35
önemini ve acı çekme ile yeniden doğuş döngüsünden kendini nasıl kurtaracağını
öğretmektedir.
Vişnu sekizinci bedenlenmesini Mathura şehrinin kötü kralı Kansa’ya karşı
savaşmak üzere Krişna olarak gerçekleştirir. Göksel ermiş Narada’nın
kötü kral
Kansa’ya kendisini öldürecek kişinin Vasudeva-Devaki çiftinin sekizinci oğulları
olacağını haber vermesiyle başlayan doğum hikayesi, Kansa’nın Vasudeva ve karısı
Devaki’yi saraya hapsederek doğan her bir çocuklarını öldürmesiyle devam eder. Doğan
ilk altı çocuk Kansa tarafından öldürülünce, yedinci çocuk doğmadan önce uyku
tanrıçası Nidra tarafından Vasudeva’nın diğer karısı Rohini’nin rahmine geçirilerek
kurtarılır. Sekizinci çocuk Krişna ise Vasudeva’nın, doğumdan hemen sonra onu çoban
Nanda ve karısı Yaşoda’nın aynı anda doğan kızları ile değiştirmesiyle ölümden
kurtulur. Bir çoban çocuğu olarak büyüyen Krişna, henüz
süt emdiği dönemde bile çok
güçlüdür ve çeşitli mucizeler gösterir. Vridavan’da yaşayan Krişna, çoban kızlarla dans
eder, şarkı söyler, flüt çalar. Pek çok çoban kızı kendisine aşıktır. Baş sevgilisi
Radha’dır. Çocukluğundan itibaren pek çok ifriti öldürür. Hakkında pek çok efsane
olmakla birlikte en önemlileri İndra ile olan çekişmeleridir.
Korhan Kaya’nın iddiasına göre, Krişna’nın İndra ile olan çekişmesi sınıf
çatışmasının bir yansıması olarak görülebilir. Zira İndra beyaz Ari toplumun savaşçı ve
büyük tanrısıdır ve egemen sınıfı temsil etmektedir. Oysa Krişna siyah derili bir Hint
yerlisidir ve ona atfedilen bu hikaye de kara derili yerlilerle beyaz derili egemen sınıf
arasındaki mücadelenin öyküsüdür
140
.
Govardhana efsanesinde, Krişna’nın kendisine tapınan halkı caydırmasına
içerleyen İndra’nın felaketler yağdırması ve Krişna’nın bu felaketleri engellemesi konu
edilir. Bu efsanede Krişna, halkını kendilerine bir faydası olmayan, başkalarına
ait bir
tanrıya tapınmamaları hususunda yönlendirerek üretim ilişkilerinin bir sonucu olan
tapınma biçimini açıklamaktadır
141
.
Krişna’nın asıl hikayesi sayılabilecek olan mit, onun bazen bir guru bazen
sadece savaş isteyen bir tanrı profili çizmesidir. Bhagavad-Gita’daki bu efsanede ise
kuzenleri tarafından hakları yenilen Pandava kardeşlerin, kaybettiklerini geri almak için
140
Kaya, “Önsöz”, s. 19
141
Kaya, “Önsöz”, s. 19
36
girdikleri mücadele anlatılmaktadır. Efsanenin teması,
savaş başlamadan önce, orduların
arasında gezinen Arjuna’nın iki tarafta da akrabalarını görerek savaşmak istememesi
üzerine, arabacısı ve dostu olan Krişna devreye girerek ona neden savaşması gerektiğini
anlatması etrafında gelişmektedir.
Savaştan önce Arjuna, düşmanlarının kendi akrabaları olması nedeniyle
savaşmak hususunda duraksar. Savaşmayı istemeyen Arjuna’ya Krişna’nın cevabı bir
öğretiler serisi şeklinde gelmektedir. Ona cisimleşmiş öz varlık veya ruhun savaşta
ölmeyeceğini, ruhun yok edilemeyeceğini ancak yeni bir bedene geçeceğini, dolayısıyla
bu savaşta ölenlerin aslında ölüler olmadıklarını, hiçbir insânîn gerçek tabiatının
öldürülemeyeceğini anlatır. Kılık değiştirmiş olmakla birlikte aslında üstü tanrı olan
Krişna, öz varlığın seyahatini ve öz varlığın kurtuluşuna giden yolları açıklayarak
Arjuna’ya öğütler veren bir guru konumundadır. Ona, savaşçılar sınıfının bir üyesi
olarak toplumsal ve dinsel görevlerini hatırlatır; karma yoga disiplinini anlatır.
Destanda Krişna, bir yandan her şeyin olağan seyrinde devam etmesine
çalışırken, diğer taraftan da bazı olaylara müdahale ederek etken rol oynamıştır.
Örneğin, Pandava kardeşlerin en büyüğü olan Yudhişitra’nın kuzeni Dursadhana ile
tavla oyununda müdahale edeceğini bildiği amca Bişma’ya
hiçbir şekilde müdahale
etmemesi gerektiğini söyleyerek aslında büyük bir savaşın tohumlarının atılmasına
neden olmuştur. Bu hikayede Krişna, savaş isteyen bir tanrı profili çizmektedir.
Savaşmak ya da savaşmamak şeklinde iki alternatif yoktur. Tek alternatif savaşmaktır.
Arjuna’ya öğütlerinde daima savaşı ön plana çıkarır.
Genel olarak Krişna’nın tanrı olduğu bilinmekle birlikte, insan muamelesi de
görmektedir. Normal bir insan gibi Arjuna ile dostane sohbetler yapmakta, onunla
kadınlardan, silahlardan konuşmakta; öte yandan bir guru gibi Arjuna’ya sürekli öğütler
vermektedir. Onu
savaş için cesaretlendirmekte, ancak kendisi savaşmamaktadır. Öte
taraftan sürekli göz önündeki kahraman da o değildir. Ana karakterler Pandava
kardeşler ve onların düşmanlarıdır.
Krişna, Rabbin bilgisini açıklamaya yedinci bölümden itibaren başlar. Pratik
bilgi ve deneyimin teoriden daha derin olduğunu, herkesin Rabbi bilemeyeceğini, belki
binde birlik bir oranın gerçeğin bilgisine sahip olabileceğini, onun sadece bir kısmının
görülür dünyanın elementlerinde fark edilebileceğini, üstün tabiatı olan yaşamın bütün
37
varlıkların kaynağı olduğunu, evrendeki her şeyin incilerin bir boncukta dizilişi gibi
onda dizildiğini, ondan başka çıkış olmadığını ve sadece bilge insânîn Rab Vasudeva’yı
bilebileceğini Arjuna’ya anlatır. Parrinder, burada Krişna’nın
bir ahlak öğreticisi olduğu
yorumunu yaparken; bazılarının ise Krişna’nın sadece bir ahlak öğreticisiymiş gibi
göründüğünü iddia ettiklerini belirtmektedir
142
.
Nihayetinde avatara inancını açıklayan meşhur ifade gelir. Krişna
doğmamasına ve kendisi sonsuz olmasına rağmen, gizemli gücü onu varlık içine
sokmuştur. Ve gelişinin nedeni düzeni devam ettirmek olarak açıklanır:
“Ne zaman
yolum tıkanır, kapanırsa, sapıtanlar azıtanlar çoğalırsa, kimse yola girmez, yolu
bulamazsa, ben de kendimi işte böyle gösteririm
143
.”
Bu döngüsel yaratım ve son, burada planlanmıştır. Dünyanın başlangıcında
bütün varlıklar ortaya çıkar. Sonunda ise hepsi tanrıyla bir olurlar:
“…dünyanın sonu geldiğinde, bütün varlıklar benim doğama
erişerek bir olurlar; kalpa başlangıcı geldiğinde ise ben onları tekrar ortaya
çıkarırım. Onları kendi doğamda tuttuktan sonra tekrar tekrar yaratırım; bu
çok sayıdaki varlığın hepsi de kendi karakterlerinin yönlendirmesiyle özgür
kalırlar
144
”.
Krişna’nın, kendisi işin başında bulunmadığı takdirde dünyadaki hiçbir şeyin
sağlam kalmayacağı
145
yönündeki ifadelerinin, İncil’deki ‘babam hala çalışıyor
146
’
ifadesiyle benzeştiğini dile getiren Parrinder, avatara doktrinin, tanrının iş başında
olduğunu gösterdiğini ve Arjuna’nın eylemini haklı çıkararak, bir savaşçı ve hükümdar
için bunun bir din kuralı olduğuna işaret
ettiğini belirtmektedir
147
. Dasgupta’nın,
“insânîn tanrıyla ilişkisi ve tanrının tabiatı ve varlığı hakkında en eski ve en derin
davranışlara Gita’da rastlanabileceği” şeklindeki ifadesinden hareketle Gita’da,
Krişna’nın tanrısal doğumunu ve eylemlerini bilen kişinin bedenini ölüme terkettiğinde
tekrar doğmayacağına, Rabbe gideceğine dair dizelerin yeniden doğuş döngüsünden
kurtuluşu Krişna’ya düşkünlüğün sonucu olarak açıklamaktadır. Çünkü
“benimle
142
Parrinder, a.g.e., s. 38
143
Bhagavad-Gita, 4:7, 8
144
Bhagavad-Gita, 9:7, 8
145
Bhagavad-Gita, 3:24
146
Yuhanna, 5:17
147
Parrinder, a.g.e., s. 37