nykıph
veya n aiad'larm oğullan olan Grek kahramanlan
gibi. Karısı da bir Vila’dır; onu elde eder ve uçup giderek onu
terketmemesi için büyük bir dikkatle kanatlarını saklar -n i
tekim, baladm bazı versiyonlarına göre ilk çocuklarının doğu
munun ardından böyle yapmıştır.69 Marko, Indra, Thraetona,
Herakles ve diğer arketipik modellere uygun olarak üç başlı
bir ejderle döğüşür ve öldürür.70. Düşman kardeşler mitosuna
uygun olarak kendi kardeşi Andrija ile de döğüşüp öldürür.
Diğer arkaik epik devrelerde olduğu gibi Marko 1450'li yıl
larda Türklerle yapılan savaşlarda adını duyuran Hünyadi
Yanoş ile kah dost, kah düşmandır.
Bu iki kahramanın onyedinci yüzyıl epik baladlannın el-
yazmaiarında, yani, Hünyadi’nin ölümünden iki yüzyıl sonra
bir araya getirilmeleri ilginçtir. Modern epik şiirlerde anak-
ronizmalara daha az rastlanmaktadır.71 Bunlarda anılan ki
şilikler henüz mitsel kahramanlara dönüşecek zaman bula
mamışlardır.
Aynı mitsel itibar Yugoslav epik şiirinin öteki kahraman
larını da kutsamaktadır. Vukaşin ve Novak Vila ile evle
nirler. Vuk, ("Ejder Despot") Jastrebac ejderi ile döğüşür ve
kendisi de bir ejdere dönüşebilir. 1471 ile 1485 yılları arasında
Syrmia'da hüküm sürmüş olan Vuk bir yüzyıl önce ölmüş olan
Lazar ile Miliç'in yardımına koşar. Birinci KosovaMuharebe-
si (1389)'ni konu alan şürlerde yirmi yıl önce ölmüş (örneğin
Vukaşin) ya da yüz yıl sonra ölecek olan (Erceg Stjepan)
kişiler boy gösterir. Kahramanı koruyan ve yardım eden dişi
varlık mitosunda olduğu gibi periler (Vila) yaralanmış kah
ramanları iyile'ştirir, onları teskin eder, onlara geleceği
söyler, yakın tehlikelere karşı uyanrlar. Kahramanlara özgü
"ateşle sınama" da unutulmuş değildir: bir okla elmayı vur
52
mak, bir kaç atın üzerinden atlamak, birbirine benzer giysi
lere bürünüp bir grup genç arasından bir kızı tanımak, ve ben
zerleri.72
-
Rus byliny'sinin kimi kahramanları da muhtemelen tarih
sel prototiplerle bağıntılıdır. Bu destanın Kiev versiyonları
çemberinin bazı kahramanları kayıtlarda anılmaktadır.
Ama tarihsellikleri bununla sona erer. Kiev çemberinin mer
kezinde yer alan Prens Vladimir'in 1015'de ölen I. Vladimir
mi, yoksa 1113-1125 yılları arasında hüküm süren EL Vladi
mir mi olduğunu bilemeyiz. Kiev çemberi byliny 'sinin büyük
kahramanları Svyatogor, Mikula ve Volga'ya gelince kişilik
ve maceralarında tarihsel olan hemen hemen hiç bir şey kal
mamıştır. Mitos ve halk masallarının kahramanlarından
ayırdedilemez olmuşlardır. Kiev çemberinin kahraman
larında biri, zaman zaman byliny' de Vladimir'in yeğeni ola
rak görünen Dobrinya Nikitiç şöhretini esas olarak tamamen
mitsel bir olaya borçludur: oniki başlı bir ejderi öldürür. B y
liny'
nin bir diğer kahramanı Potukalı St. Mihail, kendisine
sunulmuş bir genç kızı yutmak üzere olan bir ejderi öldürür.
Bir ölçüde, tarihsel bir kahramanın mitsel bir kahramana
başkalaşımına tanık olmaktayız. Sadece efsaneleri güçlen
dirmek için onlara atfedilen doğaüstü özellikler değil sözünü
ettiğimiz: sözgelimi, Kiev çemberinden kahraman Volga tıp
kı bir şaman ya da antik bir efsane kahramanı gibi bir kurt
veya kuşa dönüşebilir; Egori, gümüşten ayaklar altın kollar ve
incilerle sarılı bir kafayla doğmuştur; Muromlu Ilya bir folk
lor devine benzer, gökle yeri birleştirebilmekle övünmek
tedir. Ama hepsi bu kadar değil: epik halk şarkılarına kah
ramanlarını veren tarihsel prototiplerin mitselleştirilmesi
örnek standarta uygun olarak gerçekleşir; antik mitos kahra
manlarının "suretine göre biçimlendirilmişlerdir." Mucizevi
doğumlarıyla hepsi birbirine benzer; ve, tıpkı M ahabharata
ile Homeros şiirlerinde olduğu gibi ana babalarından en
azından biri tanrı ya da tanrısal varlıktır. Tatarlar ve Poli-
nezyalıların epik şiirlerinde olduğu gibi bu kahramanlar göğe
53
bir yolculuk yapar ya da cehenneme in rler.
Tekrarlayacak olursak, epik şiirlerde kutsanan kişilerin
tarihsel kişilikler oldukları noktasında sorun yoktur. Ama
tarihsellikleri mitselleştirmenin aşındırıcı eylemi karşısın
da fazla dayanmaz. Bizzat tarihsel olay, ne kadar önemli
olursa olsun, halkın belleğinde kalmaz, ya da o tekil tarihsel
olay mitsel bir modele çok yakın olmadığı sürece anılan şiir
sel imgelemi harekete geçirmez. 1812 Napoleon işgalinin
doğurduğu felaketi konu alan bylina'da Çar I. Aleksandr’ın
ordunun başı olarak üstlendiği rol de, Borodino'nun adı ve öne
mi de unutulmuştur; geride kalan sadece bir halk kahramanı
kılığına bürünmüş Kutusov figürüdür. 1912'de tüm bir Sırp tu
gayı Marko Kraljeviç'in, yüzyıllar önce kendi fiyefi olan Pri-
lep Kalesi’ne düzenlenen bir saldırıyı yönettiğini görmüştü:
kahramanca bir girişim popüler imgeleme, üstüne atlayıp,
Marko'nun serüvenlerinin geleneksel arketipine ekleyebile
ceği bir fırsat sunmuştu, onun kendi kalesinin söz konusu olması
bu şansı daha da arttırıyordu.
,
"Mitos bir kahramanın doğuşunda son değil ilk aşama
dır."73 Ama, bu görüş bir çok araştırmamın (Caraman ve diğer
leri) vardığı şu sonucu onaylamaktadır sadece: tarihsel bir
olay ya da gerçek bir kişiliğin anısı halkın belleğinde en faz
la iki ya da üç yüzyıl varlığını sürdürür. Bunun nedeni popüler
belleğin bireysel olay ve gerçek kişilikleri sürdürmekte güç
lük çekmesidir. Onun işleyişine aracı olan yapılar farklıdır,
olaylar değil kategoriler, tarihsel kişilikler değil arketip
ler. Tarihsel kişilik bu mitsel modelle (kahraman, vb.) birleş
tirilir, olay ise mitsel eylemler (bir canavarla savaş, düşman
kardeşler, vb.) kategorisiyle özdeşleştirilir. Bazı epik şiirler
"tarihsel hakikat" denilen şeyi sürdürebilmişse de bu haki
kat belirli kişiler ve olaylarla değil, kurumlar, görenekler ve
yerlerle ilgilidir. Sözgelimi Murko'nun gözlemlediği gibi,
Sırp epik şiirleri 1699'daki Karlofça Antlaşması öncesi Avus-
turya-Türk ve Türk-Venedik sınırındaki yaşam ı uygun
biçimde tasvir etmektir.74 Ama böylesi "tarihsel hakikatler"
54
kişiler ve olaylarla değil ("oluşan" bireyin "oluş"undan daha
yavaş giden) toplumsal ve siyasal yaşamın geleneksel
biçimleri ile -kısacası, arketiplerle- ilgili hakikatlerdir.
Kollektivitenin belleği tarih dışıdır. Bu önerme folklorun
kökeninin popüler olduğu ya da epik şiirin kollektif olarak
yaratıldığı anlamına gelmez. Murko, Chadvvick ve diğer
araştırmacılar epik şiirin ortaya çıkış ve gelişiminde yara
tıcı kişiliğin, "sanatçı"nın rolünü göstermişlerdir. Bizim söy
lemek istediğimiz -folklor temalarının kökeni veya epik
şiirin yaratıcılarında yeteneğin rolünden öte- tarihsel olay
ların anıları iki ya da üç yüzyıl sonra bireysel olanı kabul
edemeyen ve sadece ömekşel olanı saklayan arkaik zihniye
tin kalıbına girecek şekilde değiştirilmektedir. Avrupa'da
halk katmanlarının bilinci tarafından günümüze dek sür
dürülen, tarihsel olayların kategorilere, bireylerin arke-
tiplere indirgenme süreci arkaik ontolojiye uygun olarak ger-
çekleştirilmektedir. Popüler belleğin modern çağların tarih
sel kişiliğine bir arketipin taklitçisi ve arketipik bir jestin
yeniden -üreticisi olarak anlamını- arkaik toplamların men
suplarının geçmişte ve şimdi (bu bölümde zikredilen örnek
lerinde gösterdiği gibi) daima bilincinde oldukları, ama
Dieudonne de Gozon veya Marko Kraljeviç gibi kişiliklerce
unutulmuş anlam ı- yeniden kazandırdığı söylenebilir.
Kimi zaman, pek nadiren de olsa, bir araştırmacı bir ola
yın güncel olarak mitosa dönüştürülmesine rastlayabilir. Son
savaştan hemen önce, Romanyalı folklor araştırmacısı
Constantin Brailoiu, Maramures köjnünde takdire değer bir ba
ladı kaydetme fırsatı bulmuştu- Konusu bir aşk trajedisiydi:
genç aşık, bir dağ perisi tarafından büyülenir ve evlenmeden
bir kaç gün önce kıskançlık içindeki peri onu bir uçurumdan
aşağı atar. Ertesi gün çobanlar cesedini ve birv ağaca takılı
kalmış şapkasını bulurlar ve köye götürürler; sözlüsü onları
karşılar; sevgilisinin ölmüş olduğunu görünce mitolojik ima
larla dolu bir ağıt, rustik güzellikte bir liturjik metin okur.
Baladın içeriği buydu. Folklor araştırmacısı bunun versiyon
55
larını toplarken trajedinin vuku bulduğu dönemi öğrenmeye
çalıştı; bunun çok eski bir hikaye olduğu, "çok eskiden" olduğu
söylendi ona. Ancak araştırmalarını sürdürdükçe bu olayın
kırk yıldan az bir zaman önce gerçekleştiğini öğrendi. Sonunda
kadın kahramanın da hala hayatta olduğunu keşfetti. Onu
ziyarete gitti ve hikayeyi onun ağzmdan dinledi. Çok bilinen
bir trajediydi: bir akşam sevgilisi bir uçurumun kenarındayken
ayağı kayıp düşmüştü; hemen ölmemiş, çığlıkları dağlılar ta
rafından duyulmuş, köye götürülmüş ve kısa süre sonra
ölmüştü. Cenazede nişanlısı köyün öteki kadınlarıyla birlikte
geleneksel ayin ağıtlarını tekrarlamış, dağ perisinin sözü bile
edilmemişti.
Böylece, başlıca tanığın hayatta olmasına rağmen olayın
tüm otantikliğinden arındırılması, bir efsaneye dönüştürül
mesi için bir kaç yıl yetmişti: kıskanç peri, genç adamın kat
ledilişi, cesedin bulunuşu, sözlüsü tarafından yakılan mitolo
jik temalarla yüklü ağıt. Köyde yaşayanların hemen hemen
hepsi otantik tarihsel olayı görmüştü; ama bu olay bu şekliyle
onları tatmin etmiyordu: evlilik arifesinde bir genç adamın
trajik ölümü kaza sonucu basit bir ölümden farklıydı; ancak
mitos kategorileriyle özdeşleştirilerek açıklanabilecek okült
bir anlamı vardı. Kazanın mitselleştirilmesi baladın yara
tılmasıyla da durmamıştı; insanlar arada bir, "laf arasında"
genç adamın ölümünden bahsederken bile kıskanç peri öykü
sünü anlatıyorlardı. Folklor araştırmacısı köylülerin dikka
tini otantik versiyona çektiğinde yaşlı kadınm bunları unut
tuğunu, üzüntüden aklını kaybettiğini söyleyerek yanıtladı
lar. Hakikati anlatan mitostu: gerçek öykü bir tahrifattan
başka bir şey değildi. Üstelik mitos gerçek öyküye daha derin
ve zengin bir anlam kazandırdığına, trajik~bir yazgıyı açığa
çıkardığına göre daha doğru değil miydi?
Popüler belleğin tarih-dışı karakteri, kollektif belleğin
tarihsel olay ve bireyleri ancak arketiplere dönüştürerek -
56
yani, tüm tarihsel ve kişisel özelliklerini yokederek- sürdü
rebilmesi, şu an için bir kenara bırakmak zorunda olduğumuz
bir dizi yeni sorun doğurmaktadır. Ancak bu. nokfada kendi
mize şunu sormaya hakkımız var: arketiplerin arkaik insanın
bilinci için taşıdığı önem ve popüler belleğin arketipler dışın
da hiçbir şeyi sürdürememesi geleneksel tinselliğin sergile
diği tarihe dirençten daha fazla bir şeyi ortaya çıkarmıyor
mu? Bu bellek boşluğu insan bireyselliğinin - yaratıcı kendi-
liğindenliği son tahlilde tarihin otantikliğini ve geri çevrile-
mezliğini oluşturan bireyselliğin - geçiciliğini, ya da en azın
dan ikincil niteliğini ortaya çıkarmıyor mu? Her hal-ü karda
bir yanda, popüler belleğin bir kahramanın biyografisindeki
tarihsel kişisel unsurları korumayı reddederken öte yandan
daha yüksek mistik deneyimlerin kişisel Tanrı'nm kişisel-
ötesi Tanrı'ya nihai yükseltilişini ima etmesi dikkate değer
dir. Çeşitli geleneklerce geliştirilmiş, ölümden sonra hayat
anlayışlarının da bu bakış açısından karşılaştırılması öğre
tici olacaktır. Ölen birinin bir "ata"ya dönüştürülmesi bireyin
bir arketipik kategoriyle kaynaştırılmasına tekabül etmek
tedir. Bir çok gelenekte (örneğin, Yunanistan'da) sıradan
ölülerin ruhları artık "bellek" sahibi değildirler; yani, ta
rihsel bireysellik denilebilecek şeyi yitirmişlerdir, ölülerin
hayaletlere, vb. dönüşmesi bir anlamda atanın kişisel olma
yan arketipiyle yeniden - özdeşleşmelerini ifade etmektedir.
Grek geleneğinde sadece kahramanların Ölümden sonra
kişiliklerini (yan belleklerini) muhafaza etmeleri durumunu
anlamak güç değil: yeryüzündeki hayatında yalnızca örnek
eylemlerde bulunmuş olan kahraman bunların anılarını muha
faza etmektedir, zira, belirli bir bakış açısından bu eylemler
kişisel olmayan eylemlerdir.
* Ölülerin "atalar"a dönüşmesi anlayışlarını bir kenara bı
rakıp ölüm olgusunu bireyin "tarihi"nin son bulması olarak
gördüğümüzdede bu tarihin post-mortem belleğinin sınırlı ol
ması, başka bir deyişle tutkuların, olayların kesin bir ifa
deyle bireyle bağlantılı her şeyin belleğinin, ölüm sonrası va
57
roluşun belirli bir noktasında sona ermesi çok doğal gözük-
mektedir^Varlığm kişisel olmayan bir şekilde sürüşünün ger
çek bir ölüme eşdeğer olduğu (zira ancak sürem ve tarihle bağ
lantılı bir kişilik ve belleğin, varlığı sürdürme olarak nitele
nebileceği) itirazına gelince, bu ancak bir "tarihsel bilinç"in,
başka bir deyişle modern insanın bakış açısında geçerlidir, zi-
ı ra, arkaik bilinç kişisel anılara hiç bir önem atfetmez. "Ki
şisel olmayan bilincin varlığını sürdürmesi "nin ne anlama ge
lebileceğini tanımlamak, kimi tinsel deneyimler ipuçlan sun
sa da, kolay değil. Bach'm müziğini dinlerken kapıldığımız
duyguda, bir matematiksel problemin çözümü için gerekli dik
katte, herhangi bir felsefi sorunu incelerken gereken yoğun zi
hin açıklığında kişisel ve tarihsel olan şey nedir? Modern in
san kendisini tarihin etkisine bıraktığı ölçüde bu kişisel ol
mayan varlığı sürdürme imkanıyla küçülmüş hissetmektedir
kendini. Ama tarihte "geri çevrilemez" olana, "yeni"ye duyu
lan ilgi insanlığın yaşammda yeni bir keşiftir. Arkaik insan
lık ise, birazdan göreceğimiz gibi, tam tersine elindeki tüm
güçle tarihin getirdiği geri çevrilemezliğe ve yeniliğe karşı
kendini savurmuştur.
58
|