ARİSTOCULUK VE MU‘TEZİLE ARASINDA KİNDÎ
147
to’nun yolunu Kindî gibi takip eden başka bir kimse olmadığını belirtmiş-
tir.
1
De
Boer ise, bu konuda şöyle söylemektedir:
“Kindî, bir ok bakımdan
Mu tezile mütekellimlerine ve zamanındaki Neo-
Pita oriyen tabiat filozof-
larına ba lıdır, fakat rivayetler onun İslâm
’daki ilk Peripatetik Meşşai
oldu unu anlatmaktadır ”
2
De Boer’un bu yorumunda gözden kaçırılma-
ması gereken nokta şudur ki; yazarın döneminde, Kindî’nin atince’ye ter-
cüme edilen “
Risale fi’l-Akl’ının” haricinde eserlerinin hiçbirisi henüz neş-
redilmemiş ve tabakat kitapları ile eser isimlerinin ifade ettiği anlamlarla
Kindî tanınmaya ve tanıtılmaya çalışılmıştır.
3
Dolayısıyla onun hakkındaki
yorumlar, genel anlamda bir geçiş düşünürü olması esas alınarak, standart
tahminlere dayanmaktaydı. Zira Kindî’nin kitapları
incelendiğinde, onun
ne tam bir Aristocu, ne yalnızca Yeni Eflatun’un görüşlerini savunan bir
filozof, ne de Mu‘tezilî mütekellimlere bağlı bir düşünür olduğu görülebi-
lir. O, antik ve helenistik felsefeyi İslâmî bakış açısıyla inceleyerek, kendi-
ne has bir sentez ortaya koymaya çalışmıştır.
Hilmi Ziya Ülken ise Kindî hakkındaki fikir ayrılıklarının, filozofun dü-
şüncesinin zamanla değişme ve gelişme göstermesinden
ileri geldiğini dü-
şünmektedir. Ona göre Kindî, öncelerde Aristo felsefesine tabiyken, ruhun
ölmezliği problemiyle karşılaşınca Eflatun felsefesine yaklaşmış ve onu
Aristo ile uzlaştırmaya çalışmıştır. Daha sonra tabii ilimlerle tabiatüstü
ilimlerin münasebeti sorunu, onu Yeni Eflatuncu yorumlamaya sevk etmiş-
tir. Son olarak yaratılış
problemi ve sudur nazariyesi, onu ilkçağ felsefesin-
den uzaklaştırarak yeni bir teori üretme çabasına sürüklemiştir.
4
Ancak
Mahmut Kaya, Ülken’in bu görüşüne karşı çıkmaktadır. Ona göre Kin-
dî’nin kâleme aldığı eserlerin tarihî sırasını tespit etmek mümkün olmadı-
ğından, düşünce hayatında farklı evrelerin bulunduğu savunulamaz. Özel-
likle “İlk Felsefe Üzerine” ve “Nefs Üzerine” adlı eserler, filozofun,
İskenderiye okulu ürünlerini İslâmî bakış açısıyla nasıl bir arada değerlen-
dirdiğini izhar etmektedir. Bu da Kindî’nin
düşünce sisteminde, iddia edil-
diği şekilde bir takım aşamaların bulunmadığını ortaya koymaktadır.
5
Kindî ve Aristoteles düşüncelerinin mukayesesine geçmeden önce o dö-
nemde Aristoteles düşüncesinin Yeni Eflatuncu anlayışla incelendiğini de
göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Öyle ki Farabi ve İbn Sina’nın,
sudur nazariyesini, Plotinos’a aitken Aristoteles’in zannetmeleri gibi Kindî
1
İbn Cülcül,
Tabakatü’l-Etibba ve’l- ükema, thk. Fuad Seyyid (Beyrut: Müessese-
tü’r-Risâle, 1985), 73.
2
T. . De Boer,
İslâm’da Felsefe Tarihi, çev. Yaşar Kutluay (İstanbul: Anka Yayınları,
2001), 123.
3
Kindî,
Felsefi Risâleler içinde, haz. Mahmut Kaya (İstanbul:
Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015), 31.
4
Hilmi Ziya Ülken,
İslâm Felsefesi (İstanbul: Ülken Yayınları, 1983), 46.
5
Kindî,
Felsefî Risâleler, 31.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
148
döneminde de “
Theolo ia” adlı eser Aristo’ya atfedilmiştir. Ancak daha
sonraki çalışmalar “
Theolo ia”nın Yeni Eflatuncu Filozof Proclus’un e t-
ract (özet) lerinden olduğunu ispat etmiştir.
6
Bu durum kimi düşüncelerin
sırf Aristoteles’in olduğundan delillendirilmeye çalışılması çabasını ortaya
çıkarırken, kimi zaman da onun yanlış tanınarak
eleştirilmesine sebebiyet
vermiştir.
Kindî ve Aristoteles e G re lemin Kıdemi
Aristoteles’in, Tanrı’yı evrenin yaratıcısı olarak düşünüp düşünmediği
sorusunun cevabı kesinlikle olumsuz olacaktır. Onun için madde, meydana
gelmemiştir, ezelîdir.
7
Aristoteles, açık olarak dünyanın yaratımı anlayışına
karşı çıkmaktadır.
8
Ona göre Tanrı, değişimin yalnızca ereksel nedenidir. O,
ilk küreyi doğrudan hareket ettirdiği için, her şey bu açıdan kendisine bağ-
lıdır.
9
Buradan hareketle ilk muharrik ezelî ve ebedî
olarak nitelendiğinde,
onun hareket ettirdiği bu âlemin de ezelî ve ebedî olması gerekmektedir.
Aristoteles’e göre, eğer âlem yaratılsaydı, âlemin yaratılması (tıpkı di-
ğer oluş ve hareketler gibi) potansiyel bir şeyin, bir diğer deyişle maddi bir
cevherin gerçekleştirilmesi/var edilmesi demek olacaktı. Ayrıca Aristo, bu
değişimin yahut hareketin bir zaman içinde cereyan edeceğini, dolayısıyla
bu değişimin öncesinde bir zaman olacağını tartışır. Eğer her daim bir ön-
celeyen zaman varsa, o takdirde zaman bizzat
hareketin ölçeği olduğundan
kadimdir ki Aristo bunu âlemin kıdemini göstermek için kullanmaktadır.
10
Kindî’ye gelince, onun bu konudaki açıklamalarının geç Yunanlı Hıris-
tiyan Yeni-Eflatuncu şarih Yahya en-Nahvi’nin
11
Aristoteles karşıtı tartış-
malarından esinlendiği iddia edilmektedir.
12
Günümüze ulaşan eserlerinde
mütemadiyen ezelî olanın yalnızca Allah olduğundan ve O’nun her şeyi
6
W. Montgomery Watt,
İslâmi Tetkikler İslâm Felsefesi ve Kelâmı, çev. Süleyman
Ateş (Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1968), 52.
7
Aristoteles,
G kyüzü zerine, çev. Saffet Babür (Ankara: Dost Yayınları, 1997), 193.
8
Aristoteles,
Metafizik içinde, çev. Ahmet Arslan (İstanbul: Sosyal Yayınları, 1996),
71.
9
Aristoteles,
Metafizik, 67-68.
10
Peter Adamson,
Kindî ve Mu’tezile İlahi Sıfatlar, aratma ve ürriyet, çev. Ali Fikri
Yavuz, içinde:
Din Felsefesi A ısından Mu’tezile Gelen-Ek-i, Derl. Recep Alpyağıl
(İstanbul: İz Yayıncılık, 2017), 198-199.
11
Batı kaynaklarında ohn Philoponus olarak anılan Yahyâ, muhtemelen milâdî V. yüz-
yılın sonlarında Hıristiyan bir aile içinde dünyaya geldi. Aslen Kayserili olup çalış-
malarını İskenderiye’de sürdürmüştür. Ayrıntılı bilgi için bkz.
Mustafa Sinanoğlu,
“Yahya en-Nahvî”,
Türkiye Diyanet akfı İslâm Ansiklopedisi, c. 43 (Ankara: TDV
Yayınları, 2013), 258.
12
Peter Adamson,
Kindî ve unanca Felsefe Gelene inin Kabulü, içinde:
İslâm Felse-
fesine Giriş, edt. Peter Adamson, Richard C. Taylor, çev. Cüneyt Kaya (İstanbul:
Küre Yayınları, 2015), 38.