Modernizm ve Postmodernizm Süreçlerinin Tüketim Kültürüne Yansımaları



Yüklə 220 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/11
tarix01.12.2017
ölçüsü220 Kb.
#13292
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

34

telos’u olarak ifade edilmekte ve kaderin bu olduğu belirtilmektedir.

6

 Bu nedenle 



modern kavramı batılılaşma anlamında da kullanılmaktadır. Modernizm, günlük 

hayatın rutinleşmesi, dini değerlere olan inancın zayıflaması, yaşam tarzlarının fark-

lılaşması ve bireyselleşmesi, kentleşmenin üst düzeye çıkması, hayatın her alanına 

bilim ve tekniğin yerleştirilmesi, kapitalizmin ekonomik hayat üzerinde bitmek tü-

kenmek bilmeyen bir devinimle devam etmesi süreci olarak ifade edilebilmektedir. 

Bu da modernizmin hayatın her anında var olduğunu göstermektedir. Kendini geç-

mişin yerine oturtan modernizm, yeni bir dünya yaratarak günümüz toplumları-

nı karakterize eden, geleneklere, adetlere, alışkanlıklara, beklenti ve inançlara bağlı 

olmayan bir toplum meydana getiren sosyal bir düzenlemedir.

7

 Bu kapsamda mo-



dernizm, sosyal alanda değişimi ifade ederek farklılıkların, geleneksel yapılar yerine 

ikame edilmesidir.

Modernizm, Batılı modern ülkelerin ekonomik, kültürel, siyasal, teknolojik ve top-

lumsal özelliklerini gelişmekte olan ülkelere dayatma aracı olarak kullandıkları çok 

kapsamlı bir ifadeyi de doğurmaktadır. Kavram, dünyaya karşı belli yerleşik tutum-

ları insanın müdahalesine açık hale getiren bir dünya görüşünü, ekonomik kurum-

ların karmaşık bileşimler oluşturmalarını isteyen, özelikle de endüstriyel üretim ve 

pazar ekonomisini dayatan, ulus devlet ve kitleleri bu yönde harekete geçiren tem-

siliyeti yüksek bir yapıyı da oluşturmaktadır.

8

 Bu bağlamda modernizm kavramı, 



toplumsal dinamiklerin aktif hale geldiği yeni bir formu ortaya çıkarmaktadır.

a) Gelenekselden Moderne

Geleneksel toplumdan modern topluma doğru evrilme  süreci  uzun  bir  zaman 

dilimini gerekli kılmıştır. Yaşanacak dönüşüm geriye doğru yürütülemeyecek kadar 

güçlü olmak durumundadır. Süreçler göz önüne alındığında geleneksel topluma ait 

argümanların doğru tespit edilmesi gerekmektedir. Ancak bunun da öncesinde gele-

nek kavramına yönelik yapılan bazı tanımlamalara ve bunlara ait değerlendirmelere 

yer vermek önemlidir.

Gelenek, bir topluluğun kendinden önceki kuşaklardan devraldığı ve çeşitli aktarım 

yöntemleri kullanarak daha sonraki kuşaklara ulaştırdığı her türlü maddi, mane-

vi kurum ve uygulamalar biçimi olmakla beraber bir önceki duruma ait olanın bir 

sonraki durum için de yenilenmesidir.

9

 Sosyolojik olarak gelenek, kuşaktan kuşağa 



aktarılan bilgi, düşünce ve kültür birikimini ifade etmektedir.

10

 Gelenek kavramına 



ait tartışmalar, söz konusu kavrama ait tanımlamalar üzerinde belirgin olarak hisse-

dilebilmekle birlikte; gelenek kimine göre örf, adet ve görenekleri; kimine göre dinsel 

argümanları ve bunlara ait ritüelleri; kimine göre ise daha farklı anlamlara karşılık 

6 Tuğrul İlter, “Modernizm, Postmodernizm, Postkolonyalizm: Ben-Öteki İlişkileri ve Etnosantrizm”, Küresel 

İletişim Dergisi, 1/1 (2006), 2.

7 Anthony Giddens ve Christopher Pierson, Modernliği Anlamlandırmak, çev., Murat Sağlam ve Serhat 

Uyurkulak (İstanbul: Alfa Yayınları, 2001), 27.

8 Giddens ve Pierson, Modernliği Anlamlandırmak, 83.

9 Hüseyin Yılmaz, “Gelenek, Gelenekçilik, Gelenekselcilik”, Muhafazakâr Düşünce Dergisi, 3 (2005), 41; Ömer 

Çelik, “İslamcı Gelenek ve Gelenekçi İslam”, Bilgi ve Hikmet Dergisi, 9 (1995), 37.

10 Kadir Canatan, “Gelenek, Din ve Modernite”, Bilgi ve Hikmet Dergisi, 9 (1995), 28.

Harun Kırılmaz / Fatma Ayparçası




35

gelmektedir. Rene Guenon, geleneğin örf, adet ve görenek şeklindeki algılamalarına 

karşı çıkmakta ve geleneğin beşeri pozisyondaki alanlara indirgenemeyeceğini, ak-

sine insanüstü bir kavram olduğunu belirtmektedir.

11

 Bu tespit ile din ve dine ilişkin 



bütün detayların geleneksel toplumlara özgü davranışlar olduğu yadsınamaz bir du-

rumu da ortaya çıkarmaktadır.

Geleneksel toplumlarda bireyin pozisyonunu kabilesi, etnik grubu, dini ve ailesi be-

lirlemektedir.

12

 Bireyler kendilerini bu unsurlar içerisinde sınırlandırmıştır. Bu tip 



toplumlar içerisinde bulunan bireyler arasında çok sıkı bir iletişim ve buna bağlı 

olarak yüz yüze iletişim yoğun olarak yapılmaktadır. Dinin ise yönlendirici ve hayatı 

kapsayıcı bir değer olarak dokunulmazlığı olan bir alana tekabül ettiği söylenebilir. 

Ekonomi daha ziyade tarıma dayalıdır. Eğitim ve öğretim sadece belli seçkinlerin 

elindedir. Toplumsal değişme yavaş olup birkaç nesli kuşatır.

13

 Geleneksel toplum, 



değişimi reddeden ve geleneğin aktardığı değerlerle varlığını sürdüren, örgütlen-

melerin aile ve kabile üzerinden gerçekleştiği toplumsal hareketliliğin oldukça zayıf 

olduğu, yazının çok az kullanıldığı, sanayinin gelişmediği, basit ilkel araçların kulla-

nıldığı, bireyin dışındaki evrene kutsal kodlarla bağlandığı modern öncesi bireyler-

den oluşan topluluk halidir.

14

 Bu görüşe paralel olarak geleneksel toplumlarda dün-



ya hakkında sınırlı bilgi ve görüş, kişisel özellikleri geliştirme eksikliği, yenilikçilik 

eksikliği, sınırlı istek, sınırlı şeyleri algılayabilmek, ailecilik, hükümete sıkı bağlılık, 

düşmanlık gibi argümanlardan dolayı, geleneksel toplumlar ile modern toplumlar 

arasında bir uyuşmazlık olduğu da ifade edilmektedir.

15

Toplumda belirgin bir farklılaşma ve uzmanlaşmayla oluşan modern toplum gelenek-



sel köklerden ve ritüellerden sıyrılarak yeni bir duruma da dönüşmüştür. Geleneksel 

tarımsal üretim ve küçük çaplı el sanatlarına dayalı durağan bir yapıdan endüstriyel 

tarzda üretime geçişle birlikte kentleşme, eğitim öğretim oranının artmıştır. Aynı za-

manda kitle iletişim ve ulaşım araçlarının geliştiği, karar mekanizmalarının etkin 

olarak işletildiği, demokratik siyasal yaşamın ve buna bağlı olarak gelişen yeni kül-

türün yerleştiği, durağan yapıdan dinamik bir yapı ortaya çıkmıştır. Bu süreç mo-

dernleşmenin ve modern toplumların dayandığı temel noktaları oluşturmuştur. Bu 

açıdan bakıldığında yaşanan sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel süreçlerin de et-

kisiyle geleneksel toplum- modern toplum karşıtlığı tartışılmaya devam etmektedir. 

Dolayısıyla geleneksellik ile modernlik ve bunların oluşturduğu toplumsal algılama-

lar birbiri üzerinden savunulmaya da başlamıştır. Geleneğin kendini modern dönem 

içerisinde savunmaya çalışması karşıtlık savaşını kaybettiği anlamına gelmektedir.

16

 

Buna göre her dönemin kendini var etmesi için bir öteki belirlemesi kaçınılmaz bir 



durumu da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla geleneğin karşıtı modernizm ola-

rak belirlenmiştir. Diğer bir ifadeyle, gelenek ve modernizm kavramları sürekli bera-

11 Rene Guenon, Gelenek ve Gelenekçilik, çev. Mahmut Kanık (İstanbul: Yedi İklim Yayınları, 1987), 8.

12 Ali Yaşar Sarıbay, Türkiye’de Modernleşme Din ve Parti Politikası: MSP Örnek Olayı (İstanbul: Alan Yayınları, 

1985), 106.

13 Mehmet Ali Kirman, Din Sosyolojisi Terimleri Sözlüğü (İstanbul: Rağbet Yayınları, 2004), 88.

14 Yılmaz, “Gelenek”, 41.

15 Seyfettin Aslan ve Abdullah Yılmaz, “Modernizme Bir Başkaldırı Projesi Olarak Postmodernizm”, Cumhuriyet 

Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2/2 (2001), 94.

16 Mustafa Armağan, “Gelenek-Modernlik-Postmodernlik”, Bilgi ve Hikmet Dergisi, 9 (1995), 66.

İnsan&İnsan (3/8, Bahar/Sprıng 2016)



Yüklə 220 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə