86 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Yõl geçince iki bayram dolanõr (319/3)
Öyleyse kelimenin anlamõ “devr etmek, dönmek” olmalõydõ.
404- “Don” kelimesine IV. anlam olarak “atlarõn rengi için kullanõlan bir i-
fade” denilmiş. Yine biz Sakaoğlu’nun gönderdiği dizelere mürâcaat edelim:
Altõ arab atlõ hem mavi donlu
Serdarlar
serdarõ tepesi tuğlu (442/2)
…
Dizedeki “mavi donlu” sõfatõ ata ait değildir. Mavi elbiseler içinde olan ser-
darlar serdarõ hükümdardõr. “Don” burada “elbise” anlamõndadõr.
405- “Dört köşe”ye verilen anlam da olmamõş. Yazarõn dediği gibi “çok de-
ğişik ülkeler” olarak değil “her taraf” şeklinde manalandõrõlmasõ gerekirdi.
406- “Döşe vur-” da yazarõn, “üste süslü giyecekler giyinmek” şeklinde ver-
diği anlam gibi değil “göğsünü örtmek” olarak manalandõrõlmalõydõ.
407- Sakaoğlu, daha birçok kelimede görüleceği gibi kelimelere eklerin kat-
tõğõ anlamõ, yani ekleri bilmemektedir. Dizeden görelim:
Edicek bir eylik
vakt iken eyle
Dize yukarõda görüldüğü gibidir. Anlam açõsõndan önce mõsraõn düzeltil-
mesi gerekir; biz düzeltiverelim:
Edicek bir eylik vaktiyken eyle
Edicek: “edince, yapõnca” şeklinde anlamlandõrõlmalõdõr. Yazar
ise “edicek”
kelimesine “edeceksin” anlamõnõ vermiş. Fiilin aldõğõ –icek zarf-fiil ekidir. Ke-
lime için yazarõn verdiği 193/1’de böyle bir kullanõlõşa da rastlanmamõştõr.
408- Sözlüğe alõnan “efkâr” kelimesine teklik anlamõ verilmiş. Yani “fikir,
dünce, maksat” denilmiş ve yazar Osmanlõca bilmesindeki maharetini sergile-
miş. Biz söyleyelim “efkâr” fikir kelimesinin çoğuludur. Anlam “fikirler, dü-
şünceler” olarak düzeltilmelidir.
409- “Eğin” kelimesine verilen anlam da yanlõştõr. Sakaoğlu “vücudun bo-
yun ve omuz kõsmõ” demiş. Yõllarca aslî üyesi bulunduğu TDK’nõn hazõrlamõş
olduğu Türkçe Sözlük’e baksaydõ doğru anlamõ bulurdu. Yazar, kelimelere ma-
na vermekteki bilgisine o kadar güveniyor olmalõ ki herhangi bir sözlüğe bak-
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ •
87
ma lüzumunu bile hissetmemiş. Kelimeyi aldõğõ bir yeri burada göstererek biz
anlam verelim:
…
Saçõm başõm yolup kendi eğnime
Geyik
postlarõnõ bağlar gezerim
Eğin: Gövdenin arkasõ, sõrt.
410- “Eğle-” fiili de yanlõş manalandõrõlmõş: “oyalanmak, hoşça vakit geçir-
mek” denilmiş. Bu anlam olsa olsa “eğlen-” fiilinin anlamõ olabilir.
411- Üç ayrõ anlam verilen “eğme” kelimesine gelince: Kelime için bizi gön-
derdiği 486/2’deki dize
Siyah zülfün mah gerdana eğmeden
şeklindedir. Buradaki kelime “eğme” değil “eğ-” fiilidir, anlamõ da dizeye göre
“dök-”tir. Kelimenin aldõğõ ek –meden zarf-fiil ekidir. Anlam
eke göre verilme-
liydi. III. anlam olarak “kaşõn kõvrõlmasõ” denilmiş. Bu anlam da yanlõştõr. Söz-
lüğün devam eden “eğmelerin, eğmesin” kelimelerindeki anlam da yanlõştõr.
Doğrusu, bütün yukarõda aldõğõmõz kelimelerde “çatma” olmalõdõr.
412- “El” kelimesinde tam bir hezeyanla karşõlaşõyoruz. Burada sadece ke-
lime için verilen I. anlam “yabancõ” üzerinde duracağõz. Zira I. olarak verilen
anlamdaki hatalar, muhakkak ki II. anlam için verilen yerlerde de söz konusu-
dur.
a) 13/4, 63/3-4, 173/4, 344/5, 435/3 olarak anlamõn gönderildiği yerde ne
hazindir ki “el” kelimesine rastlayamadõk.
b) “Yabancõ” manasõnõn verildiği I. anlamda gönderilen dörtlüklerden 58/1,
215/3 (gurbet el), 352/3’te “el” kelimesi “memleket” anlamõnda kullanõlmõştõr.
Meselâ:
Dağlar geçit verin konup geçeyim
Bir daha bu ele gelmeyesiye (58/1)
dizelerinde görüldüğü gibi.
88 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
c) Yine “yabancõ” anlamõnõn geçtiği yer olarak gösterilen 74/3’teki dörtlükte
kelimenin
geçtiği dize
Aşk elinden bu derdlere komasan
şeklinde olup sözcük “sebep” anlamõnõ taşõmaktadõr. Gerçi dörtlükte
Sakaoğlu’nun verdiği anlamõ taşõyan bir “el” kelimesi vardõr ama, bu sayõn ya-
zar tarafõndan belirtilmeliydi. Ben onu kast etmiştim deyip kurtulma imkânõ
yoktur.
ç) Aynõ anlam (yabancõ) için kelimenin gösterildiği 110/4 ve 161/2’de “el”
kelimesi uzuv anlamõndaki “el” olarak karşõmõza çõkmaktadõr. Meselâ; dize
Yâr elinden dolu bâde içmedim
şeklinde olup kelime dediğimiz gibi uzuv olan “el”e karşõlõk gelmektedir. Bu
dörtlükte de yazarõn dediği gibi bir “el” vardõr. Buradan şunu anlamak gerekir:
Sayõn Sakaoğlu kelimeye bir III. anlam daha vermeliydi. Şimdi söyleyeceğimiz
gibi bir dördüncü anlam da sözlüğe alõnmalõydõ.
Eli
göçmüş õssõz kalmõş yurtlarõ (346/2)
ve
Eli
göçmüş mayalarõ bağrõşõr (417/4)
Bu dizelerde de “el” kelimesinin “insan” anlamõnda tespit edilmesi gerekir-
di.
İleride “yâd el” olarak madde başõ alõnan yerde de bu konuya tekrar döne-
ceğiz.
413- 407/4’ten sözlüğe “kavuştur-” alõnan kelimenin
El
kavuşturup Hakk’a karşõ dururlar
dizesindeki “kavuşturup” alõnõşõnõn durak açõsõndan “kavşurup” olarak düzel-
tilmesi ve sözlüğe “
kavşur-” olarak madde başõ alõnmasõ gerekirdi. Bu birleşik
fiile (el kavşur-) yazarõn verdiği anlam bir parça doğru gibi görünüyorsa da “el
pençe dîvan dur-” anlamõ daha yakõşõk alõrdõ.