T. C. Sakarya üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,36 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə16/82
tarix08.09.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#67106
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   82

Delilerin 16. ve 17. yüzyıllarda büyük hizmetleri görülmüşse de 18. yüzyıldan sonra 
bunların da nizamları bozulmuş ve devlete zararlı olmaya başlamışlardır. 
 
1.3. Osmanlı Donanma Teşkilatı 
Kesinleşmiş olmamakla birlikte bazı kaynaklarda Hazar denizi ve Baykal gölü 
çevresindeki Türk gruplarının gemicilikle uğraştığına dair bilgiler mevcuttur. Ancak 
denizciliğin dünya politikasındaki önemini ve uluslar için zenginlik ve refah kaynağı 
olduğunu fark ederek ilk tersane ve deniz üssünü kuran Türk devleti Selçuklulardır. 
Süleyman  Şah, Bizans’ın elinde bulunan İzmit Körfezi yakınındaki  İznik’i fethederek 
başkent yapmış ve Türkleri ilk defa Marmara denizinin kıyısına yerleştirmiştir. Aslında 
Türkler, Asyanın coğrafi özellikleri nedeniyle, daha ziyade kara askeri teşkilatına önem 
vermişler, bu bölgede dünyanın en güçlü kara ordularını kurmuşlardır. Anadolunun yurt 
edinilmesinden sonra denizcilikte önem kazanmaya başlamış, özellikle Karasi, Aydın, 
Menteşe ve Saruhan beylikleri bu alanda büyük gelişme göstermişlerdir (Gencer, 
2001:1-3). 
Osmanlı beyliği kuruluş  yıllarında Anadolu’daki diğer Türk beyliklerine kıyasla daha 
çok bir kara devleti görünümündeydi. Osmanlı devletinin kuruluş  yıllarında denize 
kıyısı olmadığı için donanması da mevcut değildi. Orhan Bey zamanında Karasi 
beyliğinin Osmanlı topraklarına katılmasıyla ilk Osmanlı tershanesi olan Karamürsel 
tersanesine ilave olarak Aydıncık ve İzmit tersaneleri de gemi yapımında kullanılmıştır. 
Osmanlı devletinin Rumeliye yerleşmesi istikrar bulduktan sonra, Rumeliyi elde tutmak 
ve gerektiğinde hızla oraya asker sevk edebilmek ve özellikle Boğaz’ı ve Marmara 
sahillerini muhafaza edebilmek için Gelibolu’da bir tersane kuruldu (Gencer, 2001:6-7). 
Yıldırım Beyazid (1389–1402)’ın Ege kıyılarındaki Saruhan, Aydın ve Menteşe 
Beyliklerini ortadan kaldırmasıyla Ege denizine de açılan Osmanlı donanması 
Akdeniz’de Latinlere karşı münferit leventlik yapan ünlü denizcilerin devlet hizmetine 
alınmasından sonra daha da güçlenmişti. Osmanlı donanmasının 1399 yılında kuşatılan 
İstanbul’a yardım etmek üzere Çanakkale boğazından içeri girmiş bulunan Ceneviz 
deniz kuvvetleriyle yaptığı deniz muharebesi, Osmanlı denizcilik tarihinde batı 
denizciliği ile yapılan ilk çarpışmadır. Bu ilk deniz savaşında, Saruca Paşa 
 
38


komutasındaki 18 parça Türk donanması, ilk muharebeyi kazanmış ancak hemen 
arkasından Cenevizlilerin Venedik ve Rodos şövalyeleri desteğiyle yaptığı saldırıda 
mağlup olmuştur (Gencer, 2001:6-7; M. S. B. Osmanlı Ordu Teşkilatı, 1999:52). 
Ankara Savaşı ve Fetret Devrinden sonra Osmanlı donanmasının Mehmet Çelebi 
zamanında (1413–1421) yeni bir ivme kazandığı görülmektedir. Gelibolu’da büyük bir 
gemi inşaatı faaliyetine başlanmış ve iki yıl içinde 13’ü kadırga ve diğerleri küçük tip 
teknelerden olmak üzere 112 gemiden müteşekkil bir donanma oluşturulmuştur (TSK 
Tarihi, Deniz Kısmı, 3/1, 1964:56). 
Çalı Bey komutasına verilen Türk donanması Çanakkale’den çıkarak Venediklilerle 
mücadeleye girişmiştir. 1415 yılında Venediklilerle yapılan büyük deniz muharebesinde 
Osmanlı donanması büyük bir yenilgiye uğramıştır. Çalı Bey’in şehit olduğu deniz 
muharebesinin en önemli özelliği Venediklilerin denizcilikteki üstünlüğünün bariz 
olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Bu savaşta Venedik donanmasında 15 büyük kadırga, 
Osmanlılarda ise 13 kadırga ve 21 küçük tip gemi vardı. Venedik gemileri daha büyük 
ve muntazam olduğu kadar toplarla da teçhiz edilmiş bulunuyor ve gemicilikte manevra 
bakımından büyük tecrübe kazanmış personel tarafından idare ediliyordu. Muharebenin 
kesin sonucunu da Venedik donanmasının yüksek ateş kudreti tayin etmişti (TSK 
Tarihi, Deniz Kısmı, 3/1,1964:56-59). 
Fatih Sultan Mehmet’in Osmanlı tahtına çıkması, Osmanlı donanması içinde bir dönüm 
noktası olmuştur. Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar bir savaş donanmasından çok 
akın donanmasına benzeyen Osmanlı donanması, bu dönemden itibaren yavaş yavaş 
deniz aşırı fetihlerde başarılar kazanmaya başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u 
fethettikten sonra donanmanın önemini idrak etmiş ve tersaneyi önce kadırga limanına, 
daha sonra da Haliç’e naklettirerek yeni gemi tezgâhları kurdurmuştur. Fatih’in 
denizcilik alanındaki ciddi çalışmaları sayesinde Osmanlı donanması 350–400 gemiye 
ulaşmış ve Kaptan-ı Derya’lığa Baltaoğlu Süleyman Bey getirilmişti. Fatih zamanında, 
Ege denizinde bulunan birçok ada fethedilerek sahillerin emniyeti sağlanmış, Karadeniz 
sahilleri Osmanlı topraklarına katılmış, Kırım ve Kefe Seferleri yapılarak 
Karadeniz’deki Osmanlı etkinliği artırılmıştır. Osmanlının Otrantoyu 1480’de alarak 
İtalya’ya ayak basmaları da Fatih Sultan Mehmet zamanında gerçekleşmiştir (Gencer, 
2001:9). 
 
