Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,4 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə107/110
tarix15.10.2018
ölçüsü2,4 Mb.
#74210
1   ...   102   103   104   105   106   107   108   109   110

Siyasal Halkla İlişkiler Sürecinde Hesabı Verilebilirlik (216-228)
219
den dolayı hesap verilmesi gerekliliğini kap-
samaktadır (Balcı 2003: 120). Siyasal hesap
verilebilirliği, bürokratların ve kamu yönetici-
lerinin örgütsel faaliyetlerinden dolayı politi-
kaya karşı sorumlu olması biçiminde ele alan
yazarlar da vardır (Aksoy 2004: 46).
Yasal hesap verebilirlik ilkesinde ise; kamu
kurumları bir dış otoriteye karşı performansa
ulaşım ve hukuksal kurallara bağlılık konula-
rında hesap vermektedirler. Bu süreç hukukun
üstünlüğünün sağlanması bakımından da gerek-
lidir. Yasal hesap verebilirlik, kişilerin hakları-
nı ve menfaatlerini savunmasına olanak vere-
rek ve idareyi yasalara uygun hareket etmeye
zorlayarak hukukun üstünlüğünün sağlanması-
na katkıda bulunmakta ve demokratik yöneti-
min temel değerlerinin korunmasının sağla-
maktadır. Yasal hesap verilebilirlikte hem
teknik açıdan yapılan işin yasal olduğunun
belirlenmesi, hem de sahip olunan yetkilerin
adil ve rasyonel biçimde kullanıldığının ortaya
konulması söz konusudur (Balcı 2003: 120).
Yönetsel hesap verebilirlik; idari yönetimde
kamu görevlilerinin ve bürokratların üst yöne-
time hesap verme yükümlülüğü olarak tanım-
lanmaktadır (Aktan ve ark. 2004: 171). Yönet-
sel hesap verebilirlik dikey ve yatay olarak
ikiye ayrılabilir. Dikey boyutta üst yönetsel
görevleri ve görevlileri, alt yönetsel görevlere
ve görevlilere bağlama işlevi görmektedir.
Yatay boyutta ise tek tek birey olarak yönetici-
leri ve tüm kamu yönetimini vatandaşlara,
inceleme ve denetleme birimlerine bağlayan bir
işlev görmektedir.
Profesyonel hesap verilebilirlikBu tür bir
hesap verilebilirlik biçiminde, uzmanlar, sade-
ce bir gurup profesyonel tarafından farklı kri-
terlere göre değerlendirilmektedir. Bu denetim
biçiminde, profesyonel yönetsel birimler teknik
ve profesyonel öğelerden oluşan profesyonel
performansa ve yalnızca prosedüre uygun yö-
netsel öğelerden oluşan formal veya yasal bo-
yuta göre değerlendirilmektedir (Mulgan 2000:
558).
1.3. Hesap Verilebilirlikle İlgili Kurumsal ve
Yasal Düzenlemeler
Hesap verilebilirlikle ilgili olarak ülkemizde
son yıllarda bir takım kurumsal ve yasal düzen-
lemeler yapılmıştır. Bu konudaki en önemli
kurumsal düzenleme 2004 tarihinde, 5176
sayılı yasayla “ Kamu Görevlileri Etik Kuru-
lu”nun kurulmasıdır. Kurul’un görevi kamu
görevlilerinin uymaları gereken saydamlık,
tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu
yararını gözetme gibi etik davranış ilkelerini
belirlemek ve uygulamayı gözetmektir. Bu
kurulun çalışmasına ilişkin esas ve usuller
“Kamu görevlileri Davranış İlkeleri ile Başvu-
ru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” ile
düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanı, TBMM üyele-
ri, Bakanlar Kurulu Üyeleri, Türk Silahlı Kuv-
vetleri, yargı mensupları ve üniversiteler yö-
netmeliğin kapsamı dışında yer almışlardır.
Yönetmeliğin kapsamında yer alan kamu gö-
revlileri; bütün kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan yönetim ve denetim kurulu ile kurul, üst
kurul, başkan ve üyeleri dâhil tüm personel
olarak belirlenmiştir (Güleç ve Sancak 2009).
Ülkemizde 1980 sonrası siyaset ve ekonomi
alanında yaşanan değişme ve gelişmeler, idari
yapıda da bazı değişikler yapılmasını gerektir-
miştir. Dünyada küreselleşme sürecinin hız-
lanması, bilgi ve iletişim teknolojilerine bağlı
olarak toplumlarda yaşanan hızlı değişimler de
kamu yönetiminin halka karşı daha şeffaf ve
duyarlı bir yönetim anlayışına kaymasına ne-
den olmuştur.
Hesap verilebilirlik ilkesinin uygulanabilmesi
açısından önemli bir işleve sahip olan ve devle-
tin klasik örgütlenmesinin dışında kalan ba-
ğımsız idari otoriteler de 1980’li yıllardan
itibaren yönetsel yapımızda yer almaya başla-
mışlardır.  1982 Anayasası’nın 167. maddesi-
nin ilk fıkrası, “Devlet, para, kredi, sermaye,
mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli
işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri
alır, piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu
doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler”
şeklindedir. Anayasanın bu maddesi ile devlete
verilen görevin kapsamında yukarıda sayılan
alanlarda gerek kamu kesiminin gerekse özel
kesimin faaliyetlerini düzenlemek, denetlemek,
aykırı davranışların yapılmasını müeyyideler
yoluyla önlemek bulunmaktadır (Karakaş
2008: 110).
Bu kurumların temel işlevi rekabete açılan
veya özelleştirmeler yoluyla özel sektöre bıra-
kılan alanlarda düzenleme ve denetleme rolünü


