182
m a r t 1 1
ler sanayi ve inşaat sektörleri olmuştur. Sanayi
kesiminde istihdam artışına paralel olarak
verimlilik artışları da gerçekleşmiştir. Ancak
burada olumsuz olarak nitelendirebileceğimiz
bir durum, küresel finans krizi öncesinde
olduğu gibi verimlilik artışlarının reel ücretlere
yansımamış olması, yani verimlilik artışlarının
belli oranda ucuz işgücü ile sağlanmasıdır.
Türkiye’de küresel finans krizi öncesi ve
sonrasında ekonomik büyüme artışına paralel
olarak ithalat miktarının giderek yükselmesi,
dış ticaret açığını doğuran temel faktördür.
Türkiye’de ithalat, ihracat artışına bağlı olarak
ihracattan daha fazla artmakta ve bu durum
ekonomik büyümeyi dışa bağımlı hale getir-
erek, sağlıklı büyümenin önünde önemli bir
engel teşkil etmektedir. Ayrıca dış ticaret açığı
ile birlikte artan cari açık ve bu açığın port-
föy dediğimiz kısa vadeli yabancı sermaye
hareketleri ile finanse edilmesi, büyümenin
sürdürülebilirliği açısından da sakıncalı görül-
mektedir. Nitekim 2010 yılının ilk 10 aylık
döneminde Türkiye’ye giriş yapan yabancı
sermayenin yaklaşık %80’inin spekülatif ve
dış borç artırıcı unsurları içermesi, Türkiye
açısından bir risk oluşturacak niteliktedir.
Ayrıca dış borç stokunun kriz sonrasında artış
eğilimini sürdürmesi de riski artıran bir diğer
unsur olmaktadır. Dolayısıyla büyüyen cari
açığın Türkiye ekonomisini çok daha kırılgan
hale getirdiğine şüphe yoktur. Bu çerçevede
cari açığın ciddi bir risk oluşmadan idaresinde
hükümete ve merkez bankasına büyük rol
düşmektedir. Bu konuda yapılması gerekenleri
şu şekilde sıralayabiliriz:
• Enflasyonla mücadeleyi tek amaç olarak
gören merkez bankasının faiz ve döviz kuru
politikaları yeniden gözden geçirilmelidir.
• Reel ekonomi bir an önce yerli ve yabancı
finans sermayesinin kısa dönemli spekülatif
karar etkilerinden arındırılmalıdır. Bu ama-
çla kısa vadeli sermaye hareketleri Tobin
vergisi gibi araçlarla caydırılmalı ve ülke-
mize gelen sermaye akımlarının uzun vadeye
yayılması sağlanmalıdır.
• Cari açık sorununu kısa dönemli makro
politika uygulamalarından çok yapısal
nedenlerle ilişkili olduğu görülmektedir. Bu
nedenle ithalatı azaltıcı, ihracatı ise artırıcı
sanayileşme politikalarının izlenmesine ihti-
yaç vardır.
İşsizlik meselesi, Türkiye’nin cari açıktan
sonra çözmesi gereken bir diğer önemli soru-
nudur. Türkiye’de son dönemde ekonomideki
canlanmaya paralel olarak kriz dönemine
göre istihdam artmış ve işsizlik oranları da
düşmüştür. Ancak istihdam artışı noktasında
istenilen düzeye gelinememesi, işsizlik
oranlarının yüksek seviyesini (%10’un üzeri)
korumasına neden olmaktadır. Türkiye’de
işgücü piyasasına özgü yapısal sorunlar, işsizlik
oranlarının azaltılmasında önemli bir engel
oluşturmaktadır. Dolayısıyla işsizlik düzeyinin
istenilen oranda ve kalıcı bir şekilde azaltılması,
büyük ölçüde bu yapısal sorunların çözümüne
bağlı olacaktır. Ayrıca,
• Tarıma dayalı sanayinin gelişimine önem ver-
ilmeli; sanayi sektörü ile tarım sektöründeki
istihdamın birlikte gelişimi ve yerel düzeyde
istihdam yaratılması sağlanmalıdır.
• Ekonomi politikaları reel sektörde üretim,
yatırım ve istihdam artışını hedeflemelidir.
• Ulusal istihdam strateji ve politikaları
oluşturularak uygulanmalıdır.
• Teşvik sistemi, AB ülkelerindeki gibi
istihdamı esas almalıdır.
• İşsizlikle mücadele politikaları, istihdamın
kapsamının genişletilmesinin yanında
çalışan kişilerin çalışma koşullarının
iyileştirilmesine de odaklanmalıdır.
183
2 0 0 9 ’ d a t ü r k d ı ş p o l i t i k a s ı
SETA ARAŞTIRMA&KİTAP
Türk Dış Politikası 2009
Yıllığı
Türk Dış Politikası Yıllığı, Türkiye’nin dış politikasının değişik alanlarına ilişkin veri-
lerin, konunun uzmanları tarafından belirli bir sistematik içerisinde ve olayların an-
laşılmasını kolaylaştırıcı bir biçimde okuyucuya aktarılmasını sağlamayı hedefliyor.
EDITÖRLER:
BURHANETTIN DURAN, KEMAL INAT, MUHITTIN ATAMAN
2009’da türk dış politikası
MART 2011 -
Türkiye gibi, giderek artan bir şekilde bölgesinde önemli roller üstlenen bir
ülkenin dış politikasını inceleyen düzenli bir yıllık çalışmasının bugüne kadar yapılmamış olma-
sının ciddi bir eksiklik olduğu düşüncesiyle 2009 yıllığıyla başlayan bu projenin sürekli olması,
her yılın ortasında, bir önceki yıla ilişkin Türk dış politikası gelişmelerinin inceleneceği yeni bir
kitabın yayınlanmasıplanlanmaktadır. Bu şekilde, Türk dış politikasına ilgi duyan okuyucuların,
öğrencilerin ve araştırmacıların faydalanacağı bir çalışmanın Türk uluslararası ilişkiler literatü-
rüne kazandırılması amaçlanmaktadır.
SETA Yayınları XIII, I. Baskı: Mart 2011, ISBN: 978-605-4023-11-0
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya” son verme konusunda
üzerimize düşeni yapmak kaygısıyla serüvenine başlayan Türk
Dış Politikası Yıllığı ülkemizde uluslararası ilişkiler literatüründe
halen daha var olmaya devam eden büyük boşluğu doldurma ko-
nusunda katkı sunmayı amaçlamaktadır. Gelişmiş ülkelerle kar-
şılaştırıldığında Türkiye’de, özellikle Türkçe yazılmış uluslararası
ilişkiler konulu eserlerin gerek sayı ve gerekse içerik olarak ciddi
eksiklikleri olduğu ilgili alanın uzmanları tarafından sürekli ola-
rak dile getirilmektedir. Mevcut eserlerin nicelik olarak yetersiz
olmalarının yanında uluslararası ilişkiler alanında Türkiye’nin
yaşadığı en temel problem, konunun uzmanları tarafından ya-
zılmamış, bilgi üzerine inşa edilmeyen, dayanaksız analiz ve yo-
rumlar ile komplo teorileri ve spekülatif varsayımlardan oluşan