır (San, 1982, s. 137).
Kültür geleneklerle devamlılık kazanır. Gelenekler,
toplumların geçmişten güç alarak gelişmesini, kuvvetli
bir kimlik kazanmasını ve geleceğine güvenle bakmasını
sağlar (Karaöz, 2011, s.3). Eski devirlerden itibaren ge-
lenek, kendisini sözlü kültüre adapte ederek, yaşama-
sını ve nesiller boyunca babadan oğula, dededen toruna
geçerek sürekliliğini korumasını bilmiştir. Gelenek,
kültürle ilişkisi düşünüldüğünde: “Geniş anlamıyla bir
nesilden ötekine geçirilebilen bilgi, tasarım, inanç, hayat
tarzı, dünya görüşü, davranış kalıpları ve maddî yönü ol-
mayan kültürdür” (Seyyar, 2007, s.336). Görenek ise, bir
şeyi görüle geldiği gibi gerekli ve uygun yapma yöntem-
lerini kapsar. Gelenek-görenek yaşanılan kültürle ilintili
olup, kültürün kopmaz bir parçasıdır.
Araştırmanın Önemi
Kültür, bir toplumun ürettiklerini güvence altında tutma-
yı başaran ve o toplumun geçmişi ile geleceği arasında
köprü olma özelliği gösteren yegâne olgu olarak dikkat
çekerken, kültürün, küreselliğin etki alanlarına en çok
maruz kalan bir kavram olduğu da ortaya çıkmaktadır.
Zaman zaman kolektif yaşam tarzı ve bilinci olarak
toplumsal yapı içinde söz konusu olabilecek kültürel
erozyonlar, geleceğin en tedirgin edici beklentilerinden
biri haline gelmekte, ülkelerin dirençlerini zayıflatan bir
yapı sergileyebilmektedir (Eker, 2004, s.123). Birey gele-
neksel diye tabir edilen eski yaşam şekilleri ile modern
diye tabir edilen yeni yaşam şekilleri arasında sıkışıp
kalmakta ve bu durum da onun kişisel ve sosyal birçok
çatışma yaşamasına neden olmaktadır. Bu bağlamda
“Geçmişten miras olarak kabul ettiğimiz düşünce şekil-