Cumhuriyet Tarihi Boyunca Boşanma Konusunda
Yaşanan Hukuki Dönüşüm, Boşanma Sebepleri ve Boşanma Hizmetleri
27
sınırlıdır. Kanunda gösterilen boşanma sebepleri
şunlardır: Zina (madde 129); cana kast ve pek fena
muamele (madde 130); cürüm ve haysiyetsizlik
(madde 131), terk (madde 132); akıl hastalığı
(madde 133); imtizaçsızlık (madde 134). Ancak
bu sebeplerden biri bulunduğu takdirdedir ki
hâkimin hükmüyle boşanmak mümkün olabilir. Bu
sebeplerden başka sebeple boşanma davası açılamaz,
boşanmaya karar verilmez.
Boşanma sebepleri, özel boşanma sebepleri ve genel
boşanma sebepleri olarak iki gruba ayrılmaktadır.
Özel boşanma sebepleri, zina, cana kast ve pek
fena muamele, cürüm ve haysiyetsizlik, terk ve
akıl hastalığıdır. Genel boşanma sebepleri, evlilik
birliğinin sarsılması, eşlerin anlaşması
ve müşterek
hayatın yeniden kurulamamasıdır.
Boşanma sebepleri, ayrıca mutlak ve nispi boşanma
sebepleri olarak da ayrılmaktadır. Mutlak boşanma
sebeplerinde, boşanma sebebinin varlığının
mahkemede kanıtlanması yeterlidir. Hâkim ayrıca
ortak hayatın çekilmez hale gelip gelmediğini
araştırmakla yükümlü değildir (Feyzioğlu, 1979:
286).
Özel boşanma nedenlerinden zina, cana kast ve pek
fena muameleyle terk ve müşterek hayatın yeniden
kurulamaması sebepleri mutlak boşanma sebepleridir.
Bunlar dışında kalan özel boşanma sebeplerinden
cürüm ve haysiyetsizlikle akıl hastalığı hallerinde
bu olguların ispatı tek başına yeterli olmayıp hâkim
ayrıca bu olgular yüzünden ortak hayatın çekilmez
hale gelip gelmediğini araştırmakla yükümlüdür.
2.3.1.3. 3444 Sayılı ve 1988 Tarihli Kanun ile 743
Sayılı Türk Medeni Kanunu’na Eklenen Boşanma
Sebepleri
Yürürlükteki 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu
ile karşılaştırıldığında 743 sayılı Kanun’da sadece
anlaşmalı boşanma ve fiili ayrılık nedeniyle boşanma
sebeplerinin yer almadığı görülmektedir. Bu boşanma
sebepleri 743 sayılı Kanun’a, 3444 sayılı ve 1988 tarihli
bir kanunla yapılan değişiklik sonucu eklenmiştir.
3444 sayılı Kanun aracılığıyla 743 sayılı Türk
Medeni Kanunu’nun 134. maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“VI - Evlilik birliğinin sarsılması veya müşterek
hayatın yeniden kurulamaması.
Madde 134 - Evlilik birliği, müşterek hayatı
sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede
temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri boşanma
davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru
daha ağırsa davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır.
Bununla beraber bu itiraz hakkının kötüye kullanılması
niteliğindeyse ve evlilik birliğinin devamında davalı
ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yanar
kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüşse eşlerin birlikte başvurması
ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde
evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde
boşanma kararı verilebilmesi için hâkimin bizzat
tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına
kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçlarıyla
çocukların durumu hususunda taraflarca kabul
edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim,
tarafların ve çocukların menfaatlerini dikkate alarak bu
anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu
değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya
hükmolunur. Bu halde 150’nci maddenin (3) numaralı
bendindeki hüküm uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış
bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu
kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi
halinde her ne sebeple olursa olsun müşterek hayat
yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine
boşanmaya karar verilir.”
Bu değişiklikten önce eşlerin anlaşması boşanma
sebebi olarak kabul edilmemişti. Uygulamada eşler
genelde kanunda gösterilen boşanma sebebine
dayanarak buldukları tanıkların gerçeğe aykırı
beyanlarını mahkemede dinletip boşanmayı
gerçekleştiriyordu. Bu halde eşleri evli kalmaya
zorlamanın anlamsız olacağı düşüncesiyle 1988
yılında Medeni Kanun’un 134. maddesine
anlaşmalı boşanmaya ilişkin üçüncü fıkra eklendi
TBNA2014
28
(Oğuzman ve Dural, 1994: 127; Öztan, 1990:
111 - 137; Burcuoğlu, 1988: 110 - 127). Bir genel
boşanma sebebi niteliğindeki anlaşmalı
boşanmada
hâkimin ayrıca ortak hayatın çekilmez hale geldiğini
araştırmasına gerek yoktur. Bu boşanma sebebinde
hâkimin yükümlülüğü, tarafları bizzat dinlemek
ve boşanmaya ilişkin diğer koşullar üzerinde
anlaşmalarını sağlamaktır. Bu yönüyle anlaşmalı
boşanmanın da mutlak boşanma sebebi olduğu
görülmektedir.
Maddede yapılan diğer değişiklikse fiili ayrılık, diğer
adıyla müşterek hayatın yeniden kurulamaması
halinin boşanma sebebi olarak kabul edilmesidir. Bu
değişikliğin gerekçesine göre bir eşin kendi kusuruyla
evlilik birliğini sarsmış olmasına rağmen geçimsizliğe
dayanarak boşanma davası açamaması ve eşlerin
boşanma için anlaşmış olmalarının boşanma kararı
verilmesi için yeterli sayılmaması sebebiyle eşler
fiilen ayrı
yaşamakta, evlilik sadece hukuken devam
etmektedir. Eşlerin uzun süredir ayrı yaşamaları,
olayın tüm şartları dikkate alındığında evlilik
birliğinin devamında yarar kalmadığını gösteren
önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle her ne
sebeple olursa olsun önceden açılan boşanma davası
reddedilmiş ve bu ret kararının kesinleştiği tarihten
itibaren üç yıl geçmiş olmasına rağmen müşterek
hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi
üzerine boşanmaya karar verilebilecektir.
2.3.2. 4721 Sayılı Yeni Türk Medeni Kanunu ve
Boşanma Sebepleri
2.3.2.1. 4721 Sayılı Medeni Kanun’un Aile Huku-
ku Alanında Getirdiği Yenilikler
1926’dan 2002 yılına kadar yetmiş altı yıl yürürlükte
kalan 743 sayılı Türk Medeni Kanunu, 1
Ocak 2002
tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yeni Türk
Medeni Kanunu’nun 1028. maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.
Geçen süre içinde kanunun dili çok ağır
ve anlaşılmaz hale gelmiş, hükümlerin bazıları günün
ekonomik ve sosyal gereksinimlerine cevap vermekten
uzaklaşmıştır. 1950’li yıllardan itibaren medeni
kanunu yenileme çalışmaları başlamış, bu amaçla
çeşitli komisyonlar kurulmuş, ön tasarı ve tasarılar
hazırlanmıştır (Dural, Öğüz
ve Gümüş, 2013: 7 - 9).
1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’na,
1912 tarihli İsviçre Medeni Kanunu’ndan aktarılan
aile hukuku kuralları, yaklaşık yüz yıl öncesinin aile
modeli dikkate alınarak İsviçre’de kabul edilmişti. Bu
aile modelinde kadın ve erkeğin belirlenmiş rolleri
sözkonusuydu. Evin reisi kocaydı ve oturulacak
evin seçimi kocaya aitti. Ailenin giderlerini de koca
karşılamak zorundaydı, kadınaysa geleneksel ev
kadını rolü verilmişti, ayrıca kadının çalışması da
kocanın iznine tabiydi; çocukların velayeti her
ikisine ait olmakla birlikte son söz yine kocanındı.
Kadın erkek eşitliğini bozan bu hükümlerin bir
kısmı daha sonraki yıllarda anayasaya aykırılık
gerekçesiyle iptal edilmiş
1
veya
çeşitli kanunlarla
değiştirilmiştir. Yine de bu değişiklikler, kanun
önünde kadın erkek eşitliğini sağlamaya yeterli
olmamıştır. Ayrıca uluslararası sözleşmeler
çerçevesinde ve dünya genelinde kadın - erkek
eşitliğini toplumsal yaşamın her alanında
gerçekleştirme çabaları, bazı ülkelerin medeni
kanunlarını yenilemelerini zorunlu kılmıştı
(Gören, 1995: 39).
Yirminci yüzyıl başlarından itibaren bilim,
teknoloji ve sanayi alanında ortaya çıkan hızlı
gelişmeler özellikle batı toplumlarında büyük
sosyal değişimler meydana getirmiştir. Sosyal ve
ekonomik alandaki bu değişim ve gelişmeler, aile
içindeki rollerin de değişmesine neden olmuştur
(Ceylan, 2006: 17 - 19).
Sabit rollere dayalı aile anlayışından vazgeçilerek
evliliğin eşit haklara dayalı yaşam ortaklığı
olarak ele alınması ve mahkeme kararlarında
erkeğin evlilikteki ayrıcalıklı
ve üstün konumuna
son verilerek eşler arasında eşitliğin sağlanması
gelişmiş batı toplumlarında da çok zaman almıştır.
Bu konuda öncülüğü İskandinav ülkeleri yapmıştır.
Onları 1950’lerde Belçika ve Federal Almanya
izlemiş, sonrasında Fransa, Lüksemburg, Hollanda,
Avusturya, İtalya, İsviçre’nin de aralarında olduğu
1 Kadının çalışmasının kocanın iznine tabi olduğuna ilişkin 743
sayılı Medeni Kanun’un 159. maddesi, 02.07.1992 tarihli ve
21272 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin
29.11.1990 tarihli kararıyla Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik
kuralına aykırı sayılarak iptal edilmiştir.