93
Rus dilleri konuşan” halkların hıristiyanlaştırılması ile ilgili ne metropolit, ne de Çar’ın
herhangi bir açıklama yaptıklarına dair kaynaklarda yer alan bir bilgi yoktur.
Vaftizin devlet tarafından bir strateji olarak savaş anında dile getirilmemesi,
bölgede Rus yanlılarına sempatik görünme amacını taşıdığı açıktır. Zira vaftizin açıkça
dile getirilmesi Moskova ile “Dağlı Çeremiş ve Marilerin” arasındaki ilişkiyi daha da
bozabilirdi. Moskova, Kazan üzerinde sadece askeri üstünlük değil, diplomatik açıdan
da Rus devleti daha başarılı olmuştur.
Kroniklerde yer alan IV. İvan’ın sözlerinde Kazan bölgesindeki halkların vaftiz
edilmesi ile ilgili tek kelime yoktur. İlk defa IV. İvan, Kazan Hanlığındaki halkların
vaftiz edilmesi gerektiğini, 1552 yılının Ekim ayının sonunda sefer dönüşünde
yapmıştır. IV. İvan ruhânilere yaptığı konuşmasında şöyle demiştir: “Tanrı bizi kurtuluş
yoluna sevk etsin, bizi düşmanlardan korusun! Kazan şehrinde hıristiyanlığı hâkim
kılsın ve vefasızlara gerçek hıristiyanlık kanunlarını öğretsin...”
334
Kazan Hanlığının zaptı ile ilgili 1547 ile Ekim 1552 yılları arasında Metropolit
Makariy’in yaptığı 3 konuşma bilinmektedir. Çar, kendisinden Sviyajsk şehrinin inşası
için hayır duasını isteyince, metropolit ona “Kazan’daki Rus esirlerini kurtarması
gerektiğini” hatırlatmıştır.
335
1552 yılının Mayıs, Haziran ve Eylül aylarında Çar’a
gönderdiği mektuplarda da Metropolit Kazan halklarının vaftiz edilmesi ile ilgili hiçbir
satır yazmamıştır. Ancak Çar ruhban sınıfına Kazan halklarının vaftiz edilmesi gerektiği
konusunda bir açıklama yapınca, Metropolit de 29 Ekim 1552 tarihinde “Bu bölgenin ve
orada yaşayan halkların hıristiyanlıkla aydınlanması gerektiğini” dile getirmiştir.
336
Bu
konuda hazırladıkları program, “o gün” yerine getirilecek bir program olmayıp,
geleceğe yönelik idi. Çar ve Metropolit bu işe çok hesaplı ve tedbirli politikacılar gibi
yaklaşmışlardır. Moskova iktidarının ilk yıllardaki faaliyetlerini inceleyen kaynaklar, bu
programı uygulamaya yönelik hükûmetin aktif hareket ettiğine dair herhangi bir “ize”
rastlamamıştır.
337
334
PSRL, C. XIII., Bölüm I., s. 225.
335
Mojarovskiy, İzlojenie.., s. 7-8.
336
PSRL, C. XIII., Bölüm I., s. 225.
337
Makarov, a.g.e., s. 26
94
1552–1557 yılları arasındaki isyanlar askeri yöntemlerle çözülemeyeceği
gerçeği Çar ile Metropolitin hıristiyanlaştırma politikasına yönelmesini hızlandırmıştır.
Ülkede tek din hâkim kılınarak, hıristiyanlaştırma merkezileştirme ve Rus devletini
sağlamlaştırma konusunda bir araç haline getirilmiştir.
338
Devlet ve Kilisenin bu faaliyetleri reformlarla aynı zamana (1550’ler) denk
geldiği için hıristiyanlaştırma kilise (dinî) reformlarının devamı olarak kabul
edilmektedir. Hıristiyanlaştırmanın başlangıç tarihi olarak Arhiyepiskop Guriy
başkanlığında Kazan yeparhiyasının açılışına dair kararın alınış tarihi (3 Şubat 1555)
sayılmaktadır. Payen (pagan) halklarının, yani Çuvaş, Mari, Mordva, Udmurdların
hıristiyanlaştırılmasının en son safhası ise 1760’lara rastlamaktadır. Ancak müslümanlar
üzerindeki proje tamamen formalite karakterini taşımaktadır, zira müslüman Tatarların
hıristiyanlaştırılması pratikte hiç mümkün olmamıştır.
339
Çuvaş tarihçi Makarov, XVI ve XVII. yüzyıllardaki Rus emperyal siyasetinin
ve tabiatıyla misyonerliğin paganlar üzerindeki etkisini kabul eder ve şunları söyler:
“XVI ve XVIII. yüzyıllarda Çuvaş, Mari, Mordva ve Udmurdların paganizmi,
politeizmin gelişmiş şeklidir. Tanrı ideası aşamalarla tarif edilir ve en üstte Yüce Tanrı
yer almaktadır. Etnograflar onların politeizminde, islam ve hıristiyanlıkta karakteristik
olan monoteizmin özelliklerinin bulunduğunu ileri sürmektedirler. Söz konusu
paganizm, çok tabakalı olup sınıflara bölünen topluluklar için geçerli olan Tanrıların
hiyerarşisi yanında gelenek ve eski inanç tabakaları da bulunmaktadır. Fakat XVI.
yüzyıl ortalarında İdil boyu paganları islam ve hıristiyanlığın gelişmesi karşısında
kendilerin koruyamamıştır. “Dünya” dinlerinin (budizm, hıristiyanlık ve islam) ortaya
çıkmasıyla milli dinlerin sınırları daralmış ve giderek onlar etnik kılıklarını kaybederek
“dünya” dinlerinden biriyle birleşmişlerdir. Bundan dolayıdır ki, İdil boylarındaki
paganizme mensup olan halklar hıristiyanlaşmaya müsait olmuşlardır. Buna rağmen
onların hıristiyanlaştırılması bile birkaç yüzyıl sürmüştür. Aynı metodoloji İdil
338
Makarov, a.g.e., s. 26
339
Sovyet dönemi araştırmacıları hıristiyanlaştırma sürecinin başarısızlığını 3 nedenle açıklamaktadırlar 1. Hükûmet
ve kilise tarafından zorla yürütülen hıristiyanlaştırma politikası sonucunda, hem çok Tanrı’ya inanan halklar, hem de
müslümanlar, hıristiyanlığı, temelinde feodalite ve toprak kölelik sisteminin yarattığı bir din olarak algılamışlar ve bu
sistem için karşı çıkmışlardır. 2. Misyonerlik propagandası bu halkların bilmedikleri Rus dilinde yapılmıştır. Bu da
hıristiyanlığın yayılmasını engellemiştir. 3. Diğer halklara göre sayıca fazla olan Tatarlar hıristiyanlaştırmaya karşı
güçlü bir mukavemet göstermişlerdir. (Geniş bilgi için bakınız Makarov, a. g. e., s. 30-35)
95
boylarındaki müslüman Tatarların hıristiyanlaştırılması için de geçerlidir. Müslüman
Tatarlar için islam, bilinçlerine işlenen bir dindi. Onların günlük hayatları şeriat
kanunlarına göre düzenlenmişti. Sınıflar arası sosyo-ekonomik ve politik ilişkileri
kutsallaştıran hıristiyanlık, islam karşısında paganlıkta olduğu gibi avantajlı değildir.
İslam ilahi kısmetin olduğunu ve Allah’ın herkesin önceden kaderini belirlendiğini
savunmaktadır. Allah insanların bir kısmını adil hayata ve gelecekte üstün mutluluklara
sevk ederek, bazılarını da kanunsuzluğa ve dolayısıyla ahirette azaplara sevk etmiştir.
En önemlisi islamın inanç kurgusu basit ve anlaşılır olduğu için hıristiyanlığa karşı
avantajlıdır. Tarih, hıristiyanlıkla islam arasındaki rekabette, islamın her zaman galip
çıktığını göstermektedir. İslamın hâkim olduğu Akdeniz ülkelerinde (Kuzey Afrika,
Mısır, Suriye, Küçük Asya) önceden hıristiyanlığın yaygın olduğunu daha sonra ise
yerini islama terk ettiğini yazmaktadır. Kafkasya’da islamın yayılışına kadar halkların
çoğu hıristiyandı (Çerkez, Kabardın, Acar, Abhaz ve Osetinlerin bir kısmı). Balkan
yarımadasında da önceden hıristiyan olan Bulgar, Makedon, Boşnak ve Arnavutlar
arasında islamı kabul edenler olmuştur. Toplu olarak, müslümanların hıristiyanlığa
geçişine ise tarihte rastlanmamaktadır.”
340
Kazan yeparhiyasının açılışı 1555 yılında toplanan konseyde, hıristiyanlığı
yayma ve kiliseye yeni rütbelerin getirilmesi konularıyla birlikte ele alınmıştır. Konseye
katılan Çar, Büyük Knez, Metropolit Makariy ve devlet adamları ile kilise görevlileri
Kazan’da hıristiyanlığı yaymaya ve bir başpiskoposluk açmaya karar vermişlerdir. Yeni
açılacak yeparhiyaya Kazan ve çevresindeki bölgeler, Sviyajki ve Vasilsk şehirleri ile
Vyatka bölgesi bağlanacaktır.
341
Kazan'ın istilâsı tamamlanır tamamlanmaz, St. Petersburg'da bulunan dinî idare
merkezi Kazan'ı merkez yapmak üzere bir idari yapılanma kurmayı planlamıştır. Knez
Şerbatov; bölgedeki birçok müslüman ve gayrı-müslim halkın Rus devletinin sadık birer
vatandaşı olmalarına bu dinî yapılanma neticesinde Ortodoksluğu kabul etmeleriyle
mümkün olabileceğini ifade etmektedir.
342
Knez Şerbatov dinî yeni istilâ edilen
topraklarda dinî idare sisteminin kuruluşunu şöyle anlatmaktadır: “Çar İvan yeni
340
Makarov, a.g.e., s. 27-28
341
Mojarovskiy, İzlojenie, s. 10
342
Karamzin, İstoriya Gosudarstvo Rossiya, C. V, Bölüm I, s. 436.
Dostları ilə paylaş: |