Thank you for your contribution



Yüklə 10,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə143/243
tarix16.08.2018
ölçüsü10,37 Mb.
#63316
1   ...   139   140   141   142   143   144   145   146   ...   243

289

Bedeni diğer nesnelerden ayıran özellik, bedenin sürekli 

algılanan, diğer nesnelerin ise geçici olarak algılanan 

bir yapıda olmalarıdır. Örneğin; herhangi bir nesneyi göz 

önünden kaldırdığımızda onu algılamaktan vaz geçebi-

liriz. Ancak bedenimiz için benzer bir durum söz konusu 

olamamaktadır. Bu nedenle, nesneyi nesne yapan özel-

liğin, görsel algıdan uzaklaştırılabilir olduğu söylenebil-

mektedir.. Bu konuda Ponty şu yorumu yapmaktadır;

Nesnenin buradalığı, onun olası yokluğunu da içerir. 

Önümde bulunduğu sürece, onu gözlemleyebilir, değişik 

açılardan ve perspektiflerden görebilir, parmaklarımla 

ya da bakışlarımla farklı yönlerini keşfedebilirim. Oysaki 

bedenim, bu tür bir keşfe izin vermez. Bana kendini hep 

aynı açıdan sunar. Bedenin sürekliliği, nesnelerin göre-

ce sürekliliğine zemin sağlayan mutlak bir sürekliliktir. 

Beden, kendisi sayesinde nesnelerin var olduğu şeydir  

(Direk,2003,s.47).      

Bu durum, diğer nesneleri gözlem ve araştırmaya açık 

bir hale getirirken, kişinin kendi bedeni için bunu müm-

kün kılmamaktadır. Bunun nedeni, bedenimizi farklı 

bakış açılarından görüp incelemenin sınırlı olmasıdır.    

Bedeni diğer nesnelerle ortak kılan özellik ise; görünür-

lüktür. Beden, ancak gördüğü şey aracılığıyla görünür-

lüğünün farkına varabilir. (2003,s.69) Bu farkındalık, 

içerisinde yine de bir mesafe barındırır. Mesafeyi, yani 

sınırı oluşturan ten, gören ile görüleni birbirine bağlar. 

Görenin bedenselliğini oluşturmanın yanında, beden 

ile dünya arasındaki iletişimi de olanaklı kılmaktadır. 

Sözcükler nasıl ki düşüncelerin görünür hale getirilmesi 

ise, ten de varoluşun bir göstergesi niteliğindedir. Bu 

nedenle Ponty’ye göre dokunulabilir olmak, dokunabil-

mekle doğru orantılıdır.    

Bunlara ek olarak, birey, bedeni aracılığıyla kurmuş 

olduğu dünyada diğer nesnelerle etkileşime girerken, 

diğer bedenleri de birer nesne olarak algılamaktadır. Bu 

aynı zamanda başkalarının da bizi algılıyor olması nede-

niyle, kendi bedenimizi de bir nesne durumuna indirger. 

Duyusal işlevlere sahip olma bakımından iletişim haline 

giren bu iki beden arasında, dünyayı algılama anlamında 

tanıdık bir yapı oluşur. “Ben”in dışında, farklı bir beden 

olarak algılanıp, “başkası”  şeklinde adlandırılan bu 

yapı, iki birey arasında bir etki-tepki yaratır. Bu da, bire-

yin tek başınayken kurduğu güvenin sarsılmasına sebep 

olur. Bu nedenle, bedenin var oluşunun temelinde, özne-

ler arası bir nitelik bulunmaktadır. (2003,s.53)

Bireyin bedeni aracılığıyla başkaları tarafından gözlem-

lenmesi ve arzulanması, kendisi için var olma ile öteki 

için var olma arasında bir çelişki yaratacaktır. Bedenin 

toplumsallık rolünü arttıran bu durum, bireyin kendi içi 

ve dışarısı, yani, toplum ile kurulan bir yapının ve denge-

nin oluşmasını sağlar. Bu iki kutup arasındaki gerilim, 

başkasına ait olma veya ötekinin arzularına boyun eğme 

gibi çelişkiler yaratacağından, cinsel ilişkinin de teme-

lini oluşturur. Cinsellik ve arzu söz konusu olduğunda 

ise, bedene biçilen kılıflar toplumsal statünün birer gös-

tergesi niteliğindedir. Makyaj veya dövme yapmak, yeri 

geldiğinde kendini yaralama veya giyinme biçimleri gibi 

örnekler, toplumsal bir konuma erişmiş olmanın da bi-

rer göstergesidir. Hatta kimi zaman aykırı davranışlarda 

bulunmak bile toplumsal ve ideolojik bağlamın etkisini 

yansıtır. Tüm bu çelişkili durumlara maruz kalan beden, 

bireysellik ile toplumsallık arasında gel-gitler yaşar. Bu 

aşamada, bulunduğu konum itibariyle beden, kültürel 

dinamiğin de merkezinde yer alır. 

Kültürel yapılar içerisinde, o toplumun bilgi ve gelişimi-

ne göre algı ve yorumlamaların değiştiği görülmektedir. 

Genel algılar farklılaşsa da, toplumsal boyutta “biz” 

olarak algılanan beden, bireyin dış dünya ile olan ilişki-

sini düzenleyen ve ona uyum sağlamasında etkili olan 

bir alandır. Bourdieu’nun, ‘seçkinlik’ kavramı üzerinden 

yaptığı yorum, bedenin sınıfsal ayrım ve beğenilerin 

maddileşmiş şekli olduğu yönündedir. (Karakap-

lan,2007,s.31) Örneğin; bireylerin kadın ve erkek olarak 

kendi beğenilerine göre davranışlarını şekillendirmeleri 

veya yeme-içme alışkanlıkları, sınıfsal farkların ortaya 

çıkarılmasında rol oynar. Bu nedenle Bourdieu’ya göre 

beden, sadece cinsiyet farkını belirleme de değil, aynı 

zamanda statü farklarını vurgulama açısından da önem-

lidir. Bu farklar, toplumsal boyutta, özellikle bedeni 

sarıp sarmalayan giysiler aracılığıyla belirginleşirler. 

Giysiler genel olarak bedeni koruyup saklamak adına 

varsalar da, hatların biçimsel olarak belirginleştirilip 

açığa çıkartılabilmesi veya yok edilmesi görevini de üst-

lenmişlerdir. Sınıfsal aidiyetin birer göstergesi niteliğin-

deki kıyafetler, bedeni sarıp bütünün bir parçası haline 

gelerek hem bedeni tamamlama, hem de “yapay ten” 

görevi gördükleri için bedenin kendisi olma özelliğini 

içinde barındırmaktadırlar.  

Geçen yüzyılda gelişen toplumsal ve kültürel yapı,  

birçok şeyi etkilediği gibi, beden algısını da etkilemiş ve 

dönüşüme uğratmıştır.  Bu değişimleri inceleyen önemli 

düşünürlerden birisi olan Faucault, çalışmalarında, 

devletlerin bedene hükmetme ve onları yönetip normal-

leştirebilme gayretleri üzerinde durur. Bu konuyu açık-

larken de özellikle Batı kültürünü merkeze almaktadır. 

Çalışmalarında ağırlıklı olarak son iki yüzyıl içerisinde 

Batı’daki sosyal gelişim incelenir. Bu zaman aralığında, 

bedenin salt bir nesne olarak algılanmasından, ruhsal 

bir nesne olma durumuna geçişine vurgu yapılır. Artık 

ruhsal bir nesne olarak algılanmaya başlanan beden, 

bireyleri disipline etme merkezleri olan hapishanelerde 

farklı ceza yöntemlerine maruz kalmakta ve Faucault da 

bunların bedene olan etkilerini incelemektedir. Tarihsel 

süreçte “insanileştiği” söylenen ceza yöntemlerinin 

aslında fiziksel olan etkiden, ruhsal olana kaydırıldığı 

görülür. Bunun neticesinde de, uygulanan yöntemlerin 

sadece bireyleri daha fazla disipline edip onları tek 

tipleştirme ve böylece de daha rahat kontrol altına ala-

bilme gayretinde olduğu söylenmektedir.

Modernist düşünce yapısının bir ürünü olan ve bu yapı 

altında farklı şekillerde test edilen beden, sanat ala-

nında da benzer bir değişime uğramıştır. Rönesans’tan 



Yüklə 10,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   139   140   141   142   143   144   145   146   ...   243




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə