Ankara 2015 T. C. MİLLÎ EĞİTİm bakanliği açik öĞretim okullari



Yüklə 49,95 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/31
tarix05.02.2018
ölçüsü49,95 Kb.
#24748
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   31

ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1
89
c. NATO’nun Kuruluşu
Marshall planı ve Truman doktri-
ni, SSCB’nin Orta Doğu ve Avrupa’da-
ki yayılma faaliyetlerine karşı ABD’nin 
almış olduğu ilk tedbirlerdir. Çekoslo-
vak darbesinden (Şubat 1948) sonra, 
İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda ve 
Lüksemburg arasında Batı Avrupa Bir-
liği adı verilen bir ittifak sistemi kurul-
muştur (Mart 1948). Ancak Batı Avrupa 
devletlerinin gücü SSCB’ye karşı gerekli 
dengeyi kurmaktan yoksundu. Bu ne-
denle Amerika’nın bu savunma sistemi-
ni desteklemesi gerekiyordu. Sonunda 
SSCB’nin tehditlerine karşılık 4 Nisan 
1949’da on iki Batılı ülke ( İngiltere, 
Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, İzlan-
da, Danimarka, Lüksemburg, Norveç, 
Portekiz, ABD, Kanada )arasında kısa 
adı ile NATO (North Atlantic Treaty Or-
ganization)olan Kuzey Atlantik ittifakını 
kurdu. İttifak savunma amacı yanında 
siyasi, ekonomik, sosyal alanlarda da iş birliğini amaçlıyordu. İçlerinden birine yapıl-
mış bir saldırı hepsine yapılmış sayılacaktı. NATO’nun kurulmasıyla Sovyet yayılma-
sına karşı etkili bir set kurulmuş, Doğu Bloku’na karşı denge sağlanmış ve Batı Bloku 
ortaya çıkmıştır. Türkiye ve Yunanistan 1952’ de, Batı Almanya 1955’te ve İspanya ise 
1982 yılında NATO’ya katılmıştır.
 
Resim 03.07: Marshall Planı ile İlgili Poster 
(Hava nasıl olursa olsun biz beraber olmalıyız)
Türkiye, 1949’da ABD’nin öncülüğünde kurulan NATO’ya birçok nedenle ilgi 
duymaktaydı. Bunlardan birincisi,1945 yılındaki Sovyet istekleri ve tehdidinin 
meydan getirdiği endişedir. Türkiye, Truman doktrini ve Marshall planı sayesinde 
ABD ile yakın iş birliği içine girmişti. Ancak bu durum SSCB’nin taleplerinden doğan 
endişeyi azaltmamıştı. Türkiye, ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin meydana getirdiği 
güvenlik şemsiyesi içinde yer alarak SSCB kaynaklı dış tehdidi önlemeyi düşünü-
yordu. İkincisi, Türk devlet adamları NATO’ya üye olmayı, cumhuriyetin ilanından 
beri izlenen Batı’ya dönük dış politikanın bir gereği olarak görüyorlardı. Üçüncüsü 
Türkiye NATO üyesi olarak hem mevcut yardımları korumak hem de yeni yardım 
programlarına dâhil olmayı düşünüyordu.  
E
BİLGİ NOTU


ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1
90
d. Avrupa Konseyi’nin 
Kuruluşu
İngiltere, Fransa, Belçika, 
Hollanda, İtalya, İrlanda, Danimar-
ka, Lüksemburg, Norveç ve İsveç 
5 Mayıs 1949’da Londra’da Avrupa 
Konseyini kurdular. Konseyin çalış-
ma alanları, insan hakları, medya, 
hukuki iş birliği, sosyal dayanışma, 
sağlık, eğitim, kültür, spor, gençlik 
vb. olarak belirlenmiştir. Türkiye 
konseye 8 Ağustos 1949’da üye ol-
muştur. 
e. Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)
XX. yüzyılın ilk yarısında iki büyük savaşın acısını yaşayan Avrupa, bir daha bu 
tür çatışmaların yaşamaması için çözüm arayışına girmiştir. Çözüm olarak da Avrupa 
devletleri arasındaki düşmanlığı ortadan kaldıracak bir bütünleşmenin gerçekleşti-
rilmesi düşüncesi benimsenmiştir. 
Bu girişimin sonucunda Fransa, Federal Almanya, Belçika, İtalya, Lüksemburg 
ve Hollanda’nın katılımıyla Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur (18 Ni-
san1951). Bu başarılı girişim, Avrupa’da daha geniş kapsamlı bir ekonomik birleş-
menin gerçekleştirilmesine yönelik yeni görüşlerin doğmasına yol açmış ve 1957’de 
Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmuştur. 
B. PAYLAŞILAMAYAN ORTA DOĞU
Orta Doğu bölgesi, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünya politikası-
nın merkezinde yer almıştır. Her şeyden önce bölge Asya, Afrika ve Avrupa kıtaları 
arasında geçiş kavşağı durumundadır. Dolayısıyla XIX. yüzyılda Avrupa devletlerinin 
ana sömürge bölgelerinden biri hâline gelirken, XX. yüzyılın ikinci yarısında Batı ve 
Doğu Bloklarının nüfuz mücadelesine sahne olmuştur. Hele bölgede bol miktarda 
çıkan petrol hâlâ temel enerji kaynağı olma özelliğini koruduğundan, Orta Doğu 
üzerindeki etkinlik mücadelesi şiddetlenmiş, bölgenin dünya politikasındaki önemi 
artmıştır.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere ve Fransa’nın kışkırtmaları sonucunda 
Orta Doğu’da Osmanlı Devleti egemenliğinde yaşayan bazı Arap toplulukları millî 
devletlerini kurabilmek için ayaklanmışlardı.
SSCB yönetiminin Çarlık dönemine ait gizli anlaşmaları açıklaması ve I. Dün-
ya ABD’nin sömürgeci politikalara karşı çıkması, İngiltere ve Fransa’nın planlarını 
Resim 03.08: NATO’nun Amblemi ve Üye Ülkelerin 
Bayrakları


ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1
91
bozmuştu. Bunun üzerine İngiltere ve Fransa manda yönetimleri kurarak bölgedeki 
egemenliklerini devam ettirmişlerdi. 
I.Dünya Savaşı’ndan yıpranarak çıkan Avrupa devletleri, Orta Doğu ülkelerinin 
bağımsızlık mücadelelerine karşı koyacak durumda değildi. Ayrıca SSCB ve Nazi Al-
manya’sından gelen tehditler İngiltere ve Fransa’nın hareket alanını kısıtlıyordu. Bu 
şartlar İngiltere ve Fransa’nın bölgedeki etkinliklerinin azalmasına neden oldu. Bu 
gelişmeler üzerine bölge ülkeleri bağımsızlıklarını kazanmaya başladı ve monarşik 
yönetimler kuruldu.
1.İsrail’in Kuruluşu
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra dünya gündemini yoğun bir bi-
çimde meşgul etmeye başlayan Filistin sorununun temelleri, I. Dünya Savaşı sıra-
sında Batılı devletlerin Osmanlı Devleti’ni parçalamak için yürüttükleri politikalarda 
yatar. 
İngiliz mandası altındaki Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması çalışmaları, 
XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştı. Bu amaçla toplanan ilk kongre, 29 Ağus-
tos1897 ‘de İsviçre’de Basel’de toplanmış ve bu kongrede Yahudilerin Filistin’de bir 
yurt edinmesi kararı alınmıştı. 
Filistin, Osmanlı toprakları içerisinde yer almaktaydı. Bu nedenle Dünya Siyo-
nist Örgütü Başkanı Theodor Herzl, Yahudilerin Filistin’e göç etmelerine izin veril-
mesine karşılık II. Abdülhamid’e Osmanlı Devleti’nin dış borçlarını ödemeyi önermiş 
ancak istediği sonucu alamamıştı. 
I.Dünya Savaşı sırasında, Başkan Wilson’un da Yahudi sorununu benimsemesi, 
İngiltere’yi harekete geçirmiş, İngiliz Dışişleri Bakan James Balfour, 2 Kasım 1917’de 
Siyonist Federasyonu Başkanı’na gönderdiği mektupta, İngiltere’nin Filistin’de bir 
Yahudi devleti kurulmasını kabul ettiğini resmen bildirmişti. ‘’ Balfour deklarasyo-
nu’’ adını alan bu belge, Yahudi devleti kurulması konusunun bir dönüm noktası 
sayılmaktadır. Deklarasyonda Yahudiler için ulusal bir yurt kurulmasının, bu ülkede 
yaşayan ve Yahudi olmayan toplumların her türlü haklarının hiçbir şekilde ihlal et-
meyeceği ifade ediliyorsa da Yahudilerin siyasi hakları öne çıkartılıyordu. Bu tarihten 
sonra Yahudiler dünyanın her yerinden büyük kitleler hâlinde Filistin’e göç etmeye 
başladılar. Zengin Yahudilerden toplanan paralarla 60.000 Yahudi, büyük toprak sa-
hibi Araplardan aldıkları topraklar üzerinde yerleşmeye başladı. 1919 yılında Filistin 
topraklarının tamamına yakını Araplardan meydana geliyordu. 1929 Dünya Ekono-
mik Krizi ve Almanya’da Hitler’in Yahudi karşıtı politikası sonucu yüz binlerce Yahu-
di, Filistin topraklarına göç etti. 1934 yılında Filistin’deki Yahudilerin sayısı 900.000’i 
bulmuştu. Ancak yine de Yahudilerin Araplara oranı 1/3’tü. Ne var ki gerekli eğitim 
ve sermayeden mahrum Arap üreticisi, eğitimli ve sermayesiyle gelmiş Yahudiler ile 
rekabet edecek durumda değildi. Bu durum kısa bir süre sonra Araplarla Yahudiler 
arasında geçimsizlikler ve çatışmalara yol açtı. Aynı dönemde, Filistin’de faaliyet gös-


Yüklə 49,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə