56
Böylece Krişna çobanlar arasında yetişir. Destanda onun çocukken yaptığı
yaramazlıklardan da bahsedilmektedir. Bir at arabasını deviren, yağ çalan, ineklerin
kuyruklarından çeken, ağaçları yerinden söken, yosunlar üzerinde panterlerle oynayanı
ve ağızlarına ellerini sokabilen bir çocuktur
232
.
Parrinder, sonuçta Krişna’nın bir insan olduğunu ve çocukça hilelerle
oynadığını, ancak yine de sonsuz ve yaratılışın merkezi olduğunu belirtmektedir. Ona
göre Krişna’nın şakaları, ebedi oyununun bir kısmıdır. Ayrıca kendinin ne bir tanrı ne
de bir şeytan olmadığını ilan eden Krişna’ya karşı gopi kızlarının dindarane tavırları da
dikkat çekicidir
233
.
Büyüdükçe yaramazlıkları da artmaktadır. Buzağı çobanlığı yapmış, çoban
kızlarla dans etmiş, yılanlarla ve şeytanlarla savaşmış, aslanlarla krallarla boğuşmuştur,
hatta İndra’ya bile karşı geldiğinden bahsedilmektedir. Çobanlara, İndra’ya tapınmak
zorunda olmadıklarını söyleyerek onları vazgeçirmiş, öfkelenen İndra’nın gönderdiği
fırtına ve yağmuru dağı kaldırarak engellemiştir. Sonunda İndra, Krişna’ya saygı
göstermek için yanına gelmiştir
234
.
Bazen aniden hareketsizleştiğine, derin bir sıkıntı ve şaşkınlık içine girdiğine
tanık olunan Krişna, Gopi kızlarını ve eşlerini söylediği ilâhîlerle büyülemiş, onlara
tanrılar ve yarı tanrılarla ilgili hikayeler anlatmış, dans etmeyi, enstrüman çalmayı
öğretmiş, öyle ki gopi kızları geceleri evlerine gitmez olmuşlardır
235
.
Nihayet Kansa’nın sarayına danışmanı olarak giren Krişna’dan etkilenen
Nizumba’nın (Kansa’nın karısı), kralı öldürmesi karşılığında krallık tacını başına
takacağını ona söylemesine rağmen, Krişna’nın bu teklifi kabul etmediği
anlatılmaktadır
236
.
Kansa’nın da isteği üzerine, birlikte Kansa’yı korkutan münzevilerin yanına
gittiklerinde kim olduğunu oradaki münzeviden öğrendikten sonra onların arasında
yaşamaya başlamıştır
237
.
232
Parrinder, a.g.e., s. 74; Schuré, a.g.e., s. 110
233
Parrinder, a.g.e., s. 74
234
Parrinder, a.g.e., s. 74
235
Schuré, a.g.e., s. 115
236
Schuré, a.g.e., s. 122
237
Schuré, a.g.e.,s. 126
57
Meditasyon için Meru Dağına çıkan Krişna, yedi yıl sonra geri dönmüş ve
münzevilere ruhun ölümsüzlüğü, tekrar doğuşları ve Tanrı ile mistik anlamda
bütünleşmesi doktrinini öğretmiştir. Müritlerinden Arjuna’nın ondan Mahadeva’yı
göstermesini istemesi üzerine Krişna ayağa kalkarak, “tüm mevcut varlıklarda yaşayan
yüz binlerce forma, sayısız göze, her yöne dönük çehreye sahip olan, sonsuzluğun her
türlü kademesinde daima varlıklarının yukarısında bulunan, durağan ve sonsuz-sınırsız
bedeninde, tüm bölümleriyle kıpır kıpır hareketli bir evreni barındıran varlıktan söz
etmeye başladığı” ifade edilmektedir
238
.
Vaazlarında müritlerine Vişnu’nun bedenlenmelerinden bahseden Krişna, yedi
rişinin Viyaza’nın ve Vazişta’nın bedeninde tezahür ettiğini, bazen bir dilenci gibi,
bazen tövbe etmiş bir kadın gibi veya küçük bir çocuk gibi basit ve sade insanların
ağzından hitap etmeyi sevdiğini anlatmaktadır
239
.
Krişna’nın, öğretisini yayarken izlediği yöntem oldukça ilginçtir. Zira her
zümreye kendine uygun anlatımlarda bulunmaktadır. Brahmanlar’a ilâhî bilimi,
Rajalar’a savaşla ve aileyle ilgili erdemleri bildirilmekte; halka ise çocuklara özgü bir
basitlik ve iyilikseverlik, tevekkül ve umut içerikli bir tavırla hitap etmektedir
240
.
Galip bir saltanattan sonra Krişna ayağından yaralanır. Avcı Jara onu
yaralamıştır. Sonunda doğmayan ve bozulmayan ruhuyla birleşir. Kendi ölümlü
bedenini terk eder ve yeniden asıl sığınağı Vişnu’ya döner. Arjuna’nın onun ölü
bedenini yakmasından sonra Kali çağı sona erer
241
.
Parrinder, avataranın nedenini dünyanın şikayeti olarak ifade etmektedir.
Çünkü dünya şeytani eziyetlerden acı çekmektedir. Brahma bu durumu Vişnu’ya haber
vermeleri için tanrılara izin verir ve Vişnu bedeninden iki kıl koparır. Biri beyaz diğeri
siyahtır ve onlar dünyaya inmiş olmalıdır. Beyaz olan Krişna’nın büyük kardeşi Bala-
rama -ki bazen Vişnu’nun avataralarından biri olarak ondan söz edilir- bazen de o
uyurken tanrısal hizmetçisi Ananta olarak bahsedilmektedir
242
.
238
Schure, a.g.e., s. 132
239
Schuréi a.g.e., s. 136
240
Schuré, a.g.e., s. 138
241
Parrinder, a.g.e., s. 74
242
Parrinder, a.g.e., s. 73
58
b. Bhagavata Purana ve Yirmi İki Avatara
“Eski devirlerde anlatılan öyküler” anlamına gelen Purana, eski öykü ve
efsanelerin anlatıldığı, yazarları belli olmayıp, mitolojik bir takım adların yazar olarak
gösterildiği kitaplara verilen isim şeklinde tanımlanmakta ve on sekiz purananın
varlığından bahsedilmektedir
243
.
Hepsinin orijinal şeklini koruyamadığı ifade edilen Puranalar, avataralar
üzerinde yoğunlaşmaktadır. Balık, kaplumbağa, cüce ve yaban domuzu gibi avataralar
anlatılmaktadır. Markandenya Purana, Krişna’nın anlatıldığı puranadır. Burada
Krişna’nın diskinden bahsedilir. Vişnu Purana’da kozmolojik ve mitik hikayeler yer
almaktadır
244
.
En ünlüsü olduğu belirtilen Bhagavata Purana’nın muhtemelen M.S. IX. ya da
X. yüzyıllarda derlenmiş olabileceği ifade edilmektedir. Diğer avataralardan söz
edilmekle birlikte Krişna’nın gençliğine dair rivayetlerin de yer aldığı, özellikle onuncu
ve on birinci kitapların Krişna hakkında detaylı bilgi verdiğine işaret edilmektedir
245
.
Bhagavat’tan türeyen Bhagavata kelimesi Yüce Rab Vişnu ya da Krişna
anlamına gelmektedir. Hari’nin avatara hikayelerinin anlatıldığı Bahagavata Purana’da,
sadece klasik on avataradan değil, yirmi iki tanesinden söz edilmektedir. Ancak bununla
birlikte avataraların sayısı hakkında net bir bilgi yoktur
246
.
Bhagavata Purana’da yer aldığı iddia edilen yirmi iki avatara şunlardır: İlk
insan Purusha; yaban domuzu Varaha; büyük bir bilge Narada; iki aziz bazen Arjuna ve
Krişna’ya başvuran iki aziz Nara ve Narayana; Samkya felsefesinin kurucusu Kapila;
aziz Dattatreya; kurban Yajna; dürüstlük kralı Rishabha; kral Prithu; balık Matsya;
kaplumbağa Kurma; tanrısal doktor Dhavan-tari; büyücü Mohini; insan-aslan Nara-
simha; cüce Vamana; baltalı Rama Parasu-Rama; Vedaları derleyen Veda-Vyasa; kral
Rama; Krişna’nın büyük erkek kardeşi Bala-Rama; Krişna; Buddha; henüz gelmeyen
Kalkin
247
.
243
Kaya, Hint Mitolojisi Sözlüğü, s.120-121
244
Parrinder, a.g.e., s. 72
245
Parrinder, a.g.e., s. 75
246
Jacobi, a.g.md., s. 193; Parrinder, a.g.e., s. 75
247
Jacobi, a.g.md., s. 193; Parrinder, a.g.e., s. 75
Dostları ilə paylaş: |