129
ZİYA GÖKALP: TURANCILIKTAN TÜRKÇÜLÜĞE
Sayı: 84
Dilden sonra tarih gelir. Bir kavim, tarihin en eski kaynaklarına çıkarak
ulusal hayatının ilk gelişme atılımlarını duyarsa, yitirmiş olduğu ruhu yeniden
bulmuş olur. Tarihten aldığı feyizlere, halkın derinliklerinden çıkardığı efsanele-
ri, öykü ve masalları, söylenceleri ekledikten sonra, ulusal mâneviliği tamamıyla
kurar.
107
Gökalp’e göre, Osmanlı-Türk ayrımı önemli bir sorundu. Osmanlıcılığa
alternatif olarak geliştirdiği Türkçülük fikri çeşitli evrelerden geçerek, Türkleş-
mek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak ve Türkçülüğün Esasları adlı kitaplarında son
şeklini almıştır. Gökalp, Türkçülük mefkûresini üçe ayırmaktadır. Bunlar sıra-
sıyla Türkiyecilik, Oğuzculuk ya da Türkmencilik ve Turancılıktır.
108
Öncelikle
Türkçülük ve Turancılığın farklarını şöyle belirtmektedir;
Türkçülüğün uzak mefkûresi ise Turan’dır. Turan, bazılarının zannettiği
gibi, Türklerden başka, Moğolları, Tonguzları, Finuvaları, Macarları da ihti-
va eden bir kavimler halitası değildir...Turan kelimesini bütün Türk şubelerini
ihtiva eden büyük Türkistan’a hasretmemiz lâzımgelir. Çünkü, Türk kelimesi
bugün yalnız Türkiye Türklerine verilen bir unvan hükmüne geçmiştir. Türki-
ye’deki Türk harsına dâhil olanlar, tabii bu ismi alacaklardır... Türkçülerin uzak
mefkûresi, Turan adı altında birleşen Oğuzları, Tatarları, Kırgızları, Özbekleri,
Yakutları lisanda, edebiyatta, harsta birleştirmektir... Turan mefkûresi olmasay-
dı, Türkçülük bu kadar sür’atle intişar etmiyecekti. Mamafih, kimbilir. Belki,
istikbalde Turan mefkûresinin husulü de mümkün olacaktır.
109
Oğuz ittihadı ise aşağıdaki gibi açıklanmaktadır;
Bugün, harsça birleşmesi kolay olan Türkler, bilhassa Oğuz Türkleri, yani
Türkmenlerdir. Türkiye Türkleri gibi, Azerbaycan, İran ve Harzem ülkelerinin
Türkmenleri de Oğuz uyruğuna mensupturlar. Binaenaleyh, Türkçülükteki ya-
kın mefkûremiz Oğuz ittihadı, yahut Türkmen ittihadı olmalıdır. Bu ittihattan
maksat nedir? Siyasî bir ittihat mı? Şimdilik hayır! İstikbal hakkında bugünden
107 Ziya Gökalp, Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak, Hazırlayan Kemal Bek, Bordo-Si-
yah, Türk Klasikleri-İnceleme, İstanbul 2005, s. 107.
108 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Varlık Yayınları, İstanbul, Birinci basım 1923, 1973, s.
27.
109 Gökalp, a.g.e., s. 25, 26, 27. Karakaş, Gökalp’in “Türk İttihadı” olarak tanımladığı Turan’ın
Almanların sağladığı siyasi birlikle karşılaştırılamayacağını belirtmektedir. Bk. Karakaş,
a.g.m.,
s. 453.
130
CEYLAN TOKLUOĞLU
Kasım - 2012
bir hüküm veremeyiz. Fakat, bugünkü mefkûremiz Oğuzların yalnız harsça bir-
leşmesidir.
110
Bu tartışmanın sonunda Gökalp, “Bugün şeniyet sahasında yalnız Türkiye-
cilik vardır. Fakat, ruhların büyük bir iştiyakla aradığı Kızıl Elma şeniyet saha-
sında değil, hayal sahasındadır” demektedir.
111
Yani geçmişte bir şeniyet olan Tu-
ran mefkûresinin artık bir şeniyet olmadığına işaret etmektedir. Gökalp, Malta
sürgününde verdiği bir konferansta Türkçülüğü, “Avrupa medeniyeti içinde bir
Türk harsı vücuda getirmek” olarak tanımlayıp, “Asrın mefkûresi olan ‘ulus-
devlet’ ise bizim için Türkçülüğü ifade etmektedir” demektedir.
112
Gökalp’in Turancılık fikri nasıl Ali Bey Hüseyinzade’nin etkisiyle oluşmuş-
sa, Turancılıktan Türkçülüğe yönelimi de kendisini Ali Bey Hüseyinzade’nin
ve bazı Rusya kökenli Türkçü entellektüellerin duruşundan ayırmak istemesiyle
şekillenmiştir. Gökalp, Türkçülüğün Esasları’nda Yusuf Akçura ve Ferit Beyin
“Türk ittihadı” siyasetini tavsiye ettiklerini, Ali Bey Hüseyinzade ve Ahmet
Ağaoğlu’nun da Türklük ve İslamlık camiaları etrafında bütün Azerbaycanlıları
toplamaya çalıştığını yazmaktadır.
113
Karakaş, Gökalp’in Turancılık-Türkçülük
ayrımını, yukarıda sözü edilen ve akraba unsurları kapsayan Pantürkizmden ayı-
rıp, Anadolu halkına ve Anadolu Türklüğüne dayalı Türk teritoryalizmi fikrini
geliştirmek için yaptığını söylemektedir.
114
Gökalp, Türkçülükle Turancılığın
farklarını anlatmak için, Türk ve Turan zümrelerinin hudutlarını tayin etmek
gerektiğini söyledikten sonra şöyle demektedir;
Türk bir milletin adıdır. Millet, kendisine mahsus bir harsa malik olan bir
zümre demektir. O halde, Türkün yalnız bir lisanı, bir tek harsı olabilir. Hal-
buki, Türkün bazı şubeleri Anadolu Türklerinden ayrı bir lisan, ayrı bir hars
yapmağa çalışıyorlar. Meselâ Şimal Türklerinden bir kısım gençler bir Tatar li-
sanı, Tatar harsı vücude getirmekle meşguldürler. Bu hareket, Türklerin başka
bir millet, Tatarların da başka bir millet olması neticesini verecektir. Uzakta
bulunduğumuz için, Kırgızların ve Özbeklerin nasıl bir şiar takip edeceklerini
bilmiyoruz. Bunlar da birer ayrı lisan ve edebiyat, birer ayrı hars vücude getir-
110 Gökalp, a.g.e., s. 24.
111 Gökalp, a.g.e., s. 27.
112 Karakaş, a.g.m., s. 463.
113 Gökalp, a.g.e., s. 13.
114 Karakaş, a.g.m., s. 467.
131
ZİYA GÖKALP: TURANCILIKTAN TÜRKÇÜLÜĞE
Sayı: 84
meğe çalışırlarsa, Türk milletinin hududu daha daralmış olur. Yakutlarla Altay
Türkleri daha uzakta bulundukları için, bunları Türkiye Türklerinin harsı dai-
resine almak daha güç görünüyor.
115
Gökalp, Akçura’nın Tatar modernleşmesi temelinde oluşturduğu modern
milliyetçilik anlayışını kabul etmemiştir. Bu nedenle, Yeni Mecmua dergisinde
yazdığı yazılarda Orta Asya kökenli Türklerin Türkçülük anlayışını, Osmanlı
Türklerinin Türkçülük anlayışından ayrıştırmaya çalışmıştır. Bu yazılar aynı
zamanda Akçura’ya bir cevap niteliğinde yazılardı.
116
Gökalp, Türkleşmek, İs-
lamlaşmak, Muasırlaşmak adlı kitabında Tatarların ne Türk ne de Moğol olma-
dıklarını belirterek şöyle demektedir;
‘Tatar’ sözcüğü, eski Türk tarihinde bu günkü Kuzey Türkleri’yle hiç bir
ilişkisi olmayan yabancı bir kavme verilmiş aşağılayıcı bir addır. Ne Cengiz, ne
de Timur, Tatarları sevmezdi. Demek ki Tatarlar, Türk olmadıkları gibi, Moğol
da değildirler. Öyleyse, Rusların hem aşağılamak, hem de Türklerin birbirinden
ayrılmasını sağlamak amacıyla kullandıkları bu adı, Kuzey Türkleri kabul etme-
melidirler. Kuzey Türkleri, çoğunlukla Kıpçak Türkleri’dir...‘Tatar’ sözcüğüne
gelince, bilimsel incelemeler sonucunda, bu sözcüğün Kuzey Türkleri’ne düş-
manlıkla verilmiş bir ad olduğu anlaşılacak, böylece ‘Tatarcılık akımı’ da iflâs
edecektir.
117
Bu noktada Sezer, hem Almanya’da hem de Osmanlı toplumunda ulus
oluşturulması sürecinde bazı güçlüklerle karşılaşıldığını, bu güçlükler karşısında
eskiye dönüş önerildiğini söylemektedir. Almanya’da Orta Çağ Cermenliğinin,
bizde ise Orta Asya Türkçülüğünün gündeme getirildiğini belirtmektedir. Daha
sonra, Orta Çağ Cermenliğine ya da Orta Asya Türklüğüne sonradan katılan
yabancı unsurlar yüzünden sorun yaşandığı düşünülmüş ve çare olarak yabancı
olan her şeyi atmak önerilmiştir. Sezer’e göre, bu durum her iki ülkede de bazı
aşırılıklara yol açmıştır: “Bizde söz gelişi öztürkçecilik akımı, Almanya’da ise
Yahudi düşmanlığı...Bizim Yahudimiz ise Osmanlı olmuştur. Büyük bir Os-
manlı düşmanlığı başlatılmıştır”.
118
115 Gökalp, a.g.e., s. 24.
116 Karakaş, a.g.m., s. 455-456.
117 Ziya Gökalp, Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak, Hazırlayan Kemal Bek, Bordo-Si-
yah, Türk Klasikleri-İnceleme, İstanbul 2005, s. 87, 90.
118 Sezer, a.g.m., s. 232. Sezer’e göre, Pancermanizm ve Pantürkizm ortaklaşa Panslavizmle sür-
Dostları ilə paylaş: |