Fəlsəfə tarixi
- 55 -
Leo Strauss’un Düşüncesinde Tarihi Ve Felsefi
Problem Olarak Sokrates
Ali Sertan Beşer
**
Giriş
Leo Strauss’un, 20. yüzyıl felsefesinin içinde bulunduğu krize yönelik
olarak yaptığı tespitlerinde modern bakış açısının bazı karakteristik özellik-
lerinin bu krize sebebiyet verdiğine değinmektedir. Strauss’a göre modern
bakış açısı özellikle rölativist, pozitivist ve tarihselci anlayışlar sebebiyle
felsefenin hakikî anlamının – ki bu anlam klasik felsefede bilgeliği arayış
olarak ele alınmaktaydı – ortadan kalkmasına neden olmuştur. Strauss, mo-
dern felsefenin içinde bulunduğu krizi aşmak için felsefenin hakikî anlamını
yeniden hatırlamamız gerektiğini belirterek bunun için de klasik felsefeye
özellikle Antik Yunan felsefesine dönülmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Kuşkusuz o, Antik Yunan filozofları dışında İslam filozoflarını da incele-
miştir. Biz bu yazıda onun, Antik Yunan felsefesine ve özellikle Sokrates’e
dönüşünü ele alacağız. Platon diyaloglarının en göze çarpan ve hakkında en
çok konuşulan karakteri bilindiği üzere Sokrates’tir. Ancak Sokrates’in doğ-
rudan bir eser yazmayıp farklı aktaranlar aracılığıyla öğrenilmesi onun
konumunu problemli bir hale getirmektedir. Bu sebeple “Sokrates prob-
**
Assist. Prof., Trakya University, Department of Humanities and Social Sciences..
Fəlsəfə tarixi
- 57 -
tes’in farklılıklar göstermesi dikkat çekicidir. Erken dönem Platon diyalog-
larının Sokrates’i daha doğru resmettiğine dair bir eğilim olduğunun altını
çizmekle beraber Platon’un, Sokrates’in yaklaşımını yeniden yarattığını dü-
şünenler de bulunmaktadır.
1
Tarihî Sokrates’in gerçek kimliği hakkındaki tartışmaların çözümsüz
olduğu söylenebilir. Ancak Sokrates’in “ironi”
2
metodu (Socratic Elenchus)
genel olarak kabul görmektedir. Bu metotla Sokrates öncellikle tartışmaya
girdiği kişinin iddiasını alır (örneğin p önermesi olarak), tartışmanın sonun-
da bu iddianın doğru olmadığını, karşıt iddianın (değil p önermesi)
doğru ol-
duğunu göstermeye çalışır. Ancak Sokrates’in genel olarak “tek bildiğim
şey hiçbir şey bilmediğimdir” düşüncesini belirtip insanları belli bir doğruya
yönlendirmesi onun hem en önemli paradoksu hem de en büyük ironisini
oluşturmaktadır. Sokrates’in neden doğrudan konuşmayıp üstü kapalı ya da
ironik tarzda konuştuğu önemli bir sorudur. Dahası Sokrates’in tartışmaları-
nı sunan Platon’un bunu diyalog formunda tercih etmesi de ayrı bir olgu o-
lup tartışma konusudur. Bir tarafta doğrudan konuşmayan Platon ile diğer
tarafta ironi yöntemini seçip doğrudan konuşmayan Sokrates’in bu “üstü
kapalılık” durumu bilinçli bir tercihi mi yansıtmaktadır? Eğer bilinçli bir
tercihi yansıtıyorsa, bunun nedeni nedir? Diğer taraftan, Aristofanes, bam-
başka bir Sokrates portresi çizerken, Ksenofon ise Platon’a yakın bir resim
sunmaktadır. O halde bunlardan hangisi gerçek Sokrates’i yansıtmaktadır?
Sokrates probleminin bu ve benzeri önemli sorularını Strauss’un nasıl yanıt-
1
Graham, ara dönem diyaloglarındaki Sokrates’in, Platon’un sözcülüğünü yaptığına
dair yaygın bir kanaat olduğunu belirtip erken dönem diyalogların tarihî Sokrates’i gerçek
anlamda yansıttığını ifade etmektedir; bkz. Graham, “Socrates and Plato”, s. 141. Diğer
taraftan Gregory Vlastos ise Platon’un tarihî Sokrates metodunu ve öğretilerini erken
diyaloglarda yeniden oluşturduğunu düşünmektedir; bkz. Gregory Vlastos, “The Socratic
Elenchus”,
The Journal Of Philosophy, c. 79, S. 11, s. 711.
2
David Wolfsdorf’a göre “ironi” (eirôneia) kelimesi genel olarak “aldatma”, “ikiyüzlü-
lük” gibi anlamlara gelirken, Sokratik ironi ise “gerçeği gizlemek”, “ikiyüzlülük” gibi an-
lamları içerirken “aldatma” anlamına gelmemektedir. İroni kelimesi Latince “yronye” ola-
rak İngilizceye 1502 yılında geçmiş ancak 18. Yüzyılın başlarına kadar “ezoterik” ve teknik
bir kavram olarak görülmüştür. İroninin sözlü (verbal) ve durumsal (situational) olarak iki
çeşidi
olduğunu belirten Wolfsdorf, Sokrates’in nadiren sözlü ironik olduğunu yani Platon’-
un Sokrates’ini samimi olarak yansıttığını iddia etmektedir; bkz. David Wolfsdorf, “The
Irony of Socrates”,
The Journal of Aesthetics and Art Criticism, c. 65, S. 2, s. 175-176.