GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
41
Aşıklar Allah’ı seven. Maşuk sevilen, aşık sevendir.
Aşıkların miracı neymiş?
Allah aşkı, Allah sevgisi, Resulullah sevgisi, Meşayih sevgisi.
Çünkü Allah ancak Resulullahla seviliyor, Resulullah da
Evliyaullahla seviliyor.
Bu da Allah’ın emirleri. Cenabı Hak “Habibim seni seven beni
sever, seni sevmeyen beni sevemez
8
” buyuruyor.
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl
Muhabbet Allah sevgisi, Allah sevgisinden Peygamber efendimiz
var oldu, meydana geldi.
Peygamberi tanımayan, bilmeyen, sevmeyende Allah sevgisi
olamaz, onda muhabbet hasıl olmaz.
Cenabı Hak “Habibim seni seven beni sever, seni sevmeyen beni
sevemez” buyuruyor.
Hatta;
“Seni bilen beni bilir, seni bilmeyen beni bilemez,
Seni bulan beni bulur, seni bulamayan beni bulamaz,
Seni gören beni görür, seni göremeyen beni göremez
Kulum beni sev, sevdiklerimi sev, kullarıma sevdir”.
Bu kul kim?
Evliyaullahtır.
Onun için demek ki;
Allah aşkıdır insanlara miraç yaptıran.
8 Al-i İmran 3:31
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
42
Allah aşkıdır insanları noksan sıfatlarından kurtaran.
Allah aşkıdır bütün insanları safileştiren, olgunlaştıran, pişiren.
Allah aşkıdır bütün ahlak-ı hamideleri gösteren, ahlak-ı zemimeleri
yok eden, bitiren.
Hele Allah aşkıdır insanların anasırı zıddiyetini değiştiren.
İnsanlar zikirle, fikirle, ibadetlerle kendilerini hayvani sıfattan
beşeri sıfata geçiriyor, kendilerini hayvani sıfatlardan kurtarıyorlar.
Fakat beşeri sıfattan meleki sıfata zikir, fikir, ibadetle geçilmiyor.
Zikr ü fikr ile ibâdetle varılmaz bu yola
Hizmetinde dâim ol şeyhin rızâsını dile
Hubb-ı lillah âşık ol gönlüne girmeklik ile
Sen seni mahv eylemektir "lâ"yı "illâ"dan garaz
Hubbılillah geçiyor, demek ki meşayihi olmayan bir kimse, hiç bir
amelini Hubbılillah-Allah (sevgisi) için işleyemez. Muhakkak ki o
ameline onun nefsi parmak atar, el atar.
Ama meşayihi olan bir kimsenin asla ve asla nefsi el atamaz. O
amelini Allah için işler.
Onun için kelamlar bunu ifade ediyor. Ama anlamayanlara bu
kelamlar ne kadar muhalif geliyor. Hangi kelam?
“Hasenet’ül ebrar, seyyiet’ül mukarrebîn”
Hasene ne? Sevap.
Ebrar ne? Sevap işleyen.
Seyyie ne? Günah.
Mukarrebîn ne? İşlediği ibadetleri günah sayan zevat.
Mukarrebîn de bir kul, Ebrar da bir kul. Ebrar ibadet ediyor, sevap
kazanayım diye işliyor.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
43
Mukarrebîn o ibadetten günahtır diye kaçıyor. Bakın şimdi ne
kadar ters, ne kadar yanlış anlaşılıyor. Halbuki bu böyle değil
efendim.
Ebrar ameli işliyor, ameli alıp, sarılıyor, kabulleniyor.
Mukarrebîn bu ameli işliyor, ama niye bu ameli kabullenmiyor?
Ebrar, bu ameli ben yaptım, kulluğumu yaptım, sevabını kazandım,
cenneti kazandım, diyor.
Fakat mukarrebîn öyle değil, ben kulluğumu yapamadım. Allah’ın
azabından, gadabından, elinden, kurtaramadım. Yapıyor da,
yapamadım diyor. Kendinde öyle bir nedamet, bir düşkünlük var.
Kendisini aşağı, kusurlu, günahkar görmek var, yapamadım diyor.
Allah’a makbul olan amel de budur. Çünkü Peygamber efendimiz
Miraç yaptığı zaman Cenabı Hak sordu;
“Ya habibim bana ne hediye getirdin?”
“Ya Rabbi sen ihtaç, muhtaç değilsin, sen ganisin, senin
hazinelerin dolu, ihtaç benim, muhtaç benim, ben fakirliğimle sana
geldim.”
Cenabı Hak “Sen bana çok kıymetli ve makbul olan bir hediye
getirdin” diyor.
“Hasenetü’l- ebrar, seyyietül mukarrebîn” buyuruyorlar.
Ebrarların sevap diye işlediklerinden mukarrebînler kaçarlar.
Ebrarlar namaz kıldı, mukarrebînler kılmadı mı? Ebrar oruç tuttu,
ibadet yaptı, hasenat yaptı, mukarrebînler bunları yapmadı mı?
Ebrarlar hasenatı yaptım, kazandım diyor. Mukkarebîn yapamadım
diyor ve kendisinde bir nedamet ve bir ahu enin var.
Allah’ın indinde de bunu ancak aşk yapıyor. Bu insanları amel
varlığından geçiren, kurtaran aşktır. Aşk olmazsa amel varlığından
insan kendisini kurtaramaz.
İradesi var, bu ameli yapıyor.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
44
Niye yapıyor bu ameli?
Bir maksat bir gaye için yapıyor. Cenabı Hakkın emri, bu haktır.
Fakat mukarrebîn bunu yaptığı halde, hakkiyle yapamadım diyor.
Tarikatın kârı kemali mahviyettir, yokluktur.
Çok çektim ise iftirâk
Kalmadı gönlümde merâk
Biz şimdi zannediyoruz ki bizim ayrılığımız amenna ve sadakna:
Cenabı Hak kitabı Kur’anı Kerimde “Kalü inna lillahi ve inna
ileyhi raciün” buyuruyor. “Allah’tan geldik bu dünyaya, yine
Allah’a döneceğiz
9
”
Ama sadece dünyaya gelişimiz mi ayrılığımız?
Hayır bu değil, ancak dünyaya gelişimizle varlığımız meydana
çıktı, bildik. Varlığımız vardı da bilinmiyordu.
Ne zamandan vardı varlığımız? İlmi ezeliden. İlmi ezelide Cenabı
Hakkın ruhları halk etti ve “elestü bi rabbiküm” fermanıyla “ben
sizin rabbiniz değil miyim
10
?” diye bir emri var.
Kime? Cesetlere değil, ruhlara.
Cenabı Hak ruhu ne zaman halk etmiş? Bilmiyoruz.
Nerede kalmış bu ruh? Çok alemler, dolanıp gelmiş.
Dolaştım âhiri bu hâna geldim
Bu hâna, dünyaya geldim. Bir de buyuruyor ki,
Kalemden şak olup seyrâne geldim
Bulut yağmur olup ekvâne geldim
Kalemden şak olunca, seyrana gezmeye çıktı. Kalemden ayrıldı.
Cenabı Hak en evvel Peygamber efendimizin ruhunu halk etti.
9 Bakara 2:156
10 Araf 7:172
Dostları ilə paylaş: |