39


Padişah II. Beyazid babası gibi tahta çıktıktan sonra donanmaya büyük önem vermiştir. 
Osmanlı devletinin Karpat dağlarını ve Torosları ele geçirmeleri bu dağlarda yetişen 
kerestelerin gemi yapımında kullanılmasını sağlamıştır. II. Beyazid Osmanlı 
donanmasını yeni bir tarzda teşkilatlandırarak 1495 yılında dönemin en büyük denizcisi 
Kemal Reis’i Kaptan-ı Derya yapmıştır. Kemal Reis’in donanmanın başına getirilerek 
donanmanın yeniden teşkilatlandırılması, Osmanlı donanmasını Venedik’le açık deniz 
muharebesi yapabilecek seviyeye getirmiştir. Nitekim 1499 senesinde Venedikliler ve 
Fransızlar bozguna uğratılarak Mora, Koron, Navarin ve İnebahtı gibi çok önemli 
mevkiler ele geçirilmiştir. Ele geçirilen İnebahtı, bundan sonraki deniz muhaberelerinde 
de Osmanlılar için önemli bir üs olarak kullanılmıştır (Gencer, 2001:11). 
Yavuz Sultan Selim, 1517’de Mısır’ı aldıktan sonra, Süveyş’te Kölemen Tersanesini 
kurmuş bulunan Selman Reis de bu tesislerde ve Mısır donanmasıyla Yavuz Sultan 
Selim’in emrine girdi. 
Tunus ve Cezayir’de yeni kurulmuş bulunan Garp Ocakları adlı korsan teşkilatının 
tersaneleri de Yavuz’a bağlılığını bildirdi. Böylelikle Osmanlı devletinin büyük 
tersaneleri arasına, Gelibolu ve İstanbul tersanelerinden sonra Süveyş Tersanesi de 
katılmış oldu. Bütün Akdenize egemen olmak isteyen Yavuz Sultan Selim, büyük 
denizaşırı seferler yapabilecek çok kuvvetli bir deniz gücü kurmak amacıyla Kasımpaşa 
Tersanesini genişleterek bir anda 150 parça gemi çatacak ve bunları donatıp ikmal 
edecek tesislerle güçlendirmeye, seferden dönecek gemileri barındıracak gözler 
yaptırmaya başladı, fakat ömrü bunları tamamlamaya yetmedi. Yavuz’un ölümünde 
burada çalışan sanatkârların sayısı 3000’i, donanmadaki gemi sayısı da 150 parçayı 
aşıyordu (TSK Tarihi, İdari ve Lojistik, 1995:214-215). 
Yavuz Sultan Selim’in erken vefatı, denizcilikle ilgili planlananların yapılmasını 
engelledi. Fakat oğlu Kanuni Sultan Süleyman devrinde Osmanlı donanması Avrupa 
devletlerinden bile ileri seviyeye ulaşmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, İstanbul 
Tersanesini babasının istediği düzeye çıkardı ve tersane tartışmasız, dünyanın en büyük 
ve en güçlü tersanesi haline geldi. Bu tersanede hiçbir sıkıntı çekmeden aynı anda 130 
adet gemiyi birden en ucuz ve en kaliteli şekilde inşa edecek tesisler bulunuyordu. 
Tophane ve devletin diğer harp sanayi kurumları, imalat gücü bakımından  İstanbul 
Tersanesinden sonra geliyordu. Yine Kanuni döneminde Macaristan’ın Osmanlıya 
 
40


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   82




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə