20
in the art. When the artists began to observe the ana-
tomical dissection performed on human body, they tried
to understand more deeply, not superficially, the human
body and its function and the way its structures works.
This kind of scientific interest created a foundation for
a new topic in art: Ecorché figures. Ecorchés are the
signs of the Renaissance artists’ anatomy knowledge.
This study try to understand the process of emergence
the ecorché figures along with the reasons. At the same
time try to understand the development of naturalistic
style of Renaissance art.
Giriş
Leonardo da Vinci, Michelangelo, Raphaello ya da Dürer
gibi sanatçıların resimlerine baktığımızda ilk olarak
aklımıza, ‘Neden Rönesans döneminde betimlenmiş
heykeller ve resimler anatomik açıdan bu denli doğru?’
sorusu gelir. Bu çalışma, bir yandan bu soruya cevap
arayışı, bir yandan da Rönesans döneminin bir ürünü
olan ecorché (ikorşi) figürlerin ortaya çıkışını hazırlayan
koşulları anlamaya yönelik bir çalışmadır.
Erken Rönesans’tan itibaren bazı sanatçılar, sanatta
yüzlerce yıl devam eden geleneği aşıp sanatı farklı
bilimsel disiplinlerle desteklemeye başladılar. Böylece
sanatçı olmak, bilimsel merakla ve mükemmel doğru-
lukla ilişkili oldu. Rönesans, sınırları kaldırınca, insanın
öğrenmesi ve araştırmalarının üzerine tekrar taze bir
hava ve ışık yayıldı. Rönesans, bu ışığı Antik Yunan ve
Roma fikirlerinden, özellikle de Platon (MÖ 427 - MÖ
347) ve Aristoteles’ten (MÖ 384 – MÖ 322) alıyordu. Bu
çalışmanın bağlamı bakımından Platon ve Aristoteles’in
Rönesans’ı etkileyen fikirleri arasında, hayvan bedeni
üzerinde gerçekleştirilen disseksiyonları, doğanın sırla-
rını ifşa etmenin bir yolu olarak tasvir etmeleri oldukça
önemlidir. Aristoteles, benzer görünümlü yapıların
farklı hayvan türlerinde benzer işlevlere sahip olduğunu
düşünüyordu (Carlino, 1999, s. 638; Malomo, Idowu ve
Osuagwu, F. C., 2006,s.102). Aristoteles, makro-kozmik
ilkeleri anlayabilmek için önce mikro-kozmik ilkeleri
anlayabilmenin gerektiğine inanıyordu ve onun için do-
ğayı tanımanın yöntemi olarak anatomik disseksiyonlar
önemliydi. Platon ve Aristoteles için anatomi, felsefenin
bir parçasıydı. Anatomi çalışmalarının nedenlerinden
biri de ruhun, bedenin hangi parçasında ikamet ettiğini
keşfetme çabasıydı. Aristoteles, on sekiz yaşındayken,
Atina’daki Platon Akademisi’ne gönderilmeden önce,
babasından anatomi ve disseksiyonun temellerini öğ-
rendi (Saccio, 2009, s.154) ve bu konuda kendi öğrencile-
rini de etkiledi. Örneğin O’Malley (1964), Lesson’s from
History: Human Anatomy adlı makalesinde Aristote-
les’in öğrencilerinden biri olan Carystos’lu Diocles’in
(MÖ 375– MÖ 295) hayvan disseksiyonları yanında insan
disseksiyonları da yaptığını ve tarihte yazılı bir metinde
anatomi terimini kullanan ilk kişi olduğunu yazıyor (akt.
Ertaş, 2004, s.13). Bu bilgilerden hareketle, anatomi-
nin entelektüel gelişiminin Yunanistan’ın altın çağında
başladığını ve insan bedenine yönelik artan keşif çalış-
malarında en önemli etkenin hümanizmanın merkeze
alınması olduğunu söyleyebiliriz.
Anatomist Sanatçılar ve Ecorchéler
Platon ve Aristoteles’in fikirlerine doğan ilgi, resim ve
heykel alanlarındaki anatomik çalışma türünün Röne-
sans döneminde gelişmesine neden oldu. Rönesans’la
birlikte anatomi ve fizyoloji çalışmalarında gerçekle-
şen gelişme, sanat ve insanın tüm uğraşlarını farklı
bir düzeye yükseltti. 1400’lü yıllardan itibaren İtalyan
sanatçılar, bir anatomi profesörü yüksek sesle açıklama
yaparken bir berber-cerrahın yaptığı anatomik dissek-
siyonları izleyebilme fırsatını yakalayabildi (Mayor, 1983,
s.127-128). Çünkü Bologna ve Padua’da 15. yüzyılda, tıp
öğrencisi olmayan birinin, insan disseksiyonlarını gö-
rebilmek için anatomi salonlarına/tiyatrolarına girmesi
mümkün olmaya başladı.
Rönesans kültürü, görünen dünyayı anlamak ve açık-
lamak için sanat ve bilimin birleşmesini sağladı. Bilim
adamları yaptıkları gözlemleri, araştırmaları çizmeleri
için sanatçılara ihtiyaç duydular. Böylece gözlemlerini,
araştırmalarını başkalarına iletebiliyorlardı. Sanatçılar
da bilimle işbirliği yaparak sadece bir el işçiliği, bir za-
naat olarak algılanan mesleklerini entelektüel üretime
dayalı bir meslek statüsüne yükseltmeye çalıştılar. Böy-
lece sanatçının sosyal statüsü bilim adamının statüsü
ile eşitlenebilecekti (Keser ve Keser, 2008, s.113-124).
Antik Yunan kültüründe gelişmiş olan hümanist etkiler,
Rönesans kültürünü doğrudan etkiledi. İnsanlığın
onurunu vurgulayan hümanist felsefe ve insani değerler
sayesinde mantık ve insan çalışmalarına vurgu yapıldı.
Hümanistler, Rönesans döneminde, antik Yunan kültü-
rünün sahiplendiği hakikatin ve mükemmelliğin yeniden
doğuşunu sanat ve edebiyatın gelişimi için inceledi.
Andreae Vesalius (1514–1564) ise hümanizmanın sınır-
larını anatomiye kadar genişletti. Rönesans dönemin-
de de anatomik araştırmalar insanı tanımaya yönelik
ilgiden kaynaklanıyordu. ‘Kendini tanı’ ya da ‘insanı tanı’
anlamına gelen Latince ‘nosce te ipsum’ ibaresi birçok
anatomik illüstrasyonda, anatomi tiyatrolarında ve bu
dönemin kitaplarının önsözünde görülebilir.
16. yüzyılda anatomi disiplini açısından çok önemli
çalışmalar yapıldı. Toledo-Pereyra (2008), De Humani
Corporis Fabrica Surgical Revolution adlı makalesinde
Papa VII. Clement’in 1537’de anatomi eğitimine izin
vermesinden 6 yıl sonra Vesalius De Fabrica Corporis
Humani isimli kitabını yayımladığını yazıyor (akt. Ertaş,
2014, s.14).
16. yüzyılda da sanatçılar, sık sık, anatomik yapıların
konumunu ve işlevini belirlemek için Vaselius gibi bilim
adamlarının yaptığı kadavra disseksiyonlarına tanıklık
etmek yanında çizimleriyle anatomistlerin çalışmalarını
desteklediler. Vesalius’un kitabı, anatomi disiplininin sa-