Selçuk İletişim, 6, 3, 2010
220
üstlenmektir. Özerk ve kamu tüzel kişiliğine
sahip bu kurumları, kuruluş tarihine göre şöyle
sıralayabiliriz; Sermaye Piyasası Kurulu
(1981), Radyo Televizyon Üst Kurulu (1994),
Rekabet Kurumu (1994), Bankacılık Düzenle-
me ve Denetleme Kurumu (1999), Telekomü-
nikasyon Kurumu(2000), Enerji Piyasası Dü-
zenleme Kurumu (2001), Şeker Kurumu
(2001), Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü
İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu (2002) ve
Kamu İhale Kurumu (2002)  (Sezen 2003:
109).
Hesap verilebilirlikle ilgili yasal düzenlemeleri
ise kısaca, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol  Kanunu,  Yerel  Yönetim  Yasaları  ve
4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu olarak
sayabiliriz.
2.  SİYASAL HALKLA İLİŞKİLER VE
İŞLEVLERİ
2.1. Siyasal İletişim Sürecinde Halkla İlişki-
ler:  Siyasal Halkla İlişkiler
Siyasal halkla ilişkiler kavramı,  hiç kuşkusuz
öncelikle siyasal iletişimin ne olduğuna dair
kısa da olsa bir açıklama yapmayı gerektirir.
Siyasal iletişimin ortaya çıkışı, halkla İlişkiler
olgusunun gündeme geldiği ve bir iletişim
biçimi olarak belirgin biçimde ortaya çıktığı
1929 Ekonomik bunalımı sonrasına rastlamak-
tadır. Öncelikli olarak üretim sürecinde yer
alan işletmelerle, finans kuruluşlarının halkla
ilişkilerini yeniden gözden geçirmesine yol
açan bu bunalım, özellikle ABD’de kamu yö-
netimini de etkilemiştir.  Bu gelişmelerin de bir
sonucu olarak günümüzde gittikçe artarak
genişleyen eğilimlere göre bugün kamuoyu
araştırma şirketlerinin en büyük müşterilerinin
hükümetler oluşturmaya başlamıştır. Kamunun
isteklerinin belirlenmesinde olduğu kadar,
kamunun yönetilmesinde de “etki”yi yaratacak
en önemli yönetimin iletişim olduğu anlaşıl-
mıştır (Özerkan ve İnceoğlu 1997: 10).
Reklâmcılıkta, pazarlamacılıkta ve halkla iliş-
kilerde, sosyal psikolojinin verilerinden yarar-
lanılması, sondaj gibi anket tekniklerine başvu-
rulması, kitle iletişim araçları ile yoğun politik
mesajların verilmesi, siyasal içerikli iletişimin
gelişmesine yardımcı olmuştur. Bununla birlik-
te halkla ilişkiler, tanıtım, reklâmcılık, propa-
ganda gibi alanlar daha sistemli olarak ince-
lenmeye başlanmıştır. Bu gelişme sonucu bu
dört disiplinin birleşimi olarak “siyasal ileti-
şim” kavramı ortaya çıkmıştır
Aslında giderek daha çok hayat pratiğine dâhil
olan kavramla ilgili tanımların niceliksel çok-
luğu kavramın nitelik olarak da geniş kapsamlı
olmasından kaynaklanmaktadır. Aziz’in en
genel biçimde; “Belli ideolojik amaçları top-
lumda belli gruplara, kitlelere, ülkelere, ya da
bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme
dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere siya-
sal aktörler tarafından çeşitli iletişim tür ve
tekniklerinin kullanılması ile yapılan iletişim”
(2003: 4), olarak tanımladığı siyasal iletişim
doğası gereği demokratik yönetim anlayışının
bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Oktay da siyasal iletişim ve demokrasi bağlan-
tısını vurgulayarak siyasal iletişimin, bir yö-
nüyle siyasette denetim ve şeffaflığı sağladığı-
nı, diğer yönüyle de siyasetçilerin seçmenleri
demokratik ikna metotlarıyla etkilemelerine
yardımcı olan bir araç görevi gördüğünü be-
lirtmektedir (aktaran  Süllü 2007: 9).
Kentel ise (1991: 40), siyasal iletişimin siyasal
arenada birbirini anlama ve anlatma biçimi
olduğunu söylemektedir. Yazar,  siyasal ileti-
şim sürecinin iki yönlülüğünü vurgular. Bu
bağlamda iletişim süreci yalnızca kendini ifade
ederek, tanıtarak karşısındakini ikna etmek
değildir. Aynı zamanda karşılıklılık ilkesine
göre iletişim sürecini işletmek esastır.
Mutlu,  siyasal iletişimi, iletişim bilimi kapsa-
mında ele almakta ve şu tanımı yapmaktadır;
“Siyasal iletişim; siyasal süreçlerle iletişim
süreçleri arasındaki ilişkileri ele alan araştırma-
lardan oluşan, disiplinler arası akademik bir
alandır” (1994: 199).
Bu tanımlardan da yola çıkılarak siyasal ileti-
şime dair başka bir tanımlama şöyle yapılabilir:
“Siyasal iletişim; siyasal hareketlerin, siyasal
partilerin ve siyasetçilerin,  yerel, ulusal ve
uluslararası düzeyde olmak üzere;  seçmenleri,
kitleleri, örgütleri hatta devletleri etkilemek,
onları kendi amaçları doğrultusunda harekete
geçirmek için farklı araç ve yöntemlerle ger-
çekleştirdikleri iletişim etkinliklerinin tümüdür.


Yüklə 2,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   102   103   104   105   106   107   108   109   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə