Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
595
“Duygusal Zekâ”, 1995’ten itibaren Descartes’in “düşünüyorum, o hal-
de varım” ilkesine karşı terimleşen bir kavram olarak “duyuyorum, o halde
varım” ilkesini geliştirdi. Çünkü 1995’ten itibaren deneysel alanda beyinde
duygu merkezleri keşfedilerek duygular da bilimsel yöntemle incelenmeye
başlandı. Howard Gardner 1980’lerin başlarında IQ yaklaşımını sorgulamaya
başladı. “Frames of Mind” adlı kitabında yaşamdaki başarı açısından hayati
derecede önem taşıyan yalnızca tek bir zekâ türü olmadığını, ancak zekâ tür-
lerinin daha geniş bir yelpazede ele alınabileceğini öne sürüyordu:
“Kişiler arası ilişkilerde zekâ, diğer insanları anlamaktır. Onları ne harekete
geçirir, nasıl çalışırlar, onlarla nasıl işbirliği yapılabilir? Başarılı satıcılar, poli-
tikacılar, öğretmenler, klinik doktorlar ve dini liderler büyük olasılıkla yüksek
düzeyde kişiler arası zekâya sahiptir. Birey içindeki zekâ… içe dönük, karşılıklı
bir yetenektir. Kişinin kendisi hakkında dikkatli, doğru bir model oluşturup
bunu etkili bir yaşam sürebilmek için kullanma becerisidir.”
1
Bu alandaki öncü isimlerden bir diğeri de Robert Sternberg’dir. Sternberg,
yüksek IQ’nun akademik başarı getirebileceğine fakat hayatın diğer alanların-
da hedefe yönelik eylemlere yol açmayacağına inanmaktadır. Kendi standart-
ları veya başkalarının standartları doğrultusunda başarıyı yakalamış insanlar
sadece okullarda değer verilen hareketsiz zekâya güvenmekten çok birçok
alanda beceri sahibi olmuş, bu becerileri geliştirmiş ve uygulamış kişilerdir.
Duygusal Zekâ kavramı ilk kez Mayer ve Salovey tarafından ortaya konmuş-
tur. Kavramın yaygınlaşmasını ve akademik çevrelerin dışına yayılmasını sağ-
layan ise Daniel Goleman’ın 1995 yılında çıkardığı Duygusal zekâ, neden IQ’dan
önemlidir? adlı kitabı olmuştur.
2
“Kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dür-
tüleri kontrol ederek tatmini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, sıkın-
tıların düşünmeyi engelleyebilmesine izin vermeme, kendini başkasının yerine
koyabilme ve umut besleme… Neredeyse yüz yıldır, yüz binlerce kişi üzerinde
yapılmış araştırmalara dayanan IQ’nun aksine, duygusal zekâ yeni bir kavram-
1
Daniel Goleman, Duygusal Zeka, Çev. Banu Seçkin Yücel, Varlık Yayınları, Istanbul, 2016, s.69.
2
Geniş bilgi için bkz: Öztürk Keleşoğlu, Duygusal Zekâ, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Erzurum, 2007.
596
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
dır. Ancak eldeki veriler, oldukça güçlü hatta zaman zaman IQ’dan daha güçlü
bir belirleyici olduğunu gösteriyor.”
3
1. Ahmed-i Yesevî ve Duygusal Zekâ Yetkinlikleri
Insan kendisini tanıyabildiği ölçüde kendi dışındaki evrende yaşamasını
sürdürür. Kendisini tanıyan birey iradesini kullanır, sosyal hayatın içinde rol-
lerini yerine getirir. Irade, kişinin iç dünyasının farkına vararak potansiyelini
kullanmasının yolunu açar. Ahmed-i Yesevî (ö.1166), yaşadığı devrin ümmî
veya az yetişmiş insanlarına en çok kendisini tanımasını önermiştir. Kendi-
sini tanıyan insan hem kendi sınırlarını hem de, Tanrı iradesinin sınırsızlığı-
nı, onun gücünü bilir ve gücünü ona göre kullanır. Materyalizmin maddeye
önem vermesi, bilişsel zekâyı güç haline getirmesi sonucunda duygu teme-
linde merhameti, merhametli olmayı ihmal etmiştir. Sonuçta insan iradesi
“Süpermen” vasıflı insanlara meyletmiş ve gücü kutsayan çizgi filmler, film
karakterleri, Rambo gibi sanal kahramanlar özendirilmiştir. Ahmed-i Yesevî,
, bütün hikmetlerinde madde severliği özendirmez, insanın duygusal zekâsı
denilen yönüne hitap eder.
1.1. Ahmed-i Yesevî ve Kişisel Yetkinlikler
Duygusal Zekânın önem verdiği kişisel yetkinlikler kişinin doğrudan ken-
di varlığı ve yetenekleriyle ilgili olup kişinin eğitiminde, üzerinde yoğunlaş-
manın gerekli olduğu hususlardır. Ahmed-i Yesevî, insan-ı kâmil denilen ve
her yönden insan olgunluğuna önem vermiş bir mürşit olarak bireyin duygu-
larını denetlemeye ve kemale erdirmeye özen göstermiştir:
1.1.1. Ahmed-i Yesevî ve Kendiyle İlgili Farkındalık
Birey aczini bilmeli, sınırlarını tayin etmelidir. Sınırlarını tayin etmeyen
birey kendine olduğu kadar çevresine de zarar verir. Özbilinç de denilen
kendiyle ilgili farkındalık “kısaca bireyin ruh halinin ve o ruh hali hakkın-
daki düşüncelerinin farkında olabilmesidir. Özbilinçli birey, duygusal haya-
tı hakkında belli bir anlayışa sahiptir. Özerk, kendi sınırından emin, hayata
olumlu bir gözle bakabilen, kötü bir ruh haline girdiğinde bile, bunu dert
edinip kafasına takmayan ve kısa bir süre içinde kendini bu durumdan kurta-
rabilen bir yapıya sahiptir. Kişisel bütünlük kavramı özbilincin kalesi olarak
adlandırılmaktadır.”
4
3
Goleman, age, s.62- 63.
4
Psk. Dr. Ayşegül Önk Eray, “Duygusal Zeka Nedir?”, aynapd.com.tr›?p=342
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
597
Ahmed-i Yesevî, Hikmetlerinde insanın farkındalığına vurgu yapar. Ne-
dir bu farkındalık? Insanın ölümle hayat arasındaki sınırlı oluşunu bilmesi
farkında olmaktır. Mal mülk sahibi olmak bir gösterge olarak maddeyi, gücü
temsil eder, aynı zamanda insanın denetimsizliğine de yol açabilir. Bir uyarı
var ölümlü olmaya ve dolayısıyla kendi sınırlı gücüne… Onun için de ömrün
sınırlı olması bir farkında olmaya davet ediştir, ardından kulluk görevini ye-
rine getirmek üzere ibadet eylemeye yöneltip teşvik ediyor. Insanın aslı su ve
toprak ise ve yine toprağa gidiyorsa o halde kendisinin farkına varmayacak
mıdır? “Bireyin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını tanıması ve içgörü
kazanmasını, ilgi, yetenek ve değerlerini fark edip şekillendirmesini sağlar.
Eğitimde kişinin güçlü ve zayıf yönlerini öğrenebilmesi, değiştirebilece-
ği ve değiştiremeyeceği kişilik özellikleri konusunda farkındalık kazanması
öğretilir.”
5
Ahmed-i Yesevî, insanın duygu ve düşüncelerini tanıma noktasında ça-
ğının göçebe bir hayat süren insanlarına bir vâiz tarzında öğüt verme yerine
şiirin estetiği içinde, kafiye ve ölçü kalıplarının sağladığı düzen işlevinde duy-
gusal zekâsına hitap ediyor. Atanın ananın gittiği öbür âlemin sorulması insa-
nın kendisiyle yüzleşmesi ve kendini bilmesidir. Düşündürmek Yesevî’nin en
önemli ifade tarzıdır, düşündürerek farkına vardırmak ise sonuç aldırmaktır:
Bîşek biling bu dünya barça halkdın öter a
İnanmağıl malıngga bir kün koldın keter a
Ata ana karındaş kayan ketli fikir kıl
Tört ayaklığ çubın at bir kün senge yeter a
Kul Hâce Ahmed tâat kıl ömring bilmem neçe yıl
Aslıng bilseng âb u gil yene gilge keter a
Şüphesiz bilin, bu dünya bütün halktan geçer ha
İnanma malına bir gün elden gider ha
Ata ana kardeşler nereye gitti fikir kıl
Dört ayaklık tahta at bir gün sana yeter ha
Kul Hoca Ahmed ibadet eyle ömrün bilmem kaç yıl
Aslını bilsen su ve toprak yine toprağa gider ha
6
5
Nevzat Tarhan, Mesnevi Terapi, Timaş Yayınları, Istanbul, 2014, s.95.
6
Hoca Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet, Haz. Hayati Bice, TDV Yayınları, Ankara, 1998, s.183.
Dostları ilə paylaş: |