TüRKİye boşanma nedenleri araştirmasi tbna 2014



Yüklə 2,08 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/89
tarix12.10.2018
ölçüsü2,08 Mb.
#73159
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   89

Cumhuriyet Tarihi Boyunca Boşanma Konusunda Yaşanan Hukuki Dönüşüm, Boşanma Sebepleri ve Boşanma Hizmetleri
31
doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar 
gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak boşanma davası 
açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe 
ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay 
geçmedikçe dava açılamaz.”
Eşlerden birinin ortak konuttan ayrılması haklı 
bir sebebe (örneğin askerlik hizmeti, öğrenim, 
hastalık, iş değişikliği, atama, mahkûmiyet vb) 
dayanıyorsa ona karşı terk nedeniyle boşanma 
davası açılamayacaktır (Dural, Öğüz ve Gümüş, 
2013: 112).
Şayet bir eş, diğer eşin şiddetine maruz kalarak evi 
terk etmek zorunda kalırsa evi terk etmekte haklı 
olduğundan ona karşı terk nedeniyle boşanma 
davası açılamaz, açılmışsa reddedilir. Buna karşılık 
evi terk etmek zorunda kalan eş, evde kalan eşine 
karşı terk nedeniyle dava açabilir. Zira 164. maddede 
de belirtildiği gibi “diğerini ortak konutu terk etmeye 
zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta 
dönmesini engelleyen eş de terk etmiş” sayılacaktır.
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma
Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesine göre: 
Eşlerden biri akıl hastası olup da ortak hayat diğer eş 
için çekilmez hale gelirse hastalığın geçmesine olanak 
bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit 
edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.”
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilmesi 
için gerekli olan koşullar; eşlerden birinin akıl 
hastası olması, hastalığının iyileşmesinin imkânsız 
olması ve ortak hayatın hastalık yüzünden diğer 
eş için çekilmez hale gelmiş olmasıdır. Evliliği 
çekilmez hale getirecek nitelikte bir akıl hastalığının 
bulunduğu ve iyileşmesinin mümkün olmadığının 
tıbbi olarak tespit edilmesi gerekmektedir (MK. 
m.145 b.3).
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması
MK. m.166 f.1 ve f.2’ye göre: “Evlilik birliği, ortak 
hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek 
derecede temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri 
boşanma davası açabilir. Fıkrada belirtilen hallerde, 
davacının kusuru daha ağırsa davalının açılan 
davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, 
hakkın kötüye kullanılması niteliğindeyse ve evlilik 
birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından 
korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya 
karar verilebilir.”
Açılan boşanma davalarının %90 gibi çok yüksek bir 
oranı “şiddetli geçimsizlik” olarak anılan bu boşanma 
nedenine dayanılarak açılmaktadır (ASAGEM, 
2008: 15). 
Madde hükmüne göre, hâkimin boşanmaya karar 
verebilmesi için iki koşulun gerçekleşmiş olması 
gerekir. Objektif koşul, evlilik birliğinin temelinden 
sarsılmış olması, sübjektif koşul ortak hayatın 
çekilmez hale gelmiş bulunmasıdır.
Çekilmezliğin mutlaka her iki eş için de sözkonusu 
olmasına gerek yoktur. Ortak hayatın eşlerden 
sadece biri için bile çekilmez olması yeterlidir 
(Dural, Öğüz ve Gümüş, 2013: 117). 
Bu genel ve nispi boşanma sebebine dayanarak 
dava açan eş, evliliğin çekilmez hale gelmesinde 
kusurluysa bu halde davalı eş, açılan boşanma 
talebine itiraz edebilir. Ancak davalı eşin itirazı, 
hakkın kötüye kullanılması niteliğindeyse ve 
evliliğin devamında eşler ve çocuklar açısından 
yarar kalmadığı tespit edilebiliyorsa hâkim yine de 
boşanmaya hükmedebilir (Akıntürk ve Karaman
2013: 266). 
Anlaşmalı boşanma
MK. m.166 f.3’e göre: “Evlilik en az bir yıl sürmüşse 
eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin 
davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden 
sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi 
için hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin 
serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın 
mali sonuçlarıyla çocukların durumu hususunda 
taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması 
şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini 
göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü 


TBNA2014
32
değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca 
da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde 
tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü 
uygulanmaz.”
Bu fıkrada eşlerin karşılıklı iradeleriyle anlaşarak 
boşanmaları düzenlenmektedir. Anlaşmalı 
boşanmanın da şartları özel olarak düzenlenmektedir. 
Hâkimin bu sebebe göre boşanmaya hükmedebilmesi 
için evliliğin en az bir yıl sürmüş olması, eşlerin 
boşanmak için mahkemeye birlikte başvurması veya 
bir eşin açtığı davanın diğerince kabul edilmiş olması, 
hâkimin tarafları mahkemede bizzat dinlemesi ve 
tarafların boşanmanın mali sonuçlarına ve çocukların 
durumuna ilişkin yapacakları protokolü onaylaması 
gerekmektedir. Bu şartların tamamı sağlanamadığı 
takdirde anlaşmalı boşanma olarak açılan dava 
çekişmeli boşanmaya dönebilecektir (Dural, Öğüz 
ve Gümüş, 2013: 120 - 122). 
Eşlerin boşanma konusunda anlaşmaları eşlere 
ve çocuklara psikolojik olarak en az zarar veren 
boşanma şekli olarak değerlendirilmektedir (Şıpka 
ve Gençcan, 2007). 
Fiili ayrılık (ortak hayatın yeniden 
kurulamaması)
Halk arasında “fiili ayrılık” olarak da isimlendi rilen 
ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebi, uzunca 
süre ayrı yaşayan ve bir türlü bir araya gelmeyen 
eşlerin boşanmalarını sağlamaya yöneliktir. 
MK. m.166 f.4’e göre: “Boşanma sebeplerinden 
herhangi biriyle açıl mış bulunan davanın reddine karar 
verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarih ten başlayarak 
üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak 
ha yat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden 
sarsılmış sayılır ve eşler den birinin istemi üzerine 
boşanmaya karar verilir.”
Fiili ayrılık sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi 
için aranan ilk koşul boşanma sebeplerinden 
herhangi biriyle daha önce açılmış olan davanın 
reddedilmiş olmasıdır. Hükmün lafzında açıkça 
davanın reddinden söz edilmesine rağmen Yargıtay 
kararlarında daha önce açılmış olan boşanma davası, 
davadan feragat ile sonuçlandığında da bu koşulun 
gerçekleştiği kabul edilmektedir. Bu kararlar öğretide 
eleştirilmektedir (Oğuzman ve Dural, 1994: 130; 
Dural, Öğüz ve Gümüş, 2013: 123). İkinci olarak, ret 
kararının kesinleşmesinden başlayarak üç yıl geçmiş 
ve bu sürede ortak hayatın yeniden kurulamamış 
olması aranmaktadır. Bu iki koşulun gerçekleşmiş 
olması durumunda, eşlerden her biri dava açarak 
boşanma talebinde bulunabilecektir. 
Daha önce açılan ve reddedilen davada kusurlu 
bulunan eşin, ortak hayatın kurulamadığı sebebine 
dayanarak boşanma davası açmasına engel yoktur 
(Dural, Öğüz ve Gümüş, 2013: 124). Ancak bu 
eş, açılan dava sonucunda boşanma dolayısıyla 
karşı tarafa maddi, manevi tazminat veya nafaka 
ödemekle yükümlü kılınabilir.
2.3.2.3. Aile Mahkemelerinde Boşanmaya İlişkin 
Yargılama Usulü 
Boşanma davalarında görevli mahkeme aile 
mahkemeleridir. Aile mahkemeleri, yeni Türk 
Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, 
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev 
ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’a dayanarak 
2003 yılında kurulmuştur. 4787 sayılı Kanun’un 
4. maddesi gereği Türk Medeni Kanunu’nun 
aile hukuku işlerine bakmaya yetkili olan ihtisas 
mahkemeleridir. 
81 ilde kurulmuş olan aile mahkemeleri Ocak 2015 
tarihi itibarıyla toplam 64 ilde etkin olarak hizmet 
vermektedir. Aile mahkemesinin olmadığı 17 
ildeyse (Ağrı, Amasya, Artvin, Bilecik, Bingöl, Bitlis, 
Çankırı, Gümüşhane, Hakkari, Kırklareli, Muş, Siirt, 
Sinop, Tunceli, Bayburt, Şırnak, Ardahan) boşanma 
davalarına asliye hukuk mahkemleri bakmaktadır 
(Adalet Bakanlığı, 2015).
Türkiye’de aile mahkemelerinde toplam 180 hâkim 
görev yapmaktadır. Her bir ilde ortalama 2 aile 
mahkemesi hâkimi bulunmaktadır. Hâkim sayısının 
en çok olduğu iller Ankara (19 hâkim), İstanbul ve 
İzmir’dir (16 hâkim). Toplam 30 ildeyse sadece 1 aile 
mahkemesi hâkimi mevcuttur (Adalet Bakanlığı, 
2015).


Yüklə 2,08 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə