326
rimizin sözünü kese kese herkes sadece kendinden, kendi
yaz macera-
larından konuşmaya çalışıyordu.
-Ben ise…
-Beni dinle…
-Yok e… Biliyor musun ne güzel kızlar var orada?
-Karardım, öyle karardım ki daha yeni geçiyor.
Peki, ben neden konuşacaktım? Bir tek bendim susan. Bunun da
bir sebebi vardı. Öylece onu bunu dinliyordum. Okulun bahçesinden uzun
bir müddet dağılmak bilmedik.
Ben telaş içinde eylülün ilk ders gününün bitmesinden sonra
bekledim ki yine geçen yılki tatsız şakalar,“şairim çünkü görevim budur…
Ödül alıyorum” gibi sataşmalar… Bunu Arif uydurmuştu ve her defasında
edebiyat hariç bazı derslerden, mesela matematikten, geometriden, kimya-
dan hiç de objektif olmadan, aldığım zavallı üçlerle, dörtlerle (elbette ki
bunlar benim edebi uğurlarımın okul tarafından bir tür cevabı idi) benim
arkamdan alay ediyordu. Yani şairliğinin karşılığında diğer derslerde sana
gösterilen hoşgörüyü sanki anlamıyoruz, eşek değiliz ya ekmeği de
ağzımızla yiyoruz.
Gariptir ki bu defa hiçbir laubalilik, şaka olmadı. Sanki sözleş-
mişlerdi. Aksine hepsi, Arif’in kendisi de bana nedense tuhaf bir bakışla
baktılar, bakışlarında bir içtenlik vardı.
Not: Ben bunu ne olursa olsun söylemeliyim, şimdi
söylüyorum. Şiir yazmak benim için çok kolay. Kafiyeyi biliyorsan,
ritmi tutturduysan gerisi kolaydır. Okulun yıl dönümüne de çokça
şiir yazmıştım. Bu yaz ilk defa hastanede yattım. Boş vakit çoktu.
Muayeneler neredeyse günde bir-bir buçuk saati alıyordu, sonra ne
kadar boş vakit istiyorsan.
Serin ama küçük odada tektim, gün içinde yanımda daima
biri olurdu, annem ve babam, hısım akraba. Ama akşama doğru tek
kalırdım. Böyle yalnız kaldığım akşamların birinde nasıl olduysa okul
kendi kendini aklıma getirdi. Başladım ki ne başladım, mısra
mısranın ardınca geldi, pencereye vurulan dört milin her biri gibi
dört bir taraftan dayandılar birbirlerinin yanına, ortalarından ancak
küçük bir kuş uçup geçebilirdi, o da hastane bahçesindeki ağacın
dalındaydı, nereden gelip düşecekti o çelimsiz kuşcağız hastanenin bu
küçük odasına.”
***
327
…İlk defa gece istediğim bir rüya gördüm. Hastanede yattığım
müddetçe buranın bana yararı bu oldu, artık kendimi alıştırdım buna, yani
istediğim rüyayı görmeye. Öyle diyebilirim ki, sipariş gibiydi, hangi
rüyayı, hangi konuda istiyorsam kendi kendime sipariş ediyordum (elbette
ki hususi usulü vardı bunun). En çok sevdiğim rüya ise yüzmeyle ilgiliydi.
Ne yaparsam yapayım yüzmeyi bir türlü öğrenemiyordum. Bizim
aramızda asıl yüzücü İlkin’dir. Saatlerce yüzebilir; ilginçtir. Ben ise yüz-
meyi beceremiyorum, gerçeği söylemek gerekirse. Ama rüyada… Süratle,
el-kolumu geniş ata ata, az daha bütün denizi kucaklayacakmışım gibi her
gece ne zaman, ne kadar istiyorsam yüzdükçe yüzüyorum. Bu çok keyif
veriyor.’(Musaoğlu 2010: 81-83).
Yuxarıda hәm qaynaq, hәm dә hәdәf mәtnlәrdәn gәtirilәn digәr
parçalarda türk әdәbi dillәri arası dil-danışıq eyniliklәri, fәrqliliklәri, vari-
antları әsasında ayrı-ayrı qrammatik, sintaktik, leksik vә frazeoloji özәllik-
lәrdәn bәhs edildi. Ancaq qaynaq vә hәdәf mәtnlәrdә dә tәsadüf edilәn
fonetik fәrqliliklәrә toxunulmadı. Eyniliklәrdә tәsadüf edilәn әn önәmli
fonetik fәrqlәrdәn biri Azәrbaycan türkcәsindә bir çox türk mәnşәli leksik
vahiddә vә ya artıq dilimizdә vәtәndaşlıq hüququ qazanmış sözdә açıq ‘ə’
sәsinin işlәnilmәsidir. Türkiyә türkcәsindә isә uyğun sözlәrdә sözügedәn
açıq ‘ə’ sәsinin yerindә ya açıq ‘a’, ya da yarı qapalı ‘e’ sәsi özünü
göstәrir. Yuxarıda gәtirilәn qaynaq vә hәdәf mәtn parçalarında yer tutan
uyğun sözlәrdә dә sözügedәn fonetik fәrqlilik asanlıqla müşahidә olunur.
Mәsәlәn: dәrs//ders, tәtil//tatil, tәnәffüs//teneffüs, nә qәdәr//ne kadar,
gözәl//güzel, vә//ve, dәfә//defa, әdәbiyyat//edebiyat, bәzi//bezi, gәldi//geldi,
pәncәrә//pencere, mәn//ben, eşşәk//eşek, xәstәxana//hastane vә s.
Azәrbaycan türkcәsi vә Türkiyә türkcәsinin fonetikası arasında
sözügedәn fәrqliliyin ortaya çıxmasının sәbәblәrindәn birisini incәlik vә
qalınlığa, cingiltililik vә karlığa görә müәyyәnlәşdirilәn fonetik mәxrәc-
lәrdәki sait-samit ahәngi tәşkil edir. Belә ki, Azәrbaycan vә Türkiyә türk-
cәlәrindәki bәzi sözlәrdә açıq ‘ә’ saitinin ‘q’ vә ‘k’ cingiltili vә kar samit-
lәrlә heca tәşkil edәrkәn yaratdığı fonetik ahәng sözügedәn fonetik fәrqli-
liyin ortaya çıxmasına yol açır. Yuxarıda göstәrilәn bәzi örnәklәrә, Azәr-
baycan vә Türkiyә türkcәlәrindәn gәtirilәn digәr leksikoqrafik faktorlara
diqqәt edildikdә, göstәrilәn dil-danışıq hadisәsi uyğun kәlmәlәrin tәlәffü-
zündә asanlıqla müşahidә edilir. Mәsәlәn, nә qәdәr//ne kadar, qәlәm//ka-
lem, qәnәd//kanat, Əkrәm//Ekrem kimi örnәklәrә diqqәt yetirәk. O zaman
nәyi müşahidә edirik? Müşahidә edirik ki, Azәrbaycan türkcәsindә ‘ə’ sәsi