Türk halk edebiyatı prof, pertev naili boratav



Yüklə 4,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə69/75
tarix22.07.2018
ölçüsü4,33 Mb.
#58205
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   75

çelerde  bir  çeşit  inzibat  vazifesi  gören  tulumcular  ve  cin- 
askerleri  de  taklitlerle  halkı  eğlendirirlerdi;  bu  taklitlerde, 
az  da  olsa  «söz»  öğesi  vardı.  Öte  yandan,  orta-oyununun, 
bu  adla  anıldıktan  sonra  da,  bütün  bu  şenlik  oyuncuları­
nın  kişilerini  gösterilerine  kattıklarını  biliyoruz:  curcuna- 
bazlar,  ve  köçekler  gibi.  Türkler  arasında  epey  eski  bir 
tarihten  beri  canlı  aktörlerin  rol  aldığı  «söyleşmeli  oyun­
lar»,  yani  bir  çeşit  halk  tiyatrosunun  bulunduğuna  da  ta­
nık  olacak  belgeler  vardır;  bunların  en  eskisi  X ll’nci  yüz­
yıla  çıkar:  Bizanslı  Prenses  Anna  Komnena  kitabında,  ba­
bası  İmparatorun  hastalığını  taklit  eden  sahnelerle  Türk­
lerin  eğlendiklerini  bildirir;  bu  belki  de  taklitli,  söyleşmeli 
bir  oyundu.  Daha  sonra,  yine  bir  BizanslInın  eserinde  ve­
rilen  bilgilere  göre  l'inci  Bayezid'in  (1389  -  1402)  sara­
yında  taklitçi  oyuncular  varmış. 
XVI’ncı, 
hele  XVII'nci 
yüzyıldan  sonra  yerli  türk  kaynakları  da  bol  bol  taklitçi 
«mudhik»  ( =   güldürücü)  lerin  katıldığı  oyunlardan  söz 
ediyorlar.  Evliya  Çelebi,  çağının  on  iki  oyuncu  kolunu,  ve 
bunların  oynadığı  oyunları  sayıyor:  Keştiban  oyunu,  Ar­
navut  Kasım  taklidi,  Haraççı  taklidi,  Gümüş  arayıcı  tak­
lidi,  Yuvacı  taklidi,  Bahçe  taklidi,  Bahçivan  Gürcü  takli­
di,  Çingene  taklidi,  v.b.;  bunlardan  bir  tanesinin  konusu­
nu  özetlerken  verdiği  bilgiler,  onun  «taklid»  diye  adlan­
dırdığı  oyunlarda  «söyleşme»  lerin  yer  aldığına,  ve  ku­
ruluşlarının  da,  daha  sonraki  orta-oyunlarınınkine  yakın 
«dramati-k»  nitelikte  bulunduğuna  şüphe  bırakmıyor.
XIX'uncu  yüzyılın  başlarında 
orta-oyunu 
bugünkü 
biçimini  ve  niteliklerini 
kazanmağa  başlamış  olmalıdır. 
Il'nci  Mahmud  çağında  yazılmış  Enderûn  Tarihi’nde  1825’ 
te  Şehzade  Abdülmecid’i 
eğlendirmek  üzere  gösterilen 
bir  oyun  üzerine  verilen  ayrıntriı  bilgilerden  bunu  öğre­
niyoruz;  orada  Pişekâr,  Zenne  gibi  temel  tiplerle,  taklid­
lerden  «Türk»,  «Yahudi»  sayılıyor;  ayrıca  «pastal»  m  (ya­
ni,  Pişekâr'ın  elinde  tuttuğu  değneğin)  oyunun  bir  aracı
231


olarak  kullanıldığı,  curcunacıların  curcuna  teptikleri  söy­
leniyor.  Orta-oyunu  bu  yeni  biçimini,  yani  tam  anlamiyle 
«dramatik»  oyun  niteliğini  kazandıktan  sonra  da  oyuncu 
topluluklarının  «kol»  diye  adlandırılmasının  sürüp  gitme­
si  de  bu  sanattın,  kol  oyuncularının  söyleşmeli  gösteri­
lerinin  gelişmesiyle  meydana  çıktığına  tanık  değerinde 
bir  olgudur.
Orta-oyunu  adının  ilk  kullanıldığını 
bildiren  belge 
1834  yılında  Saliha  Sultan’ın  düğününü  anlatan  Sûrnâme- 
dir.  1836’da  Şehzade  Abdülmecid  ve  Abdülâziz'in  sün­
net  düğünlerini  anlatan  Sûrnâme'de  de  «klâsik»  Karagöz 
ve  orta-oyunu  dağarcıklarında  yer  alan  oyunların  adları 
sayılmıştır.
1839'dan  sonra 
orta-oyunu 
tiyatro  sahnesinde  de 
oynatılmış  olsa  gerek.  Almanca  bir  dergi  bu  yıllarda  Türk­
lerin  bir  tiyatroda  kendilerine  özgü  bir  oyun  gösterdik­
leri  haberini  yayınlarken  saydığı  ayrıntılar  bunun  bir  orta­
oyunu  olduğu  kanısını  verir.  1846’da  Kasparyan  adlı  bir 
Ermeni'nin  kurduğu  topluluk  da,  Beyoğlu’nda  bir  tiyat­
roda  orta-oyunu  göstermiş.
XIX’uncu  yüzyılın  sonlarında 
orta-oyunu  tulûatla 
kaynaşma  eğilimi  gösteriyor;  hem  orta-oyununda, 
hem 
tulûatta  oynayan  aktörler  beliriyor.  Bu  bakımdan  türk 
tulûat  tiyatrosunun  gelişmesinde  orta-oyununun  şüphesiz 
çok  etkisi  olmuştur;  ama  orta-oyununun  yozlaşması,  ve 
nihayet  ölüp  gitmesinde  de  tulûatın  rolü  büyüktür.  Her  iki 
tip  oyuna  karşı  ise  türk  edebiyatını  temsil  eden  ünlü  ya­
zarlar  (Namık  Kemal  v.b.  gibi)  cephe  almışlar,  metinli, 
Batı  tipi,  gerçekçi  tfyatroyu  savunmuşlardır.
Soru  9 6 :   Karagöz  ve  orta-oyununun  halk  anlatı 
geleneğiyle  ortak  yönleri  nelerdir?
Karagöz  ve  orta-oyunu  halk  anlatı  geleneğinden  çok 
şeyler  almıştır.
232


Mitoloji  ve  destan  öğeleri  çok  azdır  bu  oyunlarda; 
hele  orta-oyununun  yapısı  — yukarda  onu  karagözle  kar­
şılaştırırken  söylediğimiz  gibi—   bu  türlü  konulara  hiç  el­
verişli  değildir;  karagöze  ise  bu  konular,  ancak  komik 
etki  yapacak  şekilde  eğilip  bükülerek,  karikatürleştirile­
rek  sokulur.
Buna  karşılık  hikâyelerden,  masallardan  ve  fıkralar­
dan  pek  çok  motifler,  bazı  bazı  bütüniyle  konuları  aldık­
ları  olmuştur  bu  sanatların.  Yapılarına  en  uygun  anlatı 
çeşidi  meddah  hikâyeleri  olduğu  için,  en  rahatça  kullan­
dıkları  konu-lar  bunlardır:  Orta-oyunu  dağarcığında  Tay- 
yar-zâce,  Hançerli  Hanım  tipi  hikâyelere  rastlıyoruz.  Me­
tin  olarak  elimizde  çok  az  gereç  var.  Sadece  oyuntarın 
başlıklarından  bir  sonuca  varmak  güçtür;  çünkü  bir  tür­
den  bir  türe  uygulamalarda,  her  zaman  görüldüğü  üzere, 
eserlerin  adları 
değiştirilir; 
iki  tür  arasında 
alış-veriş 
herhalde  kesin  olarak  bilindiğinden  de  çoktur.  —   Aşk  hi­
kâyeleri  diye  adlandırdığımız  anlatı  türünden  konular  iş­
lenmiştir  karagözle  orta-oyununda  : 
Leylâ  ile  Mecnun, 
Ferhad  ile  Şirin,  Kerem  ile  Aslı,  Tahir  ile  Zühre,  v.b.  gibi. 
Bunlardan  da  çok  az  metin  kaldığından  etraflı  karşılaştır­
malar  yapılamıyor.  Bu  hikâyelerden,  Ferhad  ile  Şirin  gibi 
edebî  bir  kökene  çekanlar  da  karagöz  ve  orta-oyununa. 
halk  için  sadeleştirilmiş,  ve  epey  eski  bir  zamandan  beri 
kitap  haline  sokulmuş  anlatmalardan  geçmiştir. 
Bu  ko­
nuların  karagözle  orta-oyunu  dağarcıklarında  ta  eskiden 
beri  bulunup  bulunmadığını  bilmiyoruz;  bu  soruyu  cevap­
landıracak  tanık  yok  elimizde.
Anlatı  türiyle  karagöz  ve  orta-oyunu  arasındaki  ya­
kınlık  özellikle  bu  türlerin  belli  başlı  tipleri  karşılaştırı­
lınca  daha  çok  göze  çarpar.  Karagöz,  masalların,  fıkrala­
rın  ve  halk  hikâyelerinin  başlıca  kişileri  olan  tiplerin  bir 
bileşimi  gibidir;  fıkraların  Nasreddin  Hocasından,  Bek- 
taşisinden,  masalların  ve  hikâyelerin  Keloğlan  ve  Köse­
233


Yüklə 4,